Yardımcı Ders Kitabı 101: Cumhuriyet, halk dersidir!
Cumhuriyet’in 10. Yılında Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Kazım Özalp ve Fevzi Çakmak.

Temiz ders
DERSİMİZ
Temiz
KONUMUZ Dilimiz
“Şuna temiz bi’ ders verelim de gününü görsün”, “O artık temiz bi’ dersi hak etti!” Dersin temizi, kirlisi olduğunu düşünmüyorsunuz sanırım! Kolaydır, zordur, sıkıcıdır, eğlencelidir, ama sonunda derstir, başında da öyle! “Temiz bi’ ders vermek”se çocukken çizgiromanlardaki balonların içini dolduran cümlelerden biridir; filmler, diziler filan da tam böyle söyleyişlere göredir.


Aslına bakılırsa, temiz bi’ ders vermek fena fikir değildir! Her ne kadar, başka bir dersimizi o konuya ayıracak olsak da, kimi atasözleri ve deyimlerin pek çok kültürde olduğu gibi bizim kültürümüzde de hayli ayrımcı, ırkçı ve cinsiyetçi olduğu bilinir. Zamanla bunların dilden ve kültürden temizlenmesi beklenir, gerekir. Bunun için de itiraz gerekir. Niye? Çünkü reddetmek, kabul etmemek, eleştirmek ve itiraz etmek de kültürün önemli bir parçasıdır da onun için.

Öyleyse temiz ders yapmaya, temiz bi ders vermeye dilden başlıyoruz. Öncelikle de biraz önce sözünü ettiğimiz anlayışa örnek olan, Ziya Paşa’ya ait şu beyitten: “Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir/Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.” Artık aforizma halini almış olan şu beyitten, hiçbir şey anlamadıysak da sondaki sözcük meramını gayet iyi anlatıyor: Kötek, yani dayak! Öğütle uslanmayanı azarlamak, azarla uslanmayanı da dövmek elverir! Magosa’ya sürgüne de gönderilen, saraya muhalif Yeni Osmanlılar hareketine katılan önemli devlet adamı, şair ve yazar Ziya Paşa’nın bu beyit ne yazık ki!

Yapılacak bir şey yok, temiz eller, temiz diller! Yinelememek, “Söz dokuz boğum, sekizini yut, birini söyle!” düşüncesini uygulamak, kullanmamak bu türden sözleri olabildiğince unutmak, unutturmak... Bu konuda yapılabilecek şeylerden.

Temiz Eller, yıllar önce İtalya’da mafya bağlantılı politikacılar, yargıçlar, güvenlik güçleri ve iş insanlarına karşı başlatılan, yıllar alan ve kimi yürekli savcıların, polislerin mafya tarafından öldürülmesine karşın süren bir mücadelenin adı oldu. İtalya halkı da elbette destekledi. Çünkü onun için yapılıyordu.

Dilin kirlenmesi, toplumun ne kadar kirlendiğinin göstergesidir. Sıradan bir hırçınlık, geçici bir öfke, anlık can sıkıntısı olarak geçiştirilecek kadar önemsiz değildir. Aksine tepeden tırnağa yayılan bir kirlenmedir. En baştaki kişinin, ülkesinin kadınlarına “sürtük” demesi bundan başka ne olabilir? Bakanların muhalefete, iktidardakilerin önüne gelene, gazetecilere, aydınlara, doktorlara, akademisyenlere hakaret, küfür, tehdit dolu konuşmaları, onların şöyle temiz bi’ dersi hak ettiğini göstermez mi?

Temiz bi’ ders, okullardaki derslerden başlar hiç kuşkusuz. Adına “cumhuriyet” eklenmiş bir ülke, hele hele “laik, demokratik, sosyal hukuk devleti” gibi şahane bir de tanımı varsa, okullarında da bilimsel, çağdaş, laik eğitim vermek ve bunu sağlamakla yükümlüdür. Osmanlı’nın son zamanlarındaki gibi nerdeyse ikili bir eğitim sistemi uygulamakla değil! Cumhuriyette medrese de olmaz, medrese eğitimi de!

