Google Play Store
App Store

“Benim bu dünyada bir yerim olmadı

Kuytu gövdemi saymazsak eğer”*

Kimseye danışmadan, sivil toplum ve meslek örgütlerinin çağrılarına kulak tıkayarak hazırlanan ölüm yasası kimsenin gözünün yaşına da bakmadan apar topar bir pazar günü gece yarılarında oylanarak meclisten geçirildi.

İnsanları açlık sınırında, sokaklarında şiddetin kol gezdiği, dört yanı savaş tehdidinde olan ülkemiz sorunlarının hiç biri iktidarı bu kadar şevkle çalışmaya teşvik edememişti. Her yasa zaten memleketin yeni rejiminde bir kişinin emriyle sorgusuz sualsiz yürürlüğe giriyor. Meclis matematiğinin başka türlüsüne izin vermediği yeni düzenin en kuvvetli gerekçesi de hazır: “Milletimiz böyle istiyor.” Kimdir o millet? Kime nasıl bir bildirimde bulunmuştur?

Konumuz üzerinden açıklamaya çalışalım. ‘Sokak hayvanları meselesini çözün’ diye mi buyurulmuş o zaman hemen faydalı bir taarruz başlatılır. Toplumsal duyarlık yaratabilmek için ‘köpeklerin saldırıp yaraladığı çocuklar’ sorunu ile bir gündem yaratılır. Günlerce bu konu kimi gerçek, çoğu asılsız korkunç fotoğraflarla gündemde tutulur.  “Güvenli Sokaklar” adında sanki saat başı her sokakta vahşi köpek saldırıları oluyormuş ve başka güvenlik sorunu yaşanmıyormuşçasına adanmışlıkla çalışan bu derneğin sosyal medya hesaplarından hedef göstermeler, tehditkâr paylaşımlar, hakaretler servis edilir. Benzer görevli hesaplar ve troller de devreye girdiğinde “milletin isteği” güzelce tanımlanmış olur.

Geçmeme ihtimali olmayan yasanın komisyon çalışmaları sırasında söz talep edenlere şiddet uygulanır. Yasanın savunusunu yapan vekillerin meclis mesaisi de karneleri için önemli olduğundan kürsü şovları, muhalefete saldırılar, çevik kuvvet, gaz, dayak, vekil kavgası derken birileri “güvenli meclis” derneği kursa yeriydi. Yasa geçtiğinde mutlu pozlarla fotoğraflarla kutlamalar paylaşıldı. AKP Grup Başkan Vekili Bahadır Yenişehirlioğlu muhalefet sıralarını işaret ederek “sahipsiz köpekler” demekten ne çekindi ne utandı. Bir diğeri sokak köpeklerine “ötenazi imkânı sunduklarını” söyledi. AKP’li Mertoğlu öldürmeye karşı kısırlaştırma çözümünün önerilmesini hayvanların üreme hakkının ihlâli olarak tanımladı. “Köpeğe fikri sorulmadan kısırlaştırma yetkisini kimden aldınız?” saçmalığıyla tarihe geçti. Kısırlaştırma için fikri sorulmayan köpeğin üreme hakkını korumak için öldürülmesi gerektiğini savunarak vicdansızlıkla birlikte yeni bir boyut katarak yasayı hazırlayan ve savunanların akıl sorununu tartışmaya açtı. Bir diğer aklı evvel yandaş Çin’de köpek yedikleri için bozuk olan ekonominin de düzelmesine katkı olacak bir çözüm önerisi olarak köpek ihracatı yapılmasını önerdi. Daha neler neler!

Sonuçta tüm zırvalıklar, tüm zaman öğütmeler ve kavgalar arasında yasa geçirildi. Bu vahşi yasaya dur demek için Bridget Bardot gibi dünya starlarının çabaları, yabancı basında ülkemizin olumsuz haberleri de kimsenin umurunda olmadı. Oysa Yenişehirlioğlu yasaya gerekçe bulmak için “sokak köpekleri turizm gelirlerinin önemli bir kalem olduğu ülkemizin itibarı bakımından olumsuz bir izlenim oluşturmaktadır” diyordu. Yasayla birlikte turizm için olumsuz etkiyi iktidarın tutumu ve vahşet için canhıraş çabalaması yarattı.

Zaten ülkemiz günlük kötülük dozunun üzerinde kötü muamele ve işkenceye maruz kalan masum hayvanlara saldırmayı, ateş açmayı kendine görev bilen şiddet düşkünleri yasanın yürürlüğe girmesini bile beklemediler. Yasanın resmileşmesiyle birlikte birçok AKP ve MHP’li belediye “iş başında”! Dün Niğde’de acımasızca kan döküldü…

Öte yandan bu ortaçağ yasasının uygulanmaması ve geri çekilmesi için talep ve tepkiler sürüyor, sürecek. CHP’li belediyeler yasayı uygulamayacaklarını açıkladıkları için hemen yasaya, uygulamayanlara hapis cezası da iliştiriliverdi. Hayvanlara işkence edene, öldürene verilmeyen ceza onları koruyana verilecek. Tüm ülke bu masumlardan vahşice arındırılırsa sorunlarımız bitecek, yerlerde sürünen itibarımız, derin yoksulluğumuz, zenginliğin görgüsüzlüğün emekçiyi sömürüsü bitecek sanırsınız. Öyle bir azim. Öyle bir nefret. Tecavüz edecek köpek kalmayınca hayvanlara yönelik şiddet sorunu da ortadan kalkacak. Buyurun size bonus. Sokaklar öyle güvenli olacak ki!

