20. yüzyılın ikinci yarısından, özellikle de 1980’lerden itibaren neoliberal politikaların sonucunda uluslararası ticarette karşılıklı bağımlılığın artması, çok taraflı-amaçlı ticaret sisteminin dünyada gittikçe yerleşmesi, geleneksel anlamdaki koruma gerekçeleri ve koruma araçlarının birçoğunu devreden çıkartmıştır. Küresel rekabet ile de korumacı politikaların etkinliğinin giderek zayıflatılması neticesinde, haliyle serbest ticaret politikalarının yaygınlaştığı görülmektedir.  

Bu politikaların etkisi ekonomideki yapısal sorunları ortaya çıkartırken, dünyadaki gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerde faklı bir sömürü mekanizması oluşmasının da temel dayanağı oldu. 

Tabii biz de bundan nasibini alan ülkeyiz. Hele hele son 21 yıl itibariyle… 

Türkiye İstatistik Kurumunun verdiği Aralık 2022 Dış Ticaret İstatistiklerine göre sonuçları aşağıda vererek başlamak istiyorum. Çünkü, buradan futbola geçtiğimizde yabancı oyuncu konusunda neden-sonuç ilişkisini çok daha rahat anlarız. 

***

Özel ticaret sistemine göre ihracat, 2022 yılı Ocak-Aralık döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre %10,1 artarak 235 milyar 236 milyon dolar, ithalat %31,3 artarak 342 milyar 213 milyon dolar olarak gerçekleşti.Ocak-Aralık döneminde dış ticaret açığı %127,2 artarak 47 milyar 84 milyon dolardan, 106 milyar 977 milyon dolara yükseldi. 

Yani… Üretmiyoruz…  

Çünkü, sonuç itibariyle bir azınlığı çıkarları için ülkedeki çoğunluğu feda ediyoruz.  

Siyasi kararların neticesinde oluşan ekonomik politikalar hükümetlerin ideolojik yapısına göre değişkenlikler gösterilirse, küresel anlamda ekonomik çıkar ilişkileri de ülkelerin-özellikle bizim gibi bağımlı bir mekanizma içinde kalan ülkelerin ulusal politikalarına ciddi zararlar vermektedir. 

Bu yapısal sorun-otoriter yapıdaki anti demokratik ve hukuk dışı uygulamalar neticesinde, maalesef ülkedeki tüm kurum ve kuruluşlarda aynı etkiyi göstermektedir.  

Türkiye’deki futbol politikalarını bu verilerin etkisinde düşünmekte yarar var ki buna da zorunluyuz. 

Bu dönemde her kurum küçük bir Türkiye olduğundan aynı politikalar geçerlidir. 

***

Sevgili Tuğrul Akşar’ın çalışmasına göre Türkiye’deki futbolun sayısal verilerine bakarsak; yukarıdaki verilerin aşağıdaki verilerle paralellik taşıdığını göreceğiz. 

“Süper Lig’in mali yapısında çok önemli sorunlar ve olumsuzluklar bulunuyor. Süper Lig kulüplerinin konsolide borçları 21 milyar TL’ye yükselmiş durumda. Yapılandırılan kredilerin faizlerini de eklediğimizde bu tutar 25 milyar TL’ye ulaşıyor neredeyse. Kulüp gelirlerinin yaklaşık 5.5-6 milyar TL civarında olduğu dikkate alındığında, 25 milyar TL’lik bir borç stoğu; 8,5 milyar TL düzeyinde birikimli zarar ve bunun neden olduğu toplam 6 milyar TL dolayında özkaynak açığıyla bu kulüplerin transfer yapabilecek parayı nasıl bulabildikleri ise tam bir muamma! 

Süper Lig’de 66 şampiyonluğun 64’üne sahip dört büyük kulüp aynı zamanda toplam gelirleri 6 milyar TL’ye ulaşan Süper Lig gelirlerinin de yüzde 68’ini kendi aralarında paylaşıyorlar. 

Dört kulübün 31 Mayıs 2022 tarihli finansallarına göre;   

Toplam gelirleri: 4 milyar 136 milyon TL. Toplam borçları: 16 milyar 281 milyon TL. Birikimli zararları toplamı: 7 milyar 913 milyon TL. Özkaynak açıkları: Eksi 4 milyar 528 milyon TL.”  

***

Gördüğünüz gibi ekonomideki yapısal durum-bozuklukla birlikte bir azınlığın çıkarlarına da futbolda aynı şekilde sirayet etmektedir. Olmaması mümkün değildir. Zaten sistem buna izin vermez! 

Bu bilgiler ışığında gelelim yabancı oyuncu kuralını oluşturan politikalara… Önce kıyaslama yapmak açısından Avrupa’daki yabancı oyuncu kuralına bakmakta yarar var. 

