Bu yıl yağış alamayan İzmir’in en büyük su kaynağı olan Tahtalı Barajı’nın doluluk oranı yüzde 41’in altına düştü. Doç. Dr. Erol Kesici, “Ciddi kuraklıkla karşı karşıyayız. Yaz aylarında bizi zor günler bekliyor” dedi.

Yağmur beklemekle kuraklık önlenemez
Fotoğraf: BirGün

Anıl ARABACI-Sibel ÖZTOPÇU

İzmir’in su ihtiyacı Tahtalı, Balçova, Ürkmez, Güzelhisar, Gördes ve Alaçatı Kutlu Aktaş barajlarından ve yer altı kaynaklarından karşılanıyor. Bu yıl yeterli yağış alamayan kentte, kuraklığın da etkisiyle barajlardaki su oranları kritik seviyelere kadar düştü.

İzmir Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi (İZSU) Genel Müdürlüğü verilerine göre; kentin su ihtiyacının yüzde 44'ünün karşılandığı Tahtalı Barajı'nda geçen yıl yüzde 67 olan doluluk oranı, bu yıl yüzde 41’in altına düştü.

Balçova Barajı'ndaki doluluk oranı 77,34’den yüzde 53,44'e, Ürkmez Barajı’nda yüzde 90,45’den yüzde 47,02’ye, Güzelhisar Barajı'nda yüzde 84,79’dan yüzde 74,33’e ve Alaçatı Kutlu Aktaş Barajı yüzde 89,40’dan yüzde 54,84’e geriledi. Sadece Gördes Barajı'nın doluluk oranı yüzde 5,18'den yüzde 8,29’a yükseldi.

Hidrobiyolog Doç. Dr. Erol Kesici ise yaşanan kuraklığı ve barajların doluluk oranını BirGün’e değerlendirdi. Kesici, “Tüm Türkiye’de olduğu gibi İzmir de içme suyu kaynağı olarak çok büyük bir sıkıntı yaşıyor. Bu durumun en büyük sebeplerinden biri kış aylarında kar ve yağmurun yağmaması. Çok şiddetli bir kuraklıkla karşı karşıyayız bu gidişle temmuz, ağustos aylarında çok zor günler yaşayacağız” dedi.

Kesici, barajların doluluk oranının düşüklüğünün ve kuraklığın nedeninin yanlış uygulanan su politikaları olduğunu söyleyerek “Derelerin, çayların üzerine setler kuruluyor. Göletlere gelen sular engelleniyor. Çok tehlikeli durumlar bunlar. Göletler ne yeraltından ne de yüzeysel sularla beslenemiyor. Su seviyesi arttığı zaman dip temizliği yapılmıyor. Sadece İzmir’de yaşanan bir sorun değil ülkenin her bölgesinde yaşanan bir sorunla karşı karşıyayız. Bütün bunlar Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın sorumluluğu altında. Doğru bir denetim sistemi olmadığı için göletlere gelen sular engelleniyor ve göletler beslenemiyor” ifadelerini kullandı.

COVİD SALGININDAN BİLE DAHA TEHLİKELİ

Sorunun sadece evlerde kullanılan sularda tasarruf yapılarak çözülemeyeceğini belirten Kesici, su politikalarında çok başlı bir sistemin mevcut olduğunu ve herkesin suyu menfaatine göre kullandığını söyledi. Kesici, “Tarımda aşırı su kullanımını azaltmamız gerekiyor. Göletlerin kenarlarına açılan kuyulardan tarımsal alanlarda kullanılan suyun da azaltılması gerekiyor. Yağmuru beklemekle kuraklık önlenemez. Tarımsal alanda yüzde seksen olan su kullanımının yüzde kırklara düşürülmesi gerekiyor. İkinci olarak suyun dengesine ve döngüsüne müdahale edilmemeli. Yer altından da engelliyorsunuz yeryüzünden de. Doğru ve uzun süreli planlamalarla, farklı su kaynakları yaratılarak çözümler üretilmeli” dedi. Kesici, yaşanan kuraklığın Covid-19 salgınından bile daha tehlikeli olduğunu ve kuraklık sonucu turizm, sağlık, tarım gibi sektörlerin de etkileneceğini belirterek şunları dile getirdi: “Kuraklık da bulaşıcıdır. Başka bir bölgede yaşanan kuraklığın şiddeti ne kadar büyük olursa etki alanı o kadar büyük olur. Asya kıtasında yaşanan şiddetli kuraklığı biz de yaşıyoruz. Doğayla barışık yaşamamız gerekiyor. Bizi susuz günler bekliyor.”