Yaşasın AVM’ler
Halkevlerinin, köy enstitülerinin ardından alışveriş merkezlerinin, kısa ama gözde adıyla AVM’lerin yeni bir kararnameyle bundan
Halkevlerinin, köy enstitülerinin ardından alışveriş merkezlerinin, kısa ama gözde adıyla AVM’lerin yeni bir kararnameyle bundan böyle pazar günleri kapatılacak olmasını esefle karşıladım. Yıllardır AVM’ler şehir dışına taşınacak, yenilerinin açılmasına izin verilmeyecek diye bir şehir efsanesi vardı, şimdi pazar günü tüm gün olmasa bile, en azından 18’den sonra kapatılmaları gündeme geldi.
Son yirmi yıllık popüler kültürümüzün en kitsch sosyal paylaşım merkezleri olan AVM’leri, aynı zamanda varoşların intikamı olarak da değerlendirmek mümkün. Ellerinde lahmacunları, ayağında botları, kulaklarında cep telefonları, bazen eksik kalmayan küpeleriyle korkunç patırtı yapan bir kuşak, tüketememenin acısını AVM’lerde çıkartıyor sanki! Armutlu’da yaşayan ama deniz görmeden ölme olasılığı olan yeni kuşak İstanbullular bir gün İstinye Park’ta, ertesi gün Cevahir’de günlerini gün ediyor.
Aslında İstanbul kültür başkenti için ne hikmetse İstanbul’u ziyaret eden bir turist eğer fazla ömerse, AVM’lere uğrarsa,Türkiye’mizin sosyalist olduğu hissine bile kapılabilir. Neredeyse her yerde aynı markalar dizili. İnsan manzaralarına baktığınızda ise aşağı yukarı aynı kılıkta siluetler. Alamancı profili, İslamcı alışverişçi profii, çok çocuklu bezmiş kadın, arabasını zor park etmiş beyaz yakalı, bir de bunlara eklenen Cumartesi ve Pazar gülen, Pazartesi ağlayan adam suratları.
Söylenene göre, Carrefour, Türkiye’ye giriş yaptığında, market önü kiracılarını salt kendi masraflarını düşürmek için piyon olarak kullanarak, onlarla haksız rekabet uygulayarak, AVM tarihine sönük bir giriş yapmış. Aynı yöntemi Migros ve Kipa da denemiş, sanırım olmamış. Daha sonra gerek Turk Mall, gerek farklı sermaye grupları Türkiye’de halk evlerinin, gerek köy enstitülerinin kapanmış olduğunun , Kenan paşanın netekim hapishanelerden çıkarttığı adamların depolitize ettiği minikleri netekim AVM’lere tıkıştırmış olduğunun farkına varmış. İstanbul’da insanlar mahallelere tıkanmış para harcamaktan korkuyor, varoşlar kentin parçalanan kültürünü tuhaf bir intikam duygusuyla izlemek istiyor, ancak sadece geceleri Taksim’e inmekle yetinmiyor, Anadolu’da erkeklerimiz kahvede oturmayı erkekliklerine yediremiyordu. Kentlerdeki yaşam alanları ise çok sınırlıydı.
Londra’da Royal Shakespeare Tiyatrosu, New York’ta Lincoln Center, Paris’te Pompidou, sadece tiyatro, opera, bale, sergi alanları yaratmakla kalmaz, aynı zamanda insanlara bir yaşam alanı da sunar. Bilet aldığınız etkinliğe birkaç saat öncesinden gittiğinizde fuayede bir klasik müzik dinletisine tanık olabilir, bir sergi gezebilir, bir kitap satın alabilir, yemeğinizi yerken, sosyalleşebilirsiniz. Modern Türkiye’nin öykündüğü Dubai modelinde ise sadece alışveriş merkezleri vardı! Altyapısı olmayan emlakçılara lord muamelesi yapılmaya başlanmış, bu işkolu birdenbire asrın mesleği olmuş, trafik, altyapı ayrımı yapılmaksızın kentin her yerinin içine AVM edilmişti. Aziz İstanbul’umuzun yeni kongre merkezi Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu’nun fuayesinde değil sosyalleşecek, kıç kıça duracak alan bile yoktu. Şu an içi boşaltılmış halde yıkıma hazır duran Atatürk Külltür Merkezi’nin büfesinde ninemden kalan gofretler satılıyordu. Emek Sinemamız kaşla göz arasında AVM oluyor, Devlet Tiyatrosu Taksim Sahnesi AVM oluyor, her şey her yer, herkes AVM oluyordu! Bahçelievler’de hastaneyi yıktılar, orayı bile AVM yaptılar.
