Tüm seçim sürecinin akıllarda kalan iki gazetecilik olayı da yandaşlardan geldi. ahaber oy kullanan yabancıları ekrana taşırken Abdülkadir Selvi montajlanan videolarla ilgili gerçeği Erdoğan’ın ağzından almayı başardı.

Ya ahaber veya Selvi olmasaydı

Cumhur İttifakı talimatıyla tüm seçim süresince muhalefet partileri ekranlarda ambargo yedi. Birkaç televizyon ve gazete dışında kendilerini anlatacak bir mecra bulamadılar. TRT başta olmak üzere onlarca kanal ve gazete ile ülkenin tamamına ulaştı. İktidarın elindeki İletişim Başkanlığı ve devasa devlet bütçesini de ekleyince ortada korkunç bir yalan makinesiyle karşılaşıyorsunuz.

O kadar ki seçmene bu yalan yağmurundan kurtulma şansı bile verilmiyor. Kafasını ne tarafa dönse iktidarın bir yüzüyle karşılaşıyor. Muhalefet partilerinin kendi taraftarlarının ötesine ulaşma şansı neredeyse hiç kalmadı.

Birinci turdaki bu manzara referanduma dönen Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turu içinde de geçerliydi. Ta ki muhafazakâr seçmenin birinci tercihi ahaber ve yine muhafazakar seçmenin iktidara yakınlığı ile marka olmuş en etkili kalemi Abdulkadir Selvi devreye girene kadar.

Türkiye toplumunun tamamı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın miting alanlarında gösterdiği Kılıçdaoğlu videolarının montaj olduğu itirafını Selvi’nin sorusundan sonra öğrendi. Yine üç kuruş paraya vatandaşlık verilen binlerce insanın Türkiye’nin kaderinin belirlediği seçimde oy kullanmalarını ahaber mikrofonları sayesinde öğrendi. Günlerce muhalif kanallarında anlatılmaya çalışılan ama asla kendi izleyicisi ötesine ulaşamayan gerçek iki yandaş tarafından tüm Türkiye’ye anlatılmış oldu.

SELVİ TARİHE GEÇTİ

Abdulkadir Selvi’nin hiç de kısa sayılmayacak gazetecilik serüveninin en önemli başarılarından biri Erdoğan’a videolarla ilgili “ama montaj ama başka bir şey” sözünü söyletmesiydi. Erdoğan, montaj ya da değil ben bunu izletirim derken yaptığı itirafın çok da farkında değildi. Ama ne olursa olsun kuşkusuz bu durum hepimizi kıskandıran gazetecilik başarısıdır ve bu her tülü Abdülkadir Selvi’ye yazar.

Tıpkı günlerdir muhalefet tarafından anlatılmayan yabancı seçmen gerçeğini yakalayıp üstelik canlı yayında gösteren ahaber de her türlü övgüyü hak ediyor.

Erdoğan 24 saat içerisinde bir konuyu itiraf ederken diğer konuda da suçüstü yakalandı. Bu iki olay bile nasıl bir seçim sürecinin içinde olduğumuzu ve bizleri nelerin beklediğinin net bir fotoğrafı olarak ortada duruyor.

HER YOL MUBAH

Koltuk için ülkenin yarısının düşman, terörist, hain ilan edilebildiği, bunların televizyon kanalarında küçük çocukların bile izleyici olarak ekran karşısında oturduğu saatlerde yapıldığı günlerden geçiyoruz. Her şey yalan üzerine kurulu. Ülke din ve milliyetçilik sosuna bulanmış koca bir kötülükle karşı karşıya bırakıldı.

Muhalefet güçleri baskıya, şiddete hatta hakarete alışmış ve buna karşı bazı önlemler de almayı becermişti. Ama bu kadar ve bu kadar yaygın söylenen “yalan” karşısında korumasız kalındı. Yalanların boğucu atmosferinden çıkıp kendi gündemini oluşturamadı.

Anlaşılan o ki Erdoğan ve etrafındakilerin Saray’ı bırakmamak için yapabilecekleri konusu muhalefeti de yanılttı. Bu kadarını onlar da beklemiyordu.

GERİCİ KAMP ÇIPLAK

Şimdi başka bir seçim arifesindeyiz. Dört günlük bir süre içerisinde kelimenin gerçek anlamıyla neredeyse tüm gerici, sağcı, faşistler çıplak kaldı. Sadece politik yetersizlikleri ve ikiyüzlüleri ile değil, çürüyen ahlaki değerleri, yozlaşmış ilişkileri, rant sevdası, hırsızlık ve yalanlarıyla çırılçıplak ortada kaldılar.

Sinan Oğan’dan montaj videoya, yabancıların oyundan çalınan sandıklara kadar Cumhur İttifakı en pespaye halde orta yerde duruyor.

İktidarın karşısında yer alan Millet İttifakı’na ve Kılıçdaroğlu’na gelince... Bugüne kadar uzak durduğu solcu, kamucu politikalara sarılmasını beklemek, bu çürümüşlüğe ve her türden sağcılığa karşı durmasını beklemek mümkün değil.

Cehennemin kapısını kapatmak için hâlâ yapılacak bir şey var. Kalan kısıtlı sürede sadece bu rezillikler anlatılmalı, ülkenin bu hale gelmesine en yüksek sesle itiraz edilmeli.

Bu yozlaşmış sistemin teşhiri Selvi ve ahaber beceriksizliğine bırakılamaz.

28 Mayıs’ın sonucu ne olursa olsun son 2 ay içinde yaşadıklarımız bile mücadelenin kolay olmayacağını gösteriyor. Ama umutlu olmak için, hâlâ büyük bir coşkuyla yarınlara sarılmak için çok neden var.

Her şeyden önce koşular ne olursa olsun ayakta duran, fedakârca mücadele eden yurtseverler, devrimciler, ilericiler bu ülkede hep var oluyor.