Google Play Store
App Store

Yeni bir çalışmaya göre Faroe Adaları’ndaki Vikinglerin İskandinavya’daki çok farklı gen havuzlarından gelen insanlardan oluştuğunu gösteriyor. Öyle ki bu insanların genetik imzaları günümüze kadar ulaşıyor.

Viking genetiği

Vikingler uzun zamandır Kuzey Atlantik’in “cesur kaşifleri” olarak tasvir ediliyor, ama genetik bilimciler tarafından yapılan son araştırmalar, gerçekte Faroe Adaları ve İzlanda’daki Viking yerleşimcilerin popülasyonları arasındaki şaşırtıcı farklılıklar olduğunu gösteriyor.

Bu bulgular, hâlihazırda birçoklarının hayal gücünü besleyen Vikinglere yönelik keşif çabalarımıza yeni bir perspektif kattığı ve hâlihazırda hâkim tarihsel anlatılara meydan okuduğu için bugün sizinle bu yeni bulguları masaya yatırmak istedim.

YENİ BULGULAR

Norveç ve İzlanda arasında yer alan Faroe Adaları, derin bir tarihe sahip 18 adadan oluşuyor. Vikinglerin yaptığı keşifleri ve yerleştikleri yerlerde yaptıklarını hikâyeleştirerek anlatan Færeyinga Saga’ya göre İskandinav Vikingleri bu adalara M.S. 872 ile 930 yılları arasında yerleşti. Uzun bir süredir bu adalardaki Viking popülasyonlarının İskandinav anakarasından ayrılan ama büyük oranda benzer İskandinav halkları olduğuna inanılıyordu, ama işte bu son genetik çalışmalar, daha çeşitli bir kökene işaret ediyor.

Louisville Üniversitesi’nde yürütülen çalışmanın başyazarı Dr. Christopher Tillquist, yaptıkları yeni analizin Faroe Adaları’ndaki Vikinglerin İskandinavya’daki çok farklı gen havuzlarından gelen insanlardan oluştuğunu gösteriyor. Öyle ki bu insanların genetik imzaları günümüze kadar ulaşıyor!

Araştırmacılar bu sonuca varmak için 139 Faroe’li erkeğin DNA’sını analiz ederek Y kromozomlarındaki genetik belirteçleri Norveç, İsveç, Danimarka, İzlanda ve İrlanda’dan 412 erkeğinkilerle karşılaştırdı. Bu genetik araştırma keskin farklılıklar ortaya koydu: Faroe yerleşimcilerinin genetik bileşimi İskandinavya’nın çeşitli bölgelerinden gelen genlerle örtüşüyordu. Bu, sanılandan çok daha farklı kökenlere işaret ediyordu. Öte yandan İzlanda’nın genetik yapısı çok daha homojendi ve bu durum, muhtemelen daha az sayıda ve spesifik bölgelerden gelen yerleşimciler tarafından inhabite edildiğini gösteriyor.

Araştırmacılar tarafından kullanılan yöntemlerden biri özellikle yenilikçiydi. DNA varyasyonunun nüanslarına ışık tutan bu yönteme ‘Modal Haplotipten Mutasyonel Uzaklık’ adı veriliyor. Bu teknik sadece Faroe yerleşimcileri arasındaki genetik çeşitliliği ortaya çıkarmakla kalmadı, aynı zamanda evrimsel biyolojinin en önemli parçalarından biri olan "kurucu etkisi"ni de bu genetik tarihte parmağı olduğunu gösterdi. “Kurucu etkisi”, küçük bir grubun yeni bir bölgeyi kolonileştirmesi sonucunda, o bölgede türeyen gelecek nesillerin genetik çeşitliliğinin belirgin şekilde zayıf olmasına verilen bir isim. İşte araştırmacılar, Faroe Adaları’ndaki kurucu etkisi izlerinden yola çıkarak, her biri muhtemelen farklı adaları kolonileştirmiş ve yüzyıllar boyunca birbirinden genetik olarak ayrı kalmış çok farklı ve adeta bağımsız Viking grupları olduğunu keşfetti.

DAHA KARMAŞIK

Bu farklılaşma, bu popülasyonlar arasındaki kültürel alışveriş ve melezleşme ile ilgili soruları gündeme getiriyor. Örneğin adaların anakaraya fiziksel yakınlığına rağmen bu iki popülasyon arasında herhangi bir melezleşme olmuş gibi görünmüyor. Bu durum, Viking yayılmasının daha önce anlaşıldığından çok daha karmaşık olduğunu açık bir şekilde ortaya koyuyor. Yani Vikinglerin o meşhur yelkenlilerinin her biri, sanıldığı gibi yekpâre bir genetik havuzun klonlarını değil; tam tersine içinde ayrı fetih ve yerleşim yolculuklarının izini süren benzersiz genetik miraslar taşıyordu. Bu genetik karışmışlığın Viking keşiflerinin tarihsel anlatısını, geleneksel tarih kitaplarının anlatageldiğinin ötesinde zenginleştirdiği çok açık.

Ayrıca araştırmacılar, Faroe Adaları’nın İskandinavlar gelmeden çok önce insan faaliyetlerine sahne olmuş olabileceğini de gösteriyor. Arkeolojik kazılar, adaların MS 300 gibi erken bir tarihte Kelt rahipleri veya başkaları tarafından işgal edildiğine işaret ediyor. Bu bulgular da sadece Faroe Adaları’nın İskandinav yerleşiminden önce ıssız olduğuna yönelik yaygın fikri çürütmekle kalmıyor, aynı zamanda bu eşsiz takımadaların erken tarihini de bir o kadar karmaşıklaştırıyor.

Frontiers in Genetics dergisinde yayınlanan bu son çalışmayla birlikte Viking kökenlerine yönelik bilgi arayışımız devam ediyor. Bu bulgular, hem temel bilimcilere hem de tarihçilere keşfedilecek yeni yollar açıyor. Dr. Tillquist ve meslektaşlarının yaptığı bu titiz çalışma, sağlam insan göçü modelleri geliştirebilmenin anahtarının genetik verileri incelemekten geçtiğini bize hatırlatıyor.

Aslına bakarsanız bu destan, sadece Vikinglerin akın ve fetihleriyle ilgili değil; aynı zamanda her birimizin genetik kimliği içine gömülü (ama birçoğumuzun farkında olmadığı) sayısız hikâyeyle de ilgili. Bu hikayeler; keşfedilmeyi, anlaşılmayı ve kutlanmayı bekleyen tarihi saklıyor.