Google Play Store
App Store

Geçtiğimiz eylül ayının son pazar günü İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Cemal Reşit Rey Salonu’nda ülkenin yüz akı kuruluşlarından Türkiye Yazar Sendikası’nın (TYS) 50’inci kuruluş yılı kutlaması vardı.

Sendikanın 2019’da göreve gelen son başkanı Adnan Özyalçıner aynı zamanda kurucu üye sıfatını da taşıyordu. Adnan Abimiz açış konuşmasında sendikanın tarihinden bölümler sundu. TYS en çok “yargılanarak” hayatına devam etmişti. Bu durum sendikanın değil Türkiye’nin kadersizliğiydi!

Bir ülke istikrarlı(!) biçimde yazarlarını şairlerini yazdıkları nedeniyle –baş tacı edeceğine- yargılıyorsa üzerindeki “kara damga” hiç silinmez:

-Geri kalmış/az gelişmiş ülke!

***

TYS 1974 yılının başında kuruluyor. O dönem daha 12 Mart 1971 askeri darbesinin izleri sürüyordu. 14 Ekim 1973 genel Seçimleri’nde CHP’nin yeni lideri Bülent Ecevit ile birinci parti olmuştu. Geride kalan acı yıllar bütün ağırlığıyla yerli yerinde duruyordu. Cezaevleri, öldürülemeyen, idam edilemeyen devrimci gençler, yazarlarla doluydu. 1974 yılında çıkarılan genel af devrimcileri kapsam dışında bırakmıştı. Özyalçıner, kuruluş günlerine giderek TSY’nin amacını şöyle açıkladı:

-Sendikamız öncelikle düşünce suçu diyerek kapsam dışı bırakılan affa karşı örgütlü mücadele vermek için kuruldu! 

Sendikanın ilk Başkanı Yaşar Kemal idi. Bir yıl sonra bayrağı Aziz Nesin devraldı.

Yazarlar Sendikası başlı başına nitelik örgütüydü. 1970’lerde ise sendika denilince yüz binleri bir araya getiren kitlesel işçi örgütleri akla geliyordu. O yüzden sık sık “Yazarlar Sendikası’nın kaç üyesi var?” sorusu soruluyordu. Aziz Nesin bir gün bu konuya açıklık getirdi:

-Bizim sendikanın 200 üyesi vardı, geçenlerde Adnan Binyazarı da üye yaptık 1200 olduk! 

Yazarlar Sendikası çok ses getiren etkinliklