Tekrarda yarar var, bunu da tekrarlıyoruz, tekrar şart! İkincisinde daha iyi kavramak, sezmek, anlamak, bulmak ve unutmamak için elbette. Bir de ne için, iki tekrar arası düşünmek için.

Yardımcı Ders Kitabı 101: Bahar yalnızca mevsim değildir...

Ders Tekrarı 
DERSİMİZ Tekrar 
KONUMUZ Gelecek

Âdettendir. Zaman zaman durulur, şöyle bir bakılır: Ne gitti ne kaldı? Gidene değil gelene, yitene değil kalana doğru bir yol tutturulur, hatta o yol için şarkı bile uydurulur, neden olmasın? “O yol bizim yolumuzdur!”

Yol uzun. Kim söylemişti unuttum, “uzun yola çıkanlar ikinci kahvelerini dönüşte içerler”miş. Yola çıkalım da dönüş sonraki iş, kim bilir belki o eski hatırlı kahvelerden birine rastlarız da, dönüşümüze dek bekler bizi!

Kalmadı mı diyorsunuz, yok yok vardır, umudu kesme yurdundan, dünyadan hâlâ gönülçelen kahve kokuları geliyorsa onun kırk yıl hatırı olduğundandır... Kahve dersi veremem ama sınıfa çay demleyip dağıtabilirim; demi, kıvamı, tadıyla, üstelik dumanı üstünde! Yoo iddialı olduğumdan değil, ısrarlı olduğumdan, aşk olsa tutku derdik çay olunca tiryaki diyoruz!

Bugün geçmiş dersleri kısaca tekrarlıyoruz. Tekrarda yarar vardır, tekrarın tekrarı da iyidir. Şiirimizin öncü eleştirmenlerinden, yakın dostum, sevgili ağabeyim Mehmet H. Doğan, devri daim olsun, Tekrarın Tekrarı (1972) diye bir kitap da yazmış ve 1968 yılında kaleme aldığı yazıda “Bıkmadan, yorulmadan, yılgınlığa düşmeden boyuna tekrarlamalıyız söylediklerimizi. Çağ, sağır bir çağ. Bazı şeyler ne kadar tekrarlansa, ne kadar açık seçik, tane tane anlatılmaya çalışılsa, hatta anlatılsa, en duyarlı sanılan kulaklardan geri dönüyor. Belleğin en temiz, en boş yerinde bırakılan izin üzerindeki tozu ile doluyor, kapanıyor. Onun için işte, bir yandan bellekte bırakılan izin üzerindeki tozu, kiri temizlerken, bir yandan da bu izi derinleştirmek için boyuna tekrarlamak zorundayız söylediklerimizi” demişti.

Tekrarda yarar var, bunu da tekrarlıyoruz, tekrar şart! İkincisinde daha iyi kavramak, sezmek, anlamak, bulmak ve unutmamak için elbette. Bir de ne için, iki tekrar arası düşünmek için. İlkinde yanıldıysak ya da tembellik edip “aman canım” filan dediysek, ikincisinde “tekrarı yok bunun” deyip gereğini yapmak için. Bunları da tekrarlamadan bilemeyiz.

Tekrarın bir iyiliği de insanı yazıklanmadan kurtarması! Üstelik o “bir kereye mahsus” baskısının boyunduruğundan, faşizminin sultasından da kurtuluyor insan. Bir ferahlıktır geliyor üstümüze. Şairin dediği gibi dersem, bundan kimin anlaşılacağı belli, “Dünyayı telaşsız, rahat seyredebiliyorum artık” dedikten sonra “Tas tas ışık döküyorum başımdan aşağı / güneşe bakabiliyorum gözüm kamaşmadan” aydınlığıyla da gönlümüzü parlatacaktır Nâzım Hikmet’imiz “Son Otobüs” şiirinde. Üstelik tam da onun “İyice yaklaştı bana büyük karanlık” dediği bir zamandaysak, karanlık iyice çökmeden serin, sakin, ferah, geniş düşüncelerle tas tas ışık dökünelim derim biz de hem kendimize hem güne, geleceğe, gönlü güneş olanlara.

Bu yıl bahar biraz nazlanarak mı geliyor yoksa bana mı öyle geliyor, öyle de gelse böyle de bahar tatlı dildir, inceliktir, kibarlıktır, gönlü çiçeklidir, rüzgârıyla kokusu birbirine kardeştir, bekler ki diler ki ister ki kimsenin kimseye bir acı sözü olmasın, şiirinden, sözünden, düşünden, düşüncesinden ötürü, dere boylarında, yeşil çayırlarda, dağlarda gezecek, doğayla birlikte düşünecek, yaşamın güzelliğinden, geçiciliğinden hafif de olsa keder duyacak o güzel insanlar zindanlarda, parmaklıkların ardında, haksız yere daha fazla çile çekmesin!

Bahar utanır bundan; kötü sözden; adaletsizlikten; insanın tutsaklığından; hayvana yapılan zulümden; daha bu dünyayı tanımamış çocukların öbür dünyayla, cehennemle korkutulmasından; genç kızların, kadınların eve kapatılmasından; yalnız kadınların bir “mal”mış gibi “sahiplendirilmesi” kavramından; bunların nasıl düşünülebildiğinden; önce hayvanlar ehlileştirildi, şimdi de erkeklerin kadınları ehlileştirme azgınlığı başladı, bu zavallılıktan ve bunun destek bulmasından; kadınların nerdeyse köleyle eşdeğer görülmesinden ve kadınların bir bölümünün de buna itirazının olmayışından, bahar da utanır bahar dalı da çiçeği de, tabiat da. İnsan utanır.

Galiba yakınlarda yazdım ama madem ders tekrarı bir kez daha yazayım: Siz Tanrıya inanıyorsunuz belki ama Tanrı size inanıyor mu?

ANA DÜŞÜNCE Bahar yalnızca mevsim değildir, özgürleştirici bir rejimdir! 
YARDIMCI KİTAP Tekrarın Tekrarı, Mehmet H. Doğan, YKY.