1995 yılında, Roma Anlaşması çerçevesinde sağlanan ‘serbest dolaşım’ hakkını dayanak gösterilerek oluşan ve Avrupa Adalet Divanı tarafından alınan kararla, ‘Bosman kuralları’ kabul edilerek uygulanmaya başlanmıştı.  

‘Serbest dolaşım’ hakkı uyarınca Avrupa Birliği üyesi ülkelerin ulusal liglerine transfer edilen oyuncunun Avrupa Birliği vatandaşı olması koşuluyla yabancı oyuncu sınırlaması kaldırılmıştı ki hale devam eden bir uygulamadır. 

Bu yapısal değişim neticesinde oluşan fiili duruma uymak tüm ligleri zorunlu kıldığından ortaya fraklı bir durum çıkmasına da neden oldu. 

***

Endüstriyel futbol adını alan bu yapısal değişim, Avrupa’da 5 ligi (Premier League, La Liga, Bundesliga, Seri-A ve Lig 1) performansa dayalı işletme modeline sahip olmasını sağlarken, kalan diğer ligleri üretim mekanizması temelli yarışma ligleri haline gelmesine neden oldu.  

Biz maalesef çevre liglerin bile içinde olma şartlarına sahip değiliz. Çünkü ne üretim temelli ne de performans temelli bir yapıya sahip olmadığımızdan-rant kurgusuna bağlı kendi başına kalan lig olduk. 

Şimdi durum böyleyken, yabancı oyuncu sayısını artırmakla ilgili yapılan değerlendirmelerin dayanağı olmadığından, sonuç olarak menajerler üzerinden ranta dayalı ticari bir beklentiyi oluşturan ve ciddi ekonomik kayıplara neden olacak bir yapıda süreç devam etmektedir. 

***

Avrupa’nın 5 ana liglerine bakarak devam edelim: Premier League; tüm kadroda bulunan yabancı oyuncu sayısı şartlı sınırsız ve sahaya çıkan yabancı oyuncu sayısı da sınırsızdır. Ancak, İngiltere'de alınan yabancı futbolcuların son iki yılda kendi millî takımlarının maçlarının en az yüzde 75'inde oynamış olması gerekmektedir.  

Almanya Bundesliga’da, sahaya çıkan yabancı oyuncu sayısı sınırsız ancak, en az 12 Alman futbolcu tüm kadroda bulunması şartı var ve n az da 8 futbolcu altyapıdan yetiştirilmesi şarttır. 

Fransa Ligue 1’de, tüm kadroda bulunan yabancı oyuncu sayısı ve sahaya çıkan yabancı oyuncu sayısı AB futbolcuları + 4 yabancı futbolcu şeklindedir. 

İspanya La Liga’da, tüm kadroda bulunan yabancı oyuncu sayısı ile sahaya çıkan yabancı oyuncu sayısı; AB futbolcuları + 3 yabancı futbolcu şeklindedir. 

***

İtalya Serie A’da, tüm kadroda bulunan yabancı oyuncu sayısı ile sahaya çıkan yabancı oyuncu sayısı; AB futbolcuları + 5 yabancı futbolcu şeklindedir. 

Görüldüğü üzere endüstriyel anlamda örgütlenen bu 5 lige baktığımız zaman, her türlü dış etkiye rağmen koruyucu tedbirleri alarak, lig kalitesini yukarda tutarak buradan işletme katma değeri yaratmaya çalışırken, bu tedbirler sonucunda üretim mekanizması içinde kalarak buradan da katma değer yaratmaktadırlar. 

Eğer futbol endüstriyel bir kurguya sahipse buradaki yaratılacak değerin bilimsel ve bilgiye dayalı olması yanında karar mekanizması liyakat sahibi kişilerden oluşmalıdır. 

Yabancı kuralının içerik tartışması yapılmadan, bir standart getirilmeden ve uzun vadeli beklentiler oluşturulmadan Türk futboluna olumlu etkilerinden ziyade tabii ki zararı olacaktır. Rasyonel düşünme zorunluluğu vardır. Bunun temel dayanağı, öncelikle alt yapı eğitim ve işletme programlarını neticesinde bir üretim mekanizması kurulmasıdır. 

Son olarak… 

Okan Buruk Galatasaray alt yapısından yetişen ve tüm elde ettiklerini o kurgu sayesinde kazanan, fakat bunun farkında olmasına rağmen-yabacı kuralı konusunda, İstanbulspor maçı sonrası içinde bulunduğu koşulların etkisinde içi boş, popülist ve sadece haksız rekabete dayalı beklentilerini açıklaması ibretlikti. 

Umarım, hakem itirazları dışında kendi donanımları konusunda da bir değerlendirme yapar.