Özdemir Asaf’ın, ünü kendisini de aşmış dizesini bilmeyen yoktur: “Bütün renkler hızla kirleniyordu/Birinciliği beyaza verdiler!” Her şey kirleniyordu, birinciliği de dile verdiler! Toplumdaki kirlenmenin, çürümenin, değer yitiminin nasıl aşılacağını konuşuyor, kaygılanıyoruz ya, bu baskıcı, ayrımcı, ötekileştirici eril ve kirli dilin şiddetinden nasıl kurtulacağımızı da düşünmemiz gerekiyor. Yoksa, “Yokmuş birbirimizden farkımız” diyeceğiz sonunda!
Temizlik, dilden başlar. Dil, insanın aynasıdır. Nasıl kendimize aynada bakıyorsak, dilimize de öyle bakmalıyız. Nasıl kötü ve bakımsız biçimde toplum içine çıkmak istemiyorsak, dilimiz de bundan nasibini almalı, onu da temiz tutmalıyız! İlk dersimiz, dil dersimiz!

ANA DÜŞÜNCE Temizlik gönülden gelir, gönül dildir.
YARDIMCI KİTAP Dilleri Uzun, Sevgi Özel, Cumhuriyet Kitapları

Cumhuriyet Dersi
DERSİMİZ
Cumhuriyet
KONUMUZ Yaşam
Cumhuriyet deyince aklıma ilk gelen ‘kimsesizlerin kimsesi’ olduğudur. İnsanın yeryüzünde kardeşini bulduğudur, kardeşi olduğudur. “Biz Devrimi Çok Sevmiştik” sevincinin Cumhuriyet için de geçerliliğini koruduğudur.

Cumhuriyet nedir? Cumhuriyet bir devrimdir, direniştir, diklenmedir. Ne adına? Yeryüzünü capcanlı, ortaklaşa, başka canlılarla birlikte, saygıyla, merakla, sevinçle keşfetme, orada bulunmanın benzersiz mutluluğunu bir nefes gibi içine çekerek, tüm benliğinde duyarak yaşamaktır.

Cumhuriyet gökkuşağıdır. Doğanın renkleriyle yaşamın renklerinin buluşması, bu buluşmanın gönlümüzü, aklımızı, istencimizi, ruhumuzu yükseltmesidir. Her rengin bir anlamı, bir değeri olduğunun en çok bilindiği bir yerin ve göğün yüzüdür cumhuriyet.

Cumhuriyet mavidir. Mavilikler içinde yüzmenin, uçmanın verdiği sonsuzluk duygusuyla özgürleşmek ve özgürleştikçe, Can Yücel’in dizesiyle “Açıldı nefesim, fikrim, canevim” duygusunu yaşamaktır. Maviye alışmanın karanlığa karşı durmak olduğunu bilmektir.

Cumhuriyet çocukluktur. Özgürlüğün insanın yeryüzüne gelişiyle başladığını ve çocukluğun da bunun en güzel, en büyüleyici, baş döndürücü dünyası olduğunu hiç unutmamaktır. Çocukların hurafelerle, dinsel baskılarla, zorlamalarla, korkularla, cennet cehennem kavramlarıyla büyütüldüğü, yaşamlarının şimdiden karartıldığı ve yeryüzü şenliğini doya doya yaşamaktan engellendikleri tozlu ve sinsi anlayışların karşısında olmak, bunlara geçit vermemektir. Faşizmin de gericiliğin de çocukluk âleminin en büyük düşmanları olduğu bilincini hep var etmektir.

Cumhuriyet meraktır, Jules Verne hayalciliğiyle ütopyalara yelken açmaktır, kanat çırpmaktır, gönül vermektir. Başkalarının, başka âlemlerin, göklerin, denizlerin coşkusuyla, kendini tanımak kadar başkalarını da tanımanın sevinciyle, bir bayram sabahına uyanmanın güzelliğiyle bazen gözlerini bile kırpmadan sabahı etmektir.

