Google Play Store
App Store

Kâzım Koyuncu’yu hangi şairle düşünsem dedim, bulamadım, küçük İskender geldi aklıma, bir de Ahmet Erhan, ikisi de Karadenizli değil ama, ilkinin yeniliği ve yenileyiciliğiyle ikincisinin efkârı uyabilir dedim "şair ceketli" çocuğa, ki şairlere bile yakışmamıştır Kazım Koyuncu’ya yakıştığı kadar! Bir de dünyalar kadar sever, özler ve üzülürüz, o ayrı! “Göğ ekini biçmiş gibi/yiğit iken ölenlere”.

Volkan Konak’ı kimle düşüneceğimi fazla düşünmedim, arkadaşımız Sunay Akın. Akraba gibi olduklarını hissettim. Yapıları, boyları posları, konuşmaları, tarzları, şöhretleri, hayranları, kitleleri... İkisi de yağmur ülkesinden, ikisi de kuzeyin oğullarından. Sunay’ın yanı sıra Nâzım Hikmet, Sabahattin Ali, Ömer Kayaoğlu, Yaşar Miraç şiirlerini de besteledi Volkan Konak.

Yaşar Miraç en başından Yeni Türkü’yle anılıyor. Nasıl anılmasın, şiir yayınevinin adını topluluğa da veriyor ve ilk albümlerindeki en güzel şarkılardan bazıları Yaşar Miraç’ın şiirlerinden. En sevdiğim “gurbete kaçacağım/o lacivert ülkeye/o üzünç denizine/gurbete tükenmeye” sözleri örneğin.

Volkan Konak çok dinlediğim bir şarkıcı değildi, ama ilginç biriydi. Coşkulu, dobra, içli, delisi dışarda dediklerinden, sıcak bir adam ki o soğuk iklimin insanlarında yarattığı etki böyle olabiliyormuş demek ki! Resmin Ahmet Güneştekin’i neyse, müziğin Volkan Konak’ı da o. Böyle bir benzerlik geldi aklıma iki sanatçı arasında. Solcu, sosyal demokrat, Kemalist, kendisini devrimci olarak tanımlayan, bizim de öyle dinleyip sevdiğimiz bir ses. Karadeniz bölgesinin müziğinin yaygınlaşması, sevilmesinde de öncülüğü var ve bölgeden gelen hemen her iyi müzisyen gibi soldan. Suların Horon Yeri dediğine benzer "solun horon yerinden". Ama Karadeniz’in "solu sert" tarafından değil. Karadeniz’in eski dalgaları gibi güçlü devrimci hareketleri, devrimci yoldaşlarımız vardı, şimdi evde yoklar, onları temsilen şarkıları geliyor artık Kazım Koyuncu, Birol Topaloğlu, Mircan Kaya, Volkan Konak, Niyazi Koyuncu, Fuat Saka’yla.

Konak Karadeniz ekibinin popüler kanadından. Bazılarına nasıl göründüğünü az çok biliyorum ama bana kendine özgü, sevimli, biraz da işbilir, becerikli biri olarak geliyor. Bir de abi havası var. Yardımsever, dert babası, diğerkâm, güvenilir, kendi kocaman yüreği yufka adamlardan sanırım. Bunları da nereden mi biliyorum, sesinden. Bir iki kez de televizyonda görmüştüm şarkı söylerken. Vücut dili dedikleri şey onda vücut sesi olmuş baştan başa. Yalnızca sesinde kalmamış.

"Kuzeyin Oğlu" dediklerini biliyorum, “Göklerde Kartal Gibiydim” demesinden de belli oluyor hem. “Gardaş” ağıdını Kazım Koyuncu’ya adadı,”Gökten bir yıldız kaydı, Karadeniz’e düştü/Onu sevenlerinin yürekleri tutuşti/Susun kuşlar susun kara karalıyım/Aman aman gardaş yara yaralıyım”. Karadeniz şarkıcılarının hemen hepsi gibi Lazca da söylüyor Konak, Megrelce de.

Hangi dilde söylerse söylesin yürek yakan şarkısı “Cerrahpaşa”. Babamın da yolu geçti oradan, “35C: Taksim-Kocamustafapaşa Otobüsü” de oradan geçiyor, çok bindim o otobüse. Volkan Konak da bölgenin uğradığı Çernobil faciasının yaydığı kanserden babasını yitirmiş Cerrahpaşa’da, “Cerrahpaşa’ya koyduk/canımın yarısını” diyor: “Vay seni Cerrahpaşa/içmem suyundan içmem/bi dahaki seneye/yolcu da gelip geçmem/ Yaş akar gözüm sızlar/Ne kalır gerisinde/ Herkesin bir derdi var/Durur içerisinde”.

Gençliğimin ilk göz ağrılarından Yunan şarkıcı Demis Roussos’u da andırıyor, sempatim biraz ondan, biraz eski Karadeniz hatırasından, “benim hâlâ umudum var”dan.

"Her türlü müziği, hangi dilden olursa olsun dinleyin" diyen, sahnedeki son sözleri devrimcilerin yürekliliğine ilişkin olan, sesinin rengi kadar renkli kişiliğiyle de bir Volkan Konak efsanesi yaratan Kuzeyin Oğluna, yürekli, dürüst, namuslu, devrimci kişiliğine bin selam, saygı. Devridaim olsun.

Şarkıları kulaktan kulağa değil yalnızca yürekten yüreğe de gitsin, duyulsun.