Google Play Store
App Store

Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) icat edilen herhangi bir şeyin memleketimize gelmemesi olmazdı: Eskişehir’de 18 yaşındaki bir genç, çay bahçesinde ve parkta oturanları bıçakladı, 5 kişi yaralandı. Saldırıyı canlı yayınlamakla kalmadı, karmakarışık bir “manifesto” da yayınladı. Bu karmaşıklık, “yalnız kurt” saldırılarında sıkça rastlanılan bir olgu.

ABD’de 1940’larda başlayan ve genellikle ateşli silahlar ile ev yapımı bombaların kullanıldığı “yalnız kurt” saldırılarıyla ilgili araştırma yapan Indiana Üniversitesinden Ramon Spaaij ve Mark S. Hamm’ın çalışmasına göre, bu tür saldırganlar, fiziksel olarak toplumdan izole olurken aynı zamanda “davalarının” - belki de ruh hallerinin - bilinmesini, geniş kitlelerce tanınmayı istiyorlar: “Bunun için de tehdit mektupları, manifestolar, e-posta mesajları veya video kayıtları kullanıyorlar.”

∗∗∗

Uzmanlar, saldırganın, aslında ne kadar mağdur olduğunu tüm dünyaya anlatmak istediğini söylüyor.

Siyaset bilimci Ramon Spaaij, bu tür saldırganların ortak özelliklerini anlatırken yalnız olmalarına (bir grubun/örgütün parçası olmamalarına), yani hiyerarşik bir yapı içinde hareket etmemelerine dikkati çekiyor. Manifestolarında çeşitli örgütlerden veya siyasi yapılardan/düşüncelerden bahsetseler de kendileri bir siyasi yapının parçası değil ve her zaman bir siyasi ideolojiye uygun şekilde hareket etmiyorlar. Bilakis bir toplum nefreti, artlarında bıraktıkları yazılardan açıkça görülüyor.

Araştırmaya göre, “yalnız kurtlar, kişisel şikâyetlerini, siyasi şikâyetlerle birleştirme eğilimindeler”. Yani, birbirinden farklı ideolojiler veya ideolojiye dayanmayan sloganlar, bireysel eylemlerini ve topluma tepkilerini anlatmak için bir araç, hatta bazen “kenar süsü”.

Tabii dönemin yükselen ideolojilerini kullanıyorlar ama bu araştırmada, örneğin aşırı sağ ideolojilerin bu eylemlerle ister istemez geniş kitlelere ulaşmış olması çok irdelenmiyor. Ya da halihazırda geniş kitlelere ulaşmış olmasının tehlikesi. Ancak araştırmada tabii ki neo-Nazi grupların adı sıkça geçiyor, onu da not etmeli.

ICCT Lahey’den araştırmacılar Dr. Edwin Bakker ve Dr. Beatrice de Graaf’ın raporunda, ABD’de son otuz yılda bu tür saldırıların artması, bu yöntemin aşırı sağcılarca benimsenmesine bağlanıyor. Bu savlarına, “beyaz üstünlükçüler” ve Ku Klux Klan üyelerinin saldırılarını örnek gösteriyorlar. Bu raporda da “bireyler ve gruplar birbirlerinden bağımsız olarak hareket ederler ve hiçbir zaman yönlendirme veya talimat için bir merkeze veya tek bir lidere rapor vermezler” değerlendirmesi yer alıyor.

Bu arada “yalnızlık” sıfatı sadece saldırının mahiyetini değil, saldırganın hayatta durduğu yeri de anlatıyor. Sadece saldırı anında değil, tüm hayatlarında bir yalnızlık vurgusu var.

90’lı yıllarda literatüre giren “yalnız kurt” terimiyle ilgili henüz araştırılmayı bekleyen esas konu ise gençlerin neden yalnız olduğu. Bunca genç neden kendilerini yalnız hissediyorlar, neden toplumla bağları kopuk?

∗∗∗

Ekonomik ve sosyal gelişmelerin toplumları koyu bir umutsuzluğa sürüklediği, sermayenin ve ona bağlı siyasi iktidarların gücünü tahkim ettiği son onyıllarda yokuş aşağı giden durum bizi, Nazi sembollerinin “muteber” görüldüğü, çöp kokan sosyal medyanın yönlendirdiği gündemle baş başa bıraktı.

Suya sabuna dokunmayan moda deyimle “aşırı sağın” hızla yükselmesine karşın, onu dizginleyecek güçlü bir sol artık yok. Yalnız kurt eylemleri, bu durumun küçük bir sonucu. Asıl alarm verense, sıradan insanın giderek yalnızlaşması ve çareyi bireysel çözümlerde araması…