Google Play Store
App Store

Tıpkı Hayvanları Koruma Kanunu örneğinde olduğu gibi kafamızdaki politikaları uygulamak için bahane olarak da kullanabilir, jet hızıyla bazı oyunları ve hatta dijital platformları yasaklayan düzenlemeler çıkarabiliriz.

Yasakçılık ve bahaneleri

Emre Erdoğan - Prof. Dr., Sosyolog

12 Ağustos’ta, Eskişehir’de, 17 yaşında olduğunu öğrendiğimiz Arda K. çay bahçesinde –ya da caminin yanındaki çay bahçesinde– oturanlara bıçakla saldırdı ve beş kişiyi yaraladı. Ülkemizdeki tek ve ilk şiddet vakası değil tabii ki, 2021’de sokakta tanımadığı bir kişiyi samuray kılıcıyla öldüren bir vakayı da hatırlıyoruz mesela. Bu tür “eksantrik” saldırıların haricinde yaşadığımız coğrafyada kadına, çocuğa, hayvana, mülteciye ya da cinsel yönelimi “makbul” olmayana yönelik şiddet eksik olmuyor, sadece bir günde üç kadının eşi ya da erkek arkadaşı tarafından öldürüldüğüne şahit olabiliyoruz. Şiddet dediğimiz sadece cinayet olmak zorunda değil, trafikteki atışmalardan spor sahalarına, gece kulüplerindeki “dayılanmalardan” her köşebaşındaki mafyatik örgütlenmelere kadar şiddet kültürümüzün sıradanlaşmış ve kanıksanmış bir parçası. Bu durumun nedeni/niçini başlıbaşına bir tartışma ve araştırma konusu, hakkıyla soruşturulduğunu da söylemek mümkün değil.

Arda K. olayının bu kadar ilgi çekmesinin ve tartışmalara konu olmasının birden fazla sebebi var. Öncelikle saldırganın hayli “alafranga” bir tarzı bulunmakta, Nazilerin kullandığı “Kara Güneş” sembollü taşıyan bir giysi giymiş; hücum yeleği, kask ve gözlük takmış. Ayrıca da saldırısını internet üzerinden canlı da yayınlamış, üstelik saldırı öncesinde de nefret söylemiyle dolu bir manifesto hazırlamış, meraklısı internette arayıp bulabilir. Saldırıya uzun bir süredir hazırlandığı, malzemesini internetten tedarik ettiği, alternatif planlar da yaptığı ve bu süreçte de “Doğu Avrupalı” birisinden yardım aldığı da öğrenilmiş durumda. Böyle bakıldığı zaman da daha önce ABD’de, Yeni Zelanda ya da Norveç’te sık sık gördüğümüz “yalnız kurt” saldırılarına benzediği söylenebilir, bu benzerliği vurgulayan görüşleri de sıkça duyduk. Üstelik saldırganın kendisinin Nazi olduğunu kabul etmesi Batı’da sıkça görülen aşırı sağ radikalizmin bir türünün ülkemize sirayet edip etmediğini de tartışmaya açtı, gençlerimiz arasında böyle bir salgının yayılıp yayılmadığı da merak konusu oldu.

Olayı ilgi çekici kılan başka bir boyut da Arda K.’nın “sıkı” bir bilgisayar oyuncusu olması. Kendisi içinde yoğun şiddet içeren bazı oyunları uzun süreler oynamış ve dijital oyun platformlarında faaliyet göstermiş. Aile ve Sosyal Güvenlik Bakanı ve TBMM Dijital Mecralar Komisyonu Başkanı gibi siyasilerin yanı sıra çoğunlukla sağ tandanslı medya mensupları da saldırının sorumluluğunu bilgisayar oyunları ve dijital platformlar olarak işaret etmekte geç kalmadılar ve şimdiden bu tür oyunlara ve dijital platformlara erişimin sınırlanması konusunda bir kamuoyu oluşmaya başladı. Instagram’ın yasaklanmasının travmasını henüz atlatamadığımız bir aşamada başka dijital mecralara kısıtlama getirilmesinin tartışılması başlıbaşına bir kaygı nedeni.

Bilgisayar oyunlarının şiddet içerdiği bir gerçek, bu bir nesil öncesinin Atari’sinde bile geçerliydi. Teknolojinin ilerlemesi, internetin yaygınlaşması, çok oyunculu platformların erişilebilir hale gelmesinin resmi daha da karmaşık hale getirdiğini de kabul etmemiz gerek. Bugün bilgisayar oyunları çocuk ve gençlerin yaşamlarının vazgeçilemez bir parçası. Üstelik sadece bilgisayar oyunları değil, sosyal medya da bu nesle damgasını vurmuş durumda, platform ismi vermeye gerek yok çocuk ve gençler –ve dahi tabii ki daha ileri yaştakiler– gündelik yaşamlarının kayda değer bir kısmını dijital dünyada geçiriyorlar. Çok detaylı bir bilgiye erişebilmiş değiliz ama muhtemelen Arda K. da tıpkı yaşıtları gibi, belki de onlardan biraz fazla dijital bir hayat sürmekteydi.

