Yardımcı Ders Kitabı 101: “Teslim olmamakta bütün mesele”
Cumhuriyet dönemi şiirinin kızıl güneşidir o! Örnek bir devrimcidir. Yüzyılın en büyük şairleri arasında olmasına karşın sırça köşküne çekilmemiş; politikadan, işçi sınıfının kurtuluşu için çalışmaktan geri durmamıştır.
DERSİMİZ Nâzım Hikmet
KONUMUZ Direniş
Ders almayı sevdiğini biliyoruz, ömrü bunun tanığı, fakat ders vermek? O konuda bilgimiz yok, yalnızca öngörülerimiz olabilir ki, bir şairi bilgiyle düşünmektense öngörüyle yaklaşmak yeğdir.
O ders vermek istese de istemese de, bilmeden ders vermiş olsa da, bizim ondan aldığımız ve alacağımız ders çoktur, bitmez. Bildiğimiz ilk dersini Moskova’da 20 yaşında KUTV Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi’nde verdiğidir.
Daha 1. sınıftadır ve Ekim Devriminin önderlerinden, büyük devrimci teorisyen ve eylem adamı Troçki bir konuşma yapacaktır anfide. Yine devrimci önderlerden Stalin yanlısı olan öğrenci derneği, Troçki’yi konuşturmamak için bir plan yapar. Buna göre, Troçki sınıfa gelip konuşmaya başladıktan 1 dakika sonra bir öğrenci kalkıp sınıftan çıkacaktır. 1 dakika sonra biri daha, sonra biri daha... Böylece sınıf boşalacak, Troçki protesto edilecektir. Doğu halklarından gelen, içlerinde Nâzım Hikmet’le birlikte başka Türk öğrenciler de, Va-Nu, Şevket Süreyya vb vardır, tüm öğrenciler plana uyar, hepsi anfiyi terk eder. Yalnızca Nâzım Hikmet kalır sınıfı terk etmeyen ve Troçki’yi sonuna dek dinleyen. Bu duruş sonradan onun Troçkist olarak görülüp suçlanmasına da neden olacaktır
Bu duruş bir derstir. Ahlak dersi, görgü dersi, yurttaşlık dersi, devrim dersi, tarih dersi, insanlık dersi ne derseniz deyin. Bu kadarı bile büyük dersken Nâzım Hikmet yaşamıyla da ders vermeyi sürdürür. Hak bellediği yolda yalnız giden insanlara mahsus bir derstir onun ömrü. Kemalist rejime saygı duysa da o bir Komünisttir ve bunu “Gazi’ye Mektup”unda da belirtir. Rejim tarafından, eski yoldaşlarının da aracı konmasıyla yapılan önerilere bakmaz, cezasının kaldırılması ya da hafifletilmesi yolundaki cazip öneriler de ilgisini çekmez, “üniversite”ye dönmeyi yeğler!
Üniversite: Hikmet Kıvılcımlı’nın demesiyle Türk aydınının, yazarı ve şairinin, solcusunun sık sık ziyaret ettiği, konakladığı hapishane. O hapisanelerde 22,5 yıl yatıp da bana mısın demeyen bir insandan söz ediyoruz. Sabahattin Ali’nin “Başın öne eğilmesin / Aldırma gönül aldırma” dediği, başını öne eğmeyen, kimsenin karşısında eğilmeyen yürekli devrimcilerden.
15 Ocak 1902 Selanik - 3 Haziran 1963 Moskova. 60 yıl önce yitirdik onu 61 yaşında. Cem Karaca’nın “Ömrümün yarısı gitti talana” dediği gibi, ömrünün en güzel çağlarını memleketinin mapuslarında geçirdi. Bundan yüksünmedi, şikâyet etmedi, kimseye sitem etmedi, feleğe kahretmedi. Aksine yurt sevgisini çakmalara, kendi milletinden başkasını tanımayan milliyetçilere, onlarla buluşup sentezleyen İslamcılara, ırkçılara,
vurdumduymazlara inat hapisanelere taşıdı. Kim sevebilir yurdunu şu dizeleri yazmış bir adam kadar? “Memleketimi seviyorum: / Çınarlarında kolan vurdum, hapisanelerinde yattım / Hiçbir şey gideremez iç sıkıntımı / Memleketimin şarkıları ve tütünü gibi.”
Memleketini hapisanelerinde yattığı için de seven bir şair. Afedersiniz Komünist! Yok canım estağfurullah demeyin, öyle! Yurt sevgisi milliyetçilere, ırkçılara bırakılamayacak kadar değerlidir diye düşünmüştür. “Ölürüm Türkiyem” şarkısının sesini açıp hava atmamıştır, gidip mapusunda yatmıştır!
Örnek bir şairdir. Önce geleceğin şiirini yazmış, düşüncede devrimci olduğu kadar şiirde de devrimci olduğunu göstermiştir. Sonra şiire kasket giydirmiş, “Ve elbette ki sevgilim, elbet dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya / dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle: işçi tulumuyla / bu güzelim memlekette hürriyet” demiştir. Şiir geleneğini devrimci bir biçimde dönüştürmenin en parlak örneğini de Şeyh Bedreddin Destanı’nda vermiştir. Cumhuriyet dönemi şiirinin kızıl güneşidir o!
Örnek bir devrimcidir. Yüzyılın en büyük şairleri arasında olmasına karşın sırça köşküne çekilmemiş; politikadan, işçi sınıfının kurtuluşu için çalışmaktan geri durmamıştır. Örnek bir öğretmendir aslında, hep öğrenen ve öğrenci olmayı hiçbir şeye değişmeyen bir öğretmen.
Ve en güzel dersini de en etkileyici dizelerle vermiştir: “Esir düşmekte değil, teslim olmamakta bütün mesele” demiştir!
ANA DÜŞÜNCE “Deniz olunmalı oğul”, Nâzım Hikmet
YARDIMCI KİTAP Nâzım Hikmet’in Yolculuğu, Haluk Oral, Everest Y.