Washington’dan İran’a savaş tehdidi
Ukrayna’daki NATO-Rusya savaşının ve ABD’nin büyüyen ekonomik ve dolar krizinin ortasında ABD’nin İran’a yönelik savaş tehditleri Avrasya’ya egemen olmaya yönelik daha geniş emperyalist planlarla da doğrudan bağlantılı. İran ayrıca, Rusya’nın NATO destekli rejime karşı savaşında başlıca SİHA sağlayıcısı konumunda.

Alex LANTIER
İran’ın nükleer programına dair ABD ve İran hükümetleri arasındaki görüşmelerin Umman’ın petrol şeyhliğinde başlaması bekleniyor. Geçtiğimiz haftalarda Amerikalı yetkililer eğer İran anlaşmaya yanaşmazsa ülkenin nükleer programını ve kritik petrol endüstrisini bombalamakla tehdit etti.
Trump görüşmeleri pazartesi günü İsrail başbakanı Netanyahu ile Gazze’deki soykırımı konuştukları ziyaretinde duyurdu. Netanyahu ile birlikte yaptığı basın açıklamasında Trump, “İran ile doğrudan görüşme halindeyiz, onların adımıyla başladı. Cumartesi günü sürecek. Çok büyük bir toplantı olacak ve ne yapılabileceğini göreceğiz” demişti. Trump taleplerinin karşılanmadığı durumda “Bombalamalar olur… Hiç görmedikleri bir türden hem de” sözleriyle İran’ı tehdit etti.
Netanyahu, İran’ı silahsızlandırarak ABD ve İsrail ordusunun merhametine bırakmaya yönelik bir anlaşmayı destekliyor. Nükleer anlaşmanın “aynı Libya’da olduğu gibi iyi sonuçlanacağını” söylüyor. Gerçekten de Libya 2003’te nükleer silahsızlanma anlaşması imzaladıktan 8 yıl sonra Washington, Londra ve Paris ülkeye saldırarak rejim değişikliğine ve bugün sürmekte olan iç savaşa sebep olmuştu.
Beyaz Saray Basın Sekreteri Karoline Leavitt, Umman görüşmesi öncesi Trump’ın savaş tehditlerini tekrarladı. Leavitt Trump’ın “İranlılara karşı gayet açık olduğunu, ulusal güvenlik ekibinin de aynı açıklıkta olacağını, tüm kartların masada olduğunu ve İran’ın bir seçim yapması gerektiğini söyledi. Başkan Trump’ın talebini kabul edebilirsiniz ya da çok ağır bir bedel ödersiniz, başkan böyle istiyor.”
Trump ABD pazarlık ekibine önderlik etmek için provokatif bir biçimde Steve Witkoff’u seçti. Dün Witkoff Wall Street Journal’a verdiği röportajda ilk talebinin İran’ın sivil nükleer programının silahsızlandırılması olacağını belirtmişti, İranlı yetkililer ise bunu kabul edilemez buluyor.
“Bence pozisyonumuz programın sonlandırılmasıyla başlıyor. Ancak bu her iki ülke arasında bir ortak nokta bulabilmek için farklı yollar denemeyeceğimiz anlamına gelmiyor.
TAHRAN KABUL ETTİ
İran’da büyüyen halk muhalefeti ve Gazze’deki Amerikan destekli soykırımın ortasında, İranlı yetkililer en başta Trump ile pazarlığı reddetmişti. Şubat ayında ülkenin dini lideri Ali Hamaney, Washington ile doğrudan diyaloğun “ne zekice ne bilgece ne de onurlu” olduğunu söylemişti. Salı günü İranlı bir üst düzey yetkili Reuters’e “görüşmelerin karşılıklı gerçekleşmeyeceğini” ancak “Umman’ın arabuluculuğuna dayanacağını” belirtirken, İran’ın Nur Haber Ajansı da görüşme teklifini “içeride ve dışarıda kamuoyunu etkilemeye yönelik bir psikolojik operasyon” olarak niteledi.
Ancak birkaç gün önce İran Dışişleri Bakanlığı, Gazze soykırımının liderleriyle konuşmaya hevesli olduklarını resmileştirdi. Sözcü İsmail Bekayi X/Twitter’den yaptığı açıklamada “Tüm ciddiyetimiz, samimiyetimiz ve ihtiyatımızla, diplomasiye gerçek bir şans vereceğiz” dedi.
İran’ın Dışişleri Bakan Yardımcısı Macit Taht Ravançi, “Amerikan tarafı tehdit ve korkutmadan vazgeçerse anlaşma ihtimali var” dedi.