Cumhuriyet, kızların ve oğlanların birlikte çocuk olduğu kadar birlikte büyümesidir. Onların birbirleri için olduğunu bilmektir. Onların ruhsal, bedensel gelişmelerini sakatlayacak, onları hem kendilerine hem birbirlerine kapatacak vahşi uygulamalara izin vermemektir. Cumhuriyet, kadını erkekten ayıran ve nerdeyse kadının varlığını günah sayan akıl almaz, yürek dayanmaz ve gönül katlanmaz yobazlıkların hem yeryüzüne hem insana hem doğaya hem de Tanrıya karşı işlenen en büyük suçlardan olduğunu anlamak ve anlatmaktır.

Cumhuriyet yeniden doğmaktır. Köhne kafalardan, şahtan sultandan, padişahtan şehzadeden, kraldan, hükümdardan, ezcümle yetkisini halktan değil, göklerden, Tanrı’dan aldığı vehmiyle hem ülkesini hem yeryüzünü sömüren tek adamlardan kurtulmaktır. Ve bunlara hangi ad, hangi sıfat altında olursa olsun izin vermemektir. Cumhuriyet gözlerin açılması, kulakların duyması, dilin çözülmesidir. Hangi koşullar altında olursa olsun düşüncelerini ifade etmek ve bunun da bir bedeli varsa ödemektir. Elbette cumhuriyet, insan düşüncesinin vardığı en ileri nokta, en ideal yönetim biçimi değildir; ama imparatorluklardan, diktatörlerden kurtulmanın yoludur, monarşiden, mutlakiyetten daha çoğulcu ve halkın katılımının esas alındığı bir yöntemdir. Daha ilerisi demokratik cumhuriyettir, sosyalist cumhuriyettir.

Cumhuriyeti yaşatmanın, korumanın ve sürdürmenin biricik yolu hiç kuşkusuz onu yeniden halkçı kimliğine kavuşturmaktır. Cumhuriyetin zamanla yozlaşarak varlık nedeninden uzaklaştığı zamanları yaşadık, yaşıyoruz. Öyleyse onun asıl sahiplerini, halkı cumhuriyet öncesi rejimlerin özlemiyle yaşayanların saldırısından ve onlara biat etmesini zorunlu kılan koşullardan kurtarmak hepimizin sorumluluğu ve yükümlülüğüdür.

Cumhuriyet, ‘bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ anlayışıyla, “Hem sırça evde oturayım hem de camıma taş değmesin” diyenlerin korunağı değildir. Ancak ona sahip çıkanlar, doğrusuyla yanlışıyla onu yükseltmek, daha ileriye taşımak isteyenler, özgürlüğü, laikliği, demokrasiyi her şeyden önce tutanlar kadrini kıymetini, yaşamsal önemini bilir ve duyar.

Cumhuriyet eleştirmektir, en başta da onu. Daha iyi olmaktan, adaletten, eşitlikten, vazgeçmemektir, özgür düşünceden korkmamaktır. Halkın kendisini yönetmesi olduğunu akıldan çıkarmamaktır.

Cumhuriyet akıldır, bilinçtir, gönüldür, arzudur, aydınlıktır, ışıktır, yeryüzü, gökyüzüdür, gökkuşağıdır, mavidir, buluttur, denizdir, kanattır, rüzgârdır, çocukluktur, gençliktir, güzeldir, yakışıklıdır, eşitlikçidir, iyiliktir, adaletli, merhametli, vicdanlıdır, temizdir, biat etmemektir, çoğulcudur, demokratiktir, halkçıdır.

Cumhuriyet doğal bir şeydir, insanın doğasına en uygun olandır, öyleyse doğuştan laiktir, insanlar gibi!

ANA DÜŞÜNCE Dünya dönüyorsa cumhuriyetin hatırınadır!
YARDIMCI KİTAP Kurtuluş-Kuruluş, Bülent Tanör, Cumhuriyet Kitapları