Asgari ücret bu ay içinde belirlenecek. Milyonlarca işçi Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun belirleyeceği rakamı bekliyor. Yaşamını idame ettirebilmek için emeğini satmak zorunda kalan, ancak elde ettiği gelir ile temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlanan milyonların umudu, en azından bir parça nefes alabilecekleri bir ücret artışının yapılması.

Bu süreçte asgari ücret tartışmalarının merkezine oturan konulardan biri de vergi meselesi. Asgari ücretin vergi dışı bırakılması konusunda kamuoyunda, sendikaların da öncülük ettiği bir talep var. Sonuçta bir aylık çalışması karşılığında geçinecek bir ücreti bile elde edemeyen işçinin gelirinden kesintiye gidilmesi ne ahlaki ne de vicdanidir. DİSK’in açıklamalarında ifade ettiği gibi, “asgari ücretten yapılan vergi ve diğer kesintiler asgari ücretin niteliği ile bağdaşmamaktadır.”

Kaldı ki, Türkiye’de vergi gelirleri önemli oranda adaletsiz vergi olarak bilinen, dolaylı vergiler üzerinden (KDV, ÖTV vb.) elde edilmektedir. Asgari ücretli gelir vergisi ödemekle kalmamakta, aynı zamanda aldığı mal ve hizmetler üzerinden dolaylı vergi de ödemektir. DİSK-AR’ın hesaplamasına göre asgari ücretlinin bu kapsamda ödediği vergi tutarı ayda en az 360 TL’dir.

Gelir İdaresi Başkanlığı 2019 Faaliyet Raporu’na göre, asgari ücretliden toplamda 19 milyar, diğer ücretlilerden toplamda 84 milyar lira kaynaktan vergi kesintisi yapılmıştır. Toplamda ücretliler için kesinti tutarı 100 milyar TL’nin üzerindedir. Kaynaktan yapılan kesintilerin yaklaşık üçte ikisi ücretlilerden yapılmaktadır. Bu verilere Asgari Geçim İndirimi (AGİ) dahil değildir. Hatırlanacağı üzerine AGİ, ücretlilerin, fiş ve fatura biriktirip vergi iadesi alma avantajlarının sona ermesinden sonra gündeme gelmiştir. AGİ, bu ödemelerin yerine konan bir uygulama olduğu için, zaten asgari ücretliye vergi indirimi var denilerek meşrulaştırılacak bir unsur değildir. Yapılması gereken AGİ değil, vergi diliminin asgari ücreti dışarıda bırakacak şekilde yeniden yapılandırılmasıdır. İşçiler reel olarak düşen vergi dilimi tarifeleri nedeniyle bir kâbus yaşamaktadır. Bu kâbus giderek yükselen bir hoşnutsuzluğa neden olmaktadır.

2019 yılında şirketlere çıkan kurumlar vergisi tutarı 87 milyar TL ile ücretlilerin ödediğinin gerisinde kalmıştır. Şirketler işçilerden daha az vergi ödemiştir.

Şirketlerden alınan vergilerde indirimler, sermaye kesimlerine yapılan teşvikler söz konusu olduğunda bunu büyük bir sevinçle karşılayanların, ayakta kalma mücadelesi veren milyonların ödediği vergiler söz konusu olduğunda bütçeyi hatırlaması şaşırtıcı değildir. Bütçe süreçleri, devletin kaynaklarını kimlerden sağlayacağı, harcamalarını kimler için yapacağı ile ilgili temel ve sınıfsal belgelerdir.

Sonuç olarak Türkiye’de gelirler politikasının, temelde dolaylı vergilerle geniş halk kitlelerinin, doğrudan vergilerle ise ücretlilerin üzerinde olduğu görülmektedir. İşte bu nedenle DİSK’in asgari ücret sonrası ilk vergi dilimine uygulanacak oran yüzde 10’a düşürülmesi talebi son derece önemlidir. Böylece asgari ücretli ve asgari ücrete yakın bir ücretle çalışan işçiler, diğer taleplerin de kabul edilmesi halinde bir parça nefes alabileceklerdir.