Seçim sonuçları insanca bir hayat isteyen, artık rahat nefes alırız diyen seçmeni cortlattı. Diğer taraf yine gayet mutlu. Herkes sanki sihirli bir değnek ülkeye değecek ve her şeyi düzeltecekmişcesine lambadan cinin, şapkadan tavşanın çıkmasını bekliyor. Herkes bir adamın iki dudağının arasına bakıyor. Bu gidişle de bir süre daha bakacağız gibi zaten. Seçim sonrasında döviz şahlandı, her gün yaklaşık %1 - %1,5 değer kaybeden paramızla yaşam kalitemiz giderek daha da tadından yenmez bir hale geliyor. Gençler desen zaten komple contaları sıyırdılar. Hiçbir umudu kalmamış gençler “Şimdi bir 5 yıl daha ne yapacağız” diye düşünür, hayattan umudu keser hale geldi. Bir de bunların üzerine yeni kabine açıklandı. Sanki bir mucize olacakmış da her şey yoluna girecekmiş, güneş yerinde duracakmış gibi bir haller içine girdik. Admin zaten her zamanki gibi pragmatist tutumuyla halkına yol gösteriyor. Zaten kandırılmak ve ne istedilerse vermek fıtratımızda olduğu için yeni bakanlarımıza da başarılar diliyoruz.

Gözlerinden ateşler çıkan, adeta Terminatör’deki robot gibi gözünün içindeki ışıkla ekonomiye can vereceğini iddia eden parodi bakanımız herhalde bütün bu olumsuzlukların sorumlusu olarak görülüp, ilk anda çöpe atılıverdi. TOGG’la yatıp TOGG’la kalkan bakanımız da bakanlıktan affedilince Ford marka arabasıyla meclisi terk ediverdi. Milli Savunma Bakanlığı’na da zamanında yaverinin çantasına dinleme cihazı koyduğu, ülkemizde yaşanan en büyük casusluk skandallarından birinde şimdiki dış işleri bakanımızla birlikte rol alan bir değerimiz getirildi. Her şey çok güzel. Türkiye çok güzel, ben yine gelecek, yine vatandaşlık alacak.

***

Bütün bunlar olup biterken vatandaşı olduğumuz ülkeye AB ülkelerinin yaklaşımı da ayrı bir kalite / marka ilişkisi göstermekte. Hadi diyelim ki 1 Avro 22 lira, yurt dışında 1’e 22 verip harcayacak kadar paranız var, ama ne yok? Şengen vizesi tabii ki. Zaten yıllardır dert olan, sayfalarca belgelerle, banka dökümünüzle, onunla bununla başvurduğunuz, iki üç günlük tatiliniz için delilercesine para harcayıp, biletler aldığınız Avrupa ülkeleri de açık açık “Ya siz gelmeyin, zaten gelseniz sıkılırsınız” diyerek Türk vatandaşlarına vize vermiyor. Oysa biz ne güzel herkese vatandaşlık dağıtıyoruz. Niye böyle oldu Avrupa?

Avrupa da bildiğiniz gibi zaten, yıllardan beri pek bir şey değişmedi. Kendi menfaatini, birlikteliğini korumak üzerine takılıyor. Peki neden bizim memleket, kendi menfaatini koruyamıyor da sadece iktidardakilerin menfaatini korumaya yönelik bir tutum içinde? Sorunun zaten kendisi saçma. Bizde her şey adam için. Halk mı? Sarayın balkonundan uzaktan herkes aynı görünüyor tabii ki. Halk neydi? Halk sevgiydi, halk insanca yaşamaydı… Neyse başka bir halka kısmetmiş.

***

Bütün bunlar olurken bir yandan da hukuk diye bir şeyin de kalmadığına iyice tanık oluyoruz. Seçilip de meclise giremeyenlerden, mahkeme kararına rağmen içeride kasıtlı olarak tutulanlara ya da mahkeme kararına rağmen cumartesi günleri kaybettikleri çocuklarını anmaya çalışan annelere, okullarında bahar eğlencesi yapmak isteyen ama yapamayan öğrencilere kadar, herkes büyük bir pranga altında.

Hala hayattayız, hala umut var yine de. Hiçbir güç sonsuza kadar sürmez. Entropi buna izin vermez en basitinden. Yani olayı fiziğe havale ediyoruz. Hukukla olmuyor, ne yapayım?