Yansımalar
Bunca yıl aralıksız ve sistemli olarak yolsuzluğa, yoksulluğa, doğa katliamlarına ve yasaklara maruz kalan bir toplum, sürecin sonunda bu korkunç hızlı trenden akıl sağlığını koruyarak, kaza yapmadan, hayatta kalarak inebilir mi? Gerçekten de teoride cevap vermesi kolay ama pratiğe düşüldükçe zorlaşan bir soru. İçimizdeki insan, hayvan ve doğa haklarına dair tüm duyguları sıralı bir şekilde katletmişken, nasıl “insanca” yaşamayı hatırlayabileceğiz?
Her yerde bal tutan parmağını yalarken, gücü her eline alan kendinden zayıfı sürekli pataklarken, nasıl adil ve hakkaniyetli davranmayı hatırlayacağız acaba? Neredeyse 1+1’e 2 bile diyemeyen taraflı yargının çarkları tarafından ezile ezile, maruz kaldığımız gerçekliği nasıl hatırlayabileceğiz? İşimiz zor, yolumuz tahminimizden de uzun, gençliğimiz geride kaldı ama neyse ki bizden daha gençler var. Doğanın kuralı gibi. Deprem öldürmez, insan ve ihmal öldürür gibi… Toplanan vergilerle 19 yılda yol yaptık gibi. Darda kalınca sürekli olarak bir muhabbet kuşu misali tekrarladığımız ama anlamını bilmediğimiz “Yargımız tarafsızdır” lafı gibi…
∗∗∗
Ülkemizde insan hayret etmeden duramıyor, her geçen gün bir öncekinden daha gerçek üstü, daha inanılmaz, daha da anlamsızlaşıyor, peki bu şartlarda gerçeklikle olan bağlarımızı korumamız mümkün mü? Dünyanın her yerinde ne olup bittiğini anında görebilmenin verdiği tuhaf rahatsızlık ve kıskançlık; yaşıtlarımızın, başka ülkelerin vatandaşlarının nasıl yaşadıklarını, nelerden dertlendiklerini gördükçe, kendi halimize öfkelenip sinirlenmekten başka elimizden ne gelebilir? Bizden daha kötü durumda olanları görüp halimize şükredebiliriz tabii…
Gözümüzü ve algımızı dışarıya çevirmeden, kendi sokağımızda, kendimize ait olamayan evlerimizde de bu tuhaflığı, sürekli su alan ve batan bir geminin kamarasında kilitli ve çaresiz kalışımızı hissetmek mümkün. Sokaklarda çöplerden beslenmeye çalışan insanlardan, pazardaki çürümüş ve bozulmuş sebzelerin peşinde koşturan açıklıktan ve bir kilo kıyma almak için sabahın köründe sıraya giren çaresiz vatandaşları görebilmek kadar basit ve net bir çaresiz tarafsız bir yoksulluk.
Bütün bunlara maruz kalırken, bir yandan da trafikte sürekli sağdan soldan çıkan, aşırı lüks, “çakarlı” araçlara da denk geliyor insan. Son birkaç yılda özellikle trafikte sayıları arttıkça artan bu ilginç araçların bazıları pek de resmi görevli araçlara da benzemekten öte daha çok aşırı lüks spor arabalar, tuhaf donanımlı jipleri andırıyor. İmkanı bulan başkasının imkanlarını gasp ediyor ve kimse buna dur diyemiyor. Çünkü sistem öyle güzel tepeden tırnağa bu gasp hiyerarşisini oluşturmuş ki, bir yerde kelebek kanat çırpsa, bir yerdeki kilit tuğla düşecek, hepimiz o tuhaf ayrıcalıklar ve yolsuzluklar duvarının altında kalacağız. Belki de bu zamana kadar binlercemiz kaldı zaten.
∗∗∗
Yıllar içinde, onbinlerce insanımızı bu kendisinden başka hiçbir şeye değer vermeyen korkunç sistem içinde yitirdik. Bu düşüncesizlik bazen bir depremle, bazen bir maden faciasıyla, bazen lüks bir otel yangınıyla, bazen engellenemeyen patlamalarla, bazen de göz göre göre ölüme terk edilen kadınlar ve çocuklarla, vatandaşına “iyi öldüler” diyebilecek kadar düşüncesiz, ruhsuz, acımasız, açgözlü bir tavırla sürekli yüz yüze gelmek ve buna alışmak zorunda, çaresizliği hayatlarında hiç tanımamışlar tarafından idare edilmek insanı insanlığa olan inancıyla sınıyor. Zaman içinde vahşi hayvanların hayatta kalma içgüdüsü gibi toplumu da tam ortasından, vicdanından ve insanlığından uzaklaştırıyor.
Bunca yıl böylesi korkunçluklara maruz kalmış halk, her şeye rağmen gelecekten umutlu gibi görünüyor. Yaşamaya çalışarak, birbirine destek olarak, tek başına varolamayacağını fark etmenin, birleşmenin, bir arada olmanın gücünü yeniden keşfediyor. Bunu fark eden iktidar da henüz güç elindeyken toplumu dayak arsızı yapmaya niyetli bir şekilde, tüm gücünü toplumu yıldırmaya ve baskı altında tutmaya harcıyor ama bilmedikleri bir şey var. Onların gençlikleri yok. Kendilerini gördükleri dev aynalarında; sadece geride kalmış eski zamanların, unutulmaya yüz tutmuş yaşlı yansımaları var.