Meclis matematiği konu ne olursa olsun hiçbir zaman tüm muhalefet birleşse bile sonuç getirmeyecek. Olması gerektiği gibi dinleyen, bilimsel görüşe değer veren, en iyiyi, en doğruyu bulmak isteyen bir iktidar olmadığına göre akıl ve medeni görüşmelerle süreç yönetimi de yeni bir iktidara kadar mümkün olmayacak. Ancak toplumun etkili tepkisi ve birlikte mücadelesi ile iktidarın değiştirmeye mecbur hissettiği az ama kıymetli örnek mevcut. Bu yasa da tepkinin sürdürülmesiyle ve kamuoyu baskısıyla uygulanmadan değiştirilmeye açık. CHP’nin AYM başvurusu önemli. Bu başvuruyu yalnız bırakmayan, güçlendiren muhalefet partileri ortak sesi ve sivil toplum dinamiği sonuç getirebilir.

Ankara Etimesgut Belediye Başkanı Erdal Beşikçioğlu’nun her garaja, belediye binasına bekçi köpeği atama vaadi kimilerince hafife alındı, işlerliği, gerçekçiliği sorgulandı. Elbette tüm hayvanları bu şekilde kurtarmak mümkün değil ama her mahalle, her muhtarlık, her apartman, taksi durağı, esnaf için teşvik edici bir fikir olması açısından bile önemli. Hepimiz mahallemizdeki canları çip takarak, tasmalarına telefonlarımızı kaydederek kurtarabildiğiniz kadar koruma altına alabiliriz. En azından denemek zorundayız. Bu nedenle Beşikçioğlu’nun kararını bir başlangıç ve örnek olarak anlamlı bir adım olarak görüyorum. Ayrıca bu yaklaşım pek çok kişi için sokak canlarıyla ilk tanışma, onlarla dostluk kurma, sevgiyle, merhametle, koruma duygusu ve mesuliyetle tanışma fırsatı da doğuracaktır. Yanı sıra başkanın koşulları iyileştirilecek barınaklarında belediyesinin tüm sokak hayvanları için sağlık ve eğitim kalitesini artırma vaadini de bir o kadar önemsiyorum.

Bir başka çağrı ise hayvanseverliğiyle tanıdığımız bir sanatçıdan, Sertab Erener’den geldi. İyi niyetle yaptığını düşündüğüm bu çağrı ise kanımca bir o kadar yanıltıcı ve sonuç almaktan uzak. Mücadeleyi zayıflatacak bir olağanlaştırma içermesiyle de üzücü. Erener  “Sn Cumhurbaşkanım” diyor. “Bize 4 yıl izin verin barınaklar inşa edelim. Bu yasa sonra yürürlüğe girsin.” Yasanın hayvan ticaretini, satışını, şiddeti önleyici hükmü olmayışını geçelim. Sadece güncel bölümü ile bakalım. Barınaklar hayvanların tedavisi, rehabilitasyonu ve kısırlaştırma sonrası doğal yaşam alanlarına dönmeleri için kullanılacak geçici barınma yerleri olmalı diyerek karşı çıktığımız ve yaşam hakkını sahiplendirmeye indirgeyen uygulamayı baştan kabul eden bu öneri çok sıkıntılı. Kendisinin bile kaç yere kaç barınak yaptırabileceği şüpheliyken (bir yere kadar elini taşın altına koyabilir ama asla yetişemeyecektir) hayvanların barınaklara hapsedilmeleri baştan kabul edilmiş oluyor. Barınaklar hasta hayvanın gelip diğerlerine bulaştırma riski en yüksek alanlardır. Esir hayvanların çeteleşmesi, saldırganlaşmasına zemin hazırlar. Sahiplenilmeyen hayvanın da ömür süresi yasayla yumuşak yumuşak ötenazi/uyutma aldatmacasıyla biçilmişken bu öneri sadece iktidarın yapmak istediğini desteklemeye yarayacaktır. Son ünlerin modası olan “normalleşme”nin gaz hali.

Son olarak önceki gün İstanbul’da milli yüzücümüz Alper Sunaçoğlu’nun açlık grevi eyleminden söz etmek istiyorum. Toplumca tanınan, sevilen ve takip edilen insanların çeşitli konularda sorumluluk almaları ve topluma örnek olmaları çok önemli ve saygıdeğer bir tutum. Hele bunu risk alarak yapıyorlarsa. Alper Sunaçoğlu son derece barışçıl ve bireysel bir eylem fikriyle farkındalık yaratmak istiyordu. Tarihimizde iki kez köpek katliamlarıyla anılan büyük felaketlere tanıklık etmiş Sivriada’ya yüzerek, yani en iyi yaptığı şeyle geniş bir kitleye erişmek düşüncesindeydi. Böylece yasaya karşı bilinçlendirme ve dayanışma çağrısı yapacaktı. Ancak bu girişimi valilik yasağıyla engellendi. Önceki gün bu yasağı ve vahşi yasayı protesto etmek için düzenlediği basın açıklamasına destek vermek üzere Caddebostan sahilindeydik. İyi Parti Milletvekili Nimet Özdemir ve Alper Sunaçoğlu birer açıklama yaptılar. Zülâl Kalkandelen ve birçok hak savunucusu ile sahipli ve sahipsiz hayvanlar açıklamaya eşlik etti.

Valiliğin bu yasağı; taviz vermeksizin canhıraş şekilde yasayı geçiren iktidarın toplumsal muhalefetten ne kadar korktuğunun göstergesi, yasaya itirazın diri tutulmasının da sonuç getirebileceğine iyi bir işaret.

Yılmayacağız, korkmayacağız, dostlarımızı koruyacağız!

*Metin Altıok / İzin Verin de