Google Play Store
App Store

İnsanların birbirleriyle olan bağları düşmanlık, güvensizlik, sömürü ve kararsızlıkla engellenirken yakınlık da en önemli ihtiyaca dönüştü. Freud’a göre zihinsel sağlığın en önemli göstergelerinden birisidir yakınlık. Yakınlık, ötekine karşı açıklık, sıcaklık, karşılıklılık ve güven duymak anlamına gelir. İnsanları harekete geçiren şey de başkalarıyla bağlantı kurma ihtiyaçlarıdır. Günümüzde bağlantısız hissedenlerin sayısı sosyo-ekonomik nedenlerle hızla artıyor. Hatta sanat, şiir, müzik, sinema, tiyatro ve edebiyat, yakınlık deneyimlerine duyduğumuz ihtiyaca karşılık gelir çoğunlukla. Aynı zamanda bu yakınlığın kaybına dair yas duygularımızı yaşamak için de sanata ihtiyaç duyarız. Turgut Uyar’ın ya da başka bir şairin kitabını elimize aldığımızda, sanki çok yakın bir dostla sohbetin içine dalar gibi hissederiz. Eğer bu yakınlık ihtiyacı olmasaydı toplum diye bir şey de olmazdı. Ve bugün toplum, insanların birbirleriyle olan bağları gittikçe zayıfladığı için her açıdan tehlikede.

SAHTE YAKINLIK

Günümüzdeki yakınlıklar, daha çok ‘soluk’ yakınlıklar halinde, yani benliklerinin bir parçasını diğerine yansıtarak yaşanıyor çoğunlukla; ayakkabı, küpe, çorap gibi nesnelerle kurulan ilişki gibi, aslında o kişiyle değil, o kişiye yansıtılan arzuyla bir ilişki. Kısacası, gerçekte o kişiyi görmüyor, o kişiye kendisinden bir şeyi yansıtıyor ve yansıttığı o şeyle bir yakınlık kuruyor kişi. Sevgililik ya da evlilik sorunları arasında birinci sırada yer alır görülmemek. Aynı yatağı paylaşsalar da yakın olamayabilir çiftler. Bu "tekillikler çağı"nda herkes kendi zihninde yaşar, zihni sadece kendisiyle doludur. Zihninde başka birine yer açmak imkânsız bir uğraş gibi gelir kişiye. Eğer bu kişi narsisistik veya sosyopatik bir örüntüye sahipse, teklifsizce aşırı yakın davranır, sahte bir yakınlaşma. Dolandırıcıların ve popülist politikacıların en önemli silahıdır bu sahte yakınlık. Samimiyetin kolayca taklit edilebilir oluşu reklam ve medya dünyasının klişelerden vazgeçememesinin  en önemli nedenidir. Ama sadece ihtiyaç giderilene kadar süren bu yakınlık, sonrasında karşısındaki kişiyi yetersizlik ve utanç duygularıyla baş başa bırakır.

ÇOCUKLUK İPTAL

Yakınlık kapasitesini sonradan geliştirmek oldukça güç, bebeklikten ve çocukluktan gelen bir özellik. Ama günümüzde çocukluk iptal edildi. Geçmişte olduğu gibi ‘aile hayatı’ diye bir şeyden bahsetmek zorlaştı. Çocuklar neredeyse iki yaşından itibaren kreşe, anne babalar da çalışma hayatının baskısıyla işe gidiyor. Akşamları da herkes kendi ‘dijital kafes’inde. Üstüne pedofili ya da sapık korkusu, çocukların sokakla ve diğer insanlarla ilişkisini de sınırladı. Çocuklar mümkünse güvenli evler ve sitelerde yaşamak zorunda. Bu da onları odalarına kapanmaya ve kendi dijital kafeslerini yaratmaya zorluyor. Okula gittikleri zaman da test ve başarı baskısı, arkadaşlarını rakip olarak görme ve dürtüsel enerjilerini boşaltacak alanlardan yoksun kalma, çocukların çocukluklarını yaşayamamasına neden oluyor. Daha ilkokuldayken kariyer hedeflerini planlamak zorundalar. Böyle bir süreçten geçen bir çocuk yetişkinlikte nasıl yakınlık kuracağını imkânı varsa terapistiyle çalışarak öğrenecek.

KENDİNE İYİ BAK

Aslında herkesin sıklıkla birbirine söylediği "Kendine iyi bak" sözü nasıl da acıklı. Başka birisi ona iyi bakmayacak, sadece kendisi. Seni sana emanet ediyoruz. Marketten alışveriş yaparken hileli gıdalardan uzak dur çünkü denetleyen yok, sahte yakınlık uzmanı dolandırıcılardan korun, gideceğin hastaneyi ve doktoru iyi araştır kimseye güvenme, hatta babana bile güvenme, her koyun kendi bacağından asılır, sokakta kimseyle zıtlaşma 26 suç kaydı olan birine denk gelip defalarca bıçaklanabilirsin, fikrini sakın ha söyleme kapına polis gelir ya da linçlenirsin, işçiysen hakkını arama polis şefi seni çocuklarınla tehdit eder, ağacını ya da dereni korumaya çalışma jandarma seni tepeler, sen en iyisi odana git ve dijital kafesine girip hazır fantezilerden bir dizi ya da oyun aç ve kendini unut. Zenginsen de aynısı geçerli, dijital kafesine gir ve dünyadaki bütün acıları bir simülasyon gibi yaşa.

"Biz"den geriye ne kaldı? Hırsla dolu, her tür bağımlılığa yatkın ve yakınlık kapasitesi zayıf bir nesil geliyor. Yine de ‘insan’ denilen şey öylesine sürprizlerle dolu ki...