Bu kadar satışa gelmişken geçen yıl birdenbire sigara yasağıyla AVM’lerin üzerinde de hayaletler dolaşmaya başlamaz mı? Bütün Pazar gününü AVM’lerde geçirmek üzere programladığımız gençler, AVM güvenliğinden geçtikten sonra çişlerini bile üzerlerine kaçırmayan prostat hastalarının bile düzenleri birdenbire bozulmaz mı?
Sağolsun her şeye çare bulan mütaahitler bu kez de çok amaçlı AVM’ler üretti, emlakçılar ayakkabılarının altına basaraktan en çok sigara içilen terasları en pahalı markalara peşkeş çekti.
Sağlık Bakanlığı yetkilileri hem domuz gribiyle, hem nikotinin zararlarıyla uğraştı, komplo teorileri üretenler AKP’nin asıl hedefinin sigaranın yanında içkiyi yasaklamak olduğunu söyledi.
Aslında meselenin özünde, Anadolu’nun kasabalarına kadar yayılan AVM’lerine gıcık olan, oy potansiyeli yüksek yerel esnafın baskısının olduğu da kesin. Fakat, insanlar sigara içme bahanesiyle yine doğdukları caddelere, alanlara, meydanlara mı dönecekler, yoksa sigarayı bırakmak pahasına da olsa kendilerini alışveriş merkezlerinin yapay eğlence dünyasına mı kilitleyecekler belli değil.
Geçtiğimiz haftanın önemli haberlerinden biriyse, sosyal yaşantıyı renklendirmenin çocukların yüzünü boyamak olduğunu sanan bazı AVM’lere AKP’nin getireceği yeni bir uygulamaydı. Kim nasıl akıl etti belli değil ama Profilo Alışveriş Merkezi’nin tiyatroda öncülük ettiği, Ankara Migros’un adına yaraşmayan derme çatma bir salonla, Cevahir’in sinemalarını dönüştürerek, sonradan katıldığı, Eyüp Can’ın da Hürriyet’te belirttiği gibi Beşiktaş Belediyesi’nin akıllı bir politikayla faturayı mütaahitlere keserek sanatseverlere kazandırdığı, G Mall’un DOT’a armağan ettiği alışveriş merkezlerini kültür merkezleriyle destekleyerek bir yaşam merkezine dönüştürme mecburiyeti koymayı ve çağımız insanını tüketiciden üreticiye dönüştürme projesini çok benimsedim. Bakın ne kadar yapıcı bir yazarım ki, önce pazar keyfinize limon sıkıp sizi çağımızın en sevimsiz buluşu olan hepsi bir aralarda AVM’lere soktum, sonra işçi haklarını, emekçileri hiçe sayan bir AKP’lerin bir icraatını beğendiğimi bile yazdım.
Eğer bunu hayata geçirirlerse, Cuma Avcılar’dan girip, Pazar Kartal’dan çıkmayan, o soğuk binalarda buz pateni yapmayan, AVM’lerin pazar günü değil 18’de, 23’de bile kapanmaması için imza toplamayan, milletvekillerinin ve belediye başkanlarının oğullarının ve teyze oğullarının gizlice ortak oldukları tezgahlarından patlamış mısır ve çerez almayan namerttir!