Google Play Store
App Store

X gibi bazı platformlar bugün birçok insan için çok yorucu bir mecraya dönüşmüş olsalar da, kendi rahat düşünsel konfor alanlarımıza çekilerek toplumsal uzlaşma beklemek fazla naiflik olur.

X’i terk etmenin maliyeti
Fotoğraf: Unsplash

Can TÜRE*

Bugünlerde herkes Bluesky heyecanı içerisinde. Platformda hesap açanlar artık adı bile değişmiş olan Twitter’a ilk adım attıkları günlerin nostaljisini yaşıyor (Birçoğumuz için bu günler Gezi günleri). Platformu sarmış olan sosyal medya tacizinden bıkanlar, akıntıya karşı kürek çekme hissi veren algoritmik akıştan ve platformun her geçen gün daha fazla paralı hale gelmesinden rahatsız olanlar, medeni tartışma şartlarının ortadan kalktığını görenler, bot hesaplardan yolunu bulmaya çalışanlar, platformun sahte ve bağlamdan kopuk bilgi çöplüğüne dönüştüğünü görenler soluğu Bluesky’da alıyor.

Bu göç sadece sosyal medya penetrasyonu çok yüksek olan Türkiye’de değil tüm dünyada yaşanıyor. Twitter’ın sahibi Elon Musk’ın, başkanlık seçiminde Trump’ı desteklemesi üzerine Guardian ve NPR gibi global haber devlerinin yanı sıra birçok Hollywood ünlüsü de Twitter’ı bırakarak Bluesky’a göç ettiğini duyurdu. Son rakamlar Bluesky’ın üye sayısının 26 milyona yaklaştığını gösteriyor.

SOSYAL MEDYANIN BALKANİZASYONU

Geçtiğimiz günlerde katıldığı bir yayında Can Ertuna Türk medyasının son 20 yıldaki hal-i pür melalini çok doğru karakterize eden bir kavram kullandı: “Balkanizasyon” (Medyaya dair en sağlıklı analizleri medyanın içinden gelenlerin yapması bir tesadüf olmasa gerek). Balkanizasyon terimi uluslararası ilişkiler disiplininde sıkça kullanılan bir terim. Kökeni, Osmanlı’nın toprak kaybetmesi üzerine 1. Dünya Savaşı sonrası Balkanlar’ın içine düştüğü duruma dayanıyor: Büyük bir egemen devletin çözülmesi, birbirine düşman birçok parçaya bölünmesi.

Medyanın Balkanize olması izlerkitlenin de Balkanize olması, birbiriyle etkileşimi azalmış ya da sıfırlanmış gruplara bölünmesi demek. Yani bütünsel bir kamudan küçük, atomize olmuş kamucuklara geçiş.

Türk medyasının son 20 yılda geçirdiği dönüşüm birbirine uzaktan bakan, ama iletişimi sınırlı, birbirini yorumlamaktan çok yargılamaya eğilimli kamucuklar yarattı. Medya bugün hükümete yakın gruplarının elindeki medya ve muhalif medya ayrılığının yanı sıra irili ufaklı birçok ideolojik kampa ayrılmış durumda. Hatta benzer ideolojik görüşte olup da farklı sermaye gruplarının elinde olan basın yayın kurumları dahi düşük tiraj ya da reytinglerle yayınlarını sürdürüyor. Halk TV izleyenler A Haber izleyenlerin gündeminden habersiz, Evrensel okuyanlar Yeni Şafak okuyanların. Toplumun tamamına ulaşan kamusal bir bilgi sirkülasyonu yok, birbirinin görüşlerini pekiştirmekten öteye gitmeyen insanların oluşturduğu adacıklar var.

Sosyal ağların bu kopukluğu giderecek teknoloji olduğu yanılsaması da uzun sürmedi. Akademik çalışmalar bu ağlardaki algoritmik içerik akışının, ortak gündem oluşturmak bir yana, insanları kendi hoşuna giden haberlerle “karşılaştıran”, beğendikleri kişileri takip etmeye iten yankı odalarına hapsettiğini gösteriyor. Yani sosyal medyayla birlikte haber kaynaklarımız çeşitlenmedi, aksine tektipleşti. Böylece çokluğun illaki çeşitlilik anlamına gelmediğini de görmüş olduk.