Ancak bilgisayar oyunlarının ya da dijital dünyanın çocuk ve gençleri daha saldırgan yaptığına dair bir kanıt yok. Bazı münferit ve eski tarihli çalışmalar şiddet içeren video oyunları oynayanların şiddete eğilimli olduğunu gösterse de; münferit çalışmaları sentezlemeyi amaçlayan meta-analizlere göre bu ilişki neredeyse yok gibi ve çoğunlukla da diğer faktörlerden etkilendiği de aşikâr.1  Yakın tarihli çalışmalara odaklanıldığında bu etkinin var ya da yok olduğu konusunda bir uzlaşma olmadığı da görülüyor. Bu nedenle bilgisayar oyunları çocukları doğrudan saldırgan yapar demek mümkün olmadığı gibi, buradan yola çıkarak da Arda K.’nın davranışında oynadığı bilgisayar oyunlarının etkisi yoktur da diyemeyiz; kuramlar vakaların tamamı için geçerli olmayabilir.

Arda K. nasıl internete ve dijital dünyaya bir kısıtlama getirmeye hevesli olanlara retorik bir fırsat sunduysa; her kötülüğün nedenini siyasette arayanlar da bu vakayı araçsallaştırmakta gecikmediler. Ülkemiz siyasetine egemen olan ötekileştirici ve düşmanlaştırıcı dilin Arda K.’yı böyle bir eyleme ittiğini söyleyenler oldu, hatta bazıları bu eylemin sorumluluğunu “seküler milliyetçilikte” bile aradılar, sorumluluğu Zafer Partisi’ne ve bazı paramiliter örgütlenmelere atanlar da görüldü. Ülkemizdeki siyasi kültürün çoğulcu, hoşgörülü, diğerine saygılı, kapsayıcı ve barışçı olduğunu söyleyemeyiz. Ne yazık ki coğrafyamızda hedefine makbul çoğunluğa dahil olmayan ekalliyet mensuplarını, Kürtleri, Alevileri, LGBTi bireyleri, göçmenleri ve her türlü kişiyi koyan birçok siyasal şiddet olayına şahit olduk, bu şiddet olayları meydanlarda yuhalatmaktan başlayarak çok daha acı örneklerine kadar uzanıyor. Üstelik bu siyasi kültür aileden başlayarak okulda, mahallede, işyerinde ve her türlü medyada her gün yeniden üretiliyor. Bu ülkenin bir vatandaşı olarak Arda K.’nın bu ortamdan hiç etkilenmediğini söylemek safdillik olur. Öte yandan her çocuk da Arda K.’nın giriştiği eylemlere girişmiyorsa bu siyasal kültürde büyümüş olmanın şiddet eylemlerine girişmek için “yeter şart” olduğunu öne süremeyiz, bu kadar aksine örnek varken.

Arda K. olayından hızla çok sayıda genelleme çıkarabilir ya da elimizdeki kuramları doğrulamak için bu vakadan istifade edebiliriz. Hatta tıpkı Hayvanları Koruma Kanunu örneğinde olduğu gibi kafamızdaki politikaları uygulamak için bahane olarak da kullanabilir, jet hızıyla bazı oyunları ve hatta dijital platformları yasaklayan düzenlemeler çıkarabiliriz. Sosyal medyadan ve yakın çevremden edindiğim izlenim bu tür yasakçı bir tavrın ebeveynlerden parti tercihinden bağımsız destek alacağını da gösteriyor. Instagram’ları ya da Facebook’ları yasaklandığında özgürlükçü kesilen ebeveynler çocukları bilgisayardan/tablette uzaklaştırmaya can atıyorlar. Sadece bizde değil, ileri(!) Batı demokrasilerinde dahi dijital dünyaya erişimin kısıtlanması yönünde bir eğilim var, bazı eyaletlerde okullarda cep telefonu kullanımı yasaklanma girişimleri görülüyor. Teknoloji ve dijital dünya lanetlenirken neredeyse bir tür Ludizm biçiminde kırsal hayat güzelleniyor, hatta çocukların çalışmasına övgüler yağdırılıyor.

Oysa yasaklamanın hiçbir işe yaramadığını da en iyi şimdiki ebeveynlerin bilmesi gerekiyor. Devekuşu Kabare’nin Yasaklar adlı oyununa ilham verecek kadar yasaklar içerisinde büyütülmüş bir nesil olarak geldiğimiz hal belli. Her türlü yasaklamanın ve düzenlemenin birilerinin hakları aleyhine olduğunu, bireyi korumaktan ziyade toplumu korumak bahanesiyle devleti güçlendirdiğini en iyi bizim bilmemiz gerekiyor. Arda K. olayı münferit bir vaka olarak kalmayabilir ya da daha kötüsü için bir erken uyarı olabilir. Ancak yaşananların korkunçluğunun etkisiyle hızla yapılacak düzenlemeler muhtemelen hem etkisiz kalırlar –VPN nedir, çocuğunuza sordunuz değil mi?– hem de daha da olumsuz sonuçlara yol açabilirler.

1 Prescott, A. T., Sargent, J. D., & Hull, J. G. (2018). Metaanalysis of the relationship between violent video game play and physical aggression over time. Proceedings of the National Academy of Sciences, 115(40), 9882-9888; Drummond, A., Sauer, J. D., & Ferguson, C. J. (2020). Do longitudinal studies support long-term relationships between aggressive game play and youth aggressive behaviour? A meta-analytic examination. Royal Society open science, 7(7), 200373; Burkhardt, J., & Lenhard, W. (2022). A meta-analysis on the longitudinal, age-dependent effects of violent video games on aggression. Media Psychology, 25(3), 499-512.