Washington ve Avrupalı güçlerin Avrasya’ya egemen olmaya çalıştığı bir dönemde ABD’nin İran’a yönelik savaş tehdidi Ortadoğu’da olduğu kadar dünyanın her yerinde askeri gerilimi ciddi biçimde tırmandırır. Trump dünyayı ticaret savaşıyla tehdit ederek İran petrolünün en büyük alıcısı olan Çin’e yönelik ağır gümrük vergileri uygularken, Avrupalı güçler Rusya ile Ukrayna’daki savaşı tırmandırabilmek için yeniden silahlanıyor. Bu şartlar altında, yalnızca ABD-İran savaşı değil, ABD-İran anlaşması da Çin ya da Rusya ile savaşı tetikleyebilir.
YENİ GERİLİM HATTI
Trump’ın İran’ı bombalama ve İsrail rejimini korumaya yönelik tehditleri uzun vadeli Amerikan politikalarında yeni bir gerilim hattı, Amerikan emperyalizmi ve Avrupalı müttefiklerinin on yıllardır Ortadoğu’yu askeri olarak zapt edebilme çabaları bugüne kadar milyonlarca insanın hayatına mal oldu. 2018’de Trump, 2015’te Tahran, Washington, Berlin, Londra, Paris, Moskova ve Pekin arasında imzalanan nükleer anlaşmayı iptal etmişti. Ardından İran’a tüm dolar akışını keserek, ülkeyi dünya ticaretinden izole etmeye çalıştı.
Bugünse İran’a yönelik tehditler, İsrail’in Gazze’deki soykırımcı savaşı ve emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki yeni sömürgeci kanlı paylaşımı ile doğrudan ilgili. Biden yönetiminin Gazze soykırımını desteklemesi ve Esad rejimini 13 yıllık savaşın ardından devirerek yerine El Kaide bağlantılı bir rejimi yerleştirmesinin ardından, Trump da İsrail’e giden silah gemilerine saldırılmasını önlemek için Yemenli Husileri acımasızca bombaladı.
İran rejiminin Trump ile bu koşullar ardından görüşmelere başlama kararı, Filistin halkına yönelik emperyalizm destekli soykırıma karşı mevcut Ortadoğu burjuvazisinin dikkate değer bir direniş örgütleme becerisinden yoksun kaldığının en açık ve aşağılayıcı kanıtı oldu.
Ukrayna’daki NATO-Rusya savaşının ve ABD’nin büyüyen ekonomik ve dolar krizinin ortasında ABD’nin İran’a yönelik savaş tehditleri Avrasya’ya egemen olmaya yönelik daha geniş emperyalist planlarla da doğrudan bağlantılı. İran Çin ile 2017’de, Rusya ile ocak ayında askeri anlaşmalar imzalamanın yanı sıra, Rusya’nın Ukrayna’daki NATO destekli rejime karşı savaşında başlıca SİHA sağlayıcısı konumunda.
Trump’ın İran ekonomisini boğmak için geçmişte Amerikan dolarına ve SWIFT’e erişimini engellemeye dönük geçmiş çabaları sonucunda Washington’ı vurmuştu. Geçtiğimiz yıl Kazan’da gerçekleşen BRICS toplantısında Avrasya ülkeleri arasındaki ticareti dolarsızlaştırma girişimi tartışıldı. Bu da Washington’ı yeni tehditlere provoke etti.
Ocak ayında Trump uluslararası ticaret finansmanında dolar kullanmayı bırakacak herhangi bir BRICS ülkesine %100 gümrük vergisi uygulayacağını açıkladı.
ÇİN’İ SIKIŞTIRMAK İSTİYOR
Mart ayında, Amerikan Hazine Bakanı Scott Bessent Washington’ın İran’ın petrol ihracatını gıdım gıdım yavaşlatarak “hali hazırda zorlanan ekonomisini çökerteceğini” söyledi. “İran’ın petrol sektörünü ve SIHA üretme kapasitesini bitireceğiz” diye de ekledi.
Perşembe günü Trump yönetimi Çinli petrol şirketi Guangsha Zhoushan Enerji Grubu’na, “İran’dan gelen petrolü bile bile aldığı için” ambargo uygulamaya başladı. Bu da İran’ın petrol ihracatının %75’inin alıcısı olan ve Amerikan ambargosundan kaçınmak için dolar kullanmadan ticareti sürdüren Çin’i ekonomik olarak boğazlamaya dönük çok da gizlenmeyen bir tehditti. Bessent’in tehdidi ayrıca Washington’ın İran’dan Çin’e petrol akışını nasıl durdurmayı düşündüğü sorusunu ortaya çıkarıyor, özelikle de ABD ve müttefiklerinin savaş gemilerinin Hint okyanusunda konuşlanması, Çin-İran petrol ticaret tankerlerinin ele geçirilmesine sebep olabilir.
Washington bu ay Çin’e yönelik yıkıcı gümrük vergileri uygulayarak Çin mallarını Amerikan ekonomisinden açıkça çıkarıp, Pekin’i de karşı gümrük vergileri için provoke ederken, bu tür operasyonlar direkt bir ABD-Çin çatışma riskini her gün yeniden artırma potansiyeli taşıyor.
Çeviren: Yusuf Tuna KOÇ
Kaynak: wsws.org