X’ÇİLER BLUESKY’CİLER

Peki zaten algoritmalar yoluyla oluşmuş yankı odaları şimdi de platform ayrılıklarıyla mı oluşacak? Farklı görüşlerdeki insanlar farklı platformlarda yer alırsa, ortak bir tartışma kültürü nasıl oluşacak? Twitter’ın eski medeni tartışma ahlakını özleyen insanlar Bluesky’da kiminle tartışacak; zaten hemfikir oldukları insanlarla mı?

Bluesky’ın 26 milyon üyesine karşılık X’in 600 milyona yakın kullanıcısı olduğu tahmin ediliyor. Elon Musk’ın platformu satın almasından bu yana kullanıcı sayısı düşmeye başlasa da, hatta İspanya, Fransa gibi ülkelerde bu düşüşler milyonlar gibi ciddi rakamlara ulaşsa da X’in sayı olarak sarsılmaz bir üstünlüğü var.

Ve daha önemlisi, meselenin sayısal üstünlüğün ötesine geçen bir boyutu da var: X’i terk edenlerin belirli bir dünya görüşüne mensup insanlar olduğu sır değil. Özellikle ABD’de çoğunlukla Musk/Trump nefreti ağır basan kullanıcılar başka platformlara göç ediyor. Trump destekçileri, Cumhuriyetçi Parti eğilimli kullanıcılar ise X’te kalmaya devam ediyor. Türkiye’deki göçün henüz keskin ideolojik çizgileri olmasa da göçmenlerin o kadar da homojen olmadığını tahmin etmek zor değil. Yani Bluesky hâlâ “herkesin geldiği yer” olmaktan çok uzak; kamusal bir agora meydanı değil.

ORTAYI BULMAK

Medya sözcüğünün kökeni, kıyafet alışverişi yaparken etiketlerde gördüğümüz medium terimine dayanıyor: Orta. Her ne kadar mecra diye çevirenler çoğunlukta olsa da Latince kökenine en sadık çevirisi orta-m. Ortada olan ve doğal olarak ortada buluşturan. Kendi içinde bir etkileşimi olan kamudan bahsetmek istiyorsak, medya belirli bir düzeyde ana akım olmak ve karşıt görüşleri ortada yani kendi içerisinde barındırmak zorunda.

Bir yayın organını medya haline getiren özellik taşıdığı ağ etkisi, yani üzerinde dikkat toplayabilme kapasitesi. Kitle medyası gibi, sosyal medya da ağ etkisinden yararlanan bir ortam. Yani o ortamda yer alan her yeni üye ya da izleyici, okuyucu, takipçi ortamın kendi değerini artırıyor, daha da büyütüyor, ana akımlaştırıyor. Kapsayıcılığı arttıkça izlenen, takip edilen ve etkili bir medya haline getiriyor. Fikirler ve aktörler ana akımda kendine yer buldukça, daha fazla kamusal tartışma alanına giriyor. Bluesky-X ayrışması bize insanları en azından aynı platformlarda bir araya getiren sosyal medyanın da ideolojik sınırlarla ayrışmaya ve “ortasız” uçlara dönüşmeye başladığının işaretlerini veriyor. Trump’ın Beyaz Saray baskını sonrası Twitter’dan kovulunca kendi sosyal medyası Truth Social’ı kurması ve tabanını yıllarca buradan konsolide etmesini de hatırlayalım.

Peki, herkes kendi “yoldaşlarıyla” kendi platformuna çekilirse, ötekiyle karşılaşıp dinlemeden nasıl politik uzlaşmaya varacağız? İletişim profesörü Sree Sreenivasan geçtiğimiz haftalarda yazdığı yazıda bundan sonra başımıza gelecekleri görebilmek için X’te kalmaya devam ettiğini söylüyordu. Sreenivasan, Trump’ı, Musk’ı ve diğer Cumhuriyetçileri onların en sevdiği platformda eleştirdiğini yazıyordu.

X gibi bazı platformlar bugün birçok insan için çok yorucu bir mecraya dönüşmüş olsalar da, kendi rahat düşünsel konfor alanlarımıza çekilerek toplumsal uzlaşma beklemek fazla naiflik olur. Teknoloji baronlarının ellerindeki tekelleri istismar etmelerine karşı temiz iletişimin yollarını ararken, kamusal iletişimi atomize etmekten uzak, fikirlerin serbestçe çarpışabildiği kadar herkese de ulaşabildiği altyapılar geliştirmenin yollarını aramalıyız. Aksi takdirde iletişimden en önemli beklentimiz olan toplumsal uzlaşmayı sağlamak daha da zorlaşabilir.

*Bağımsız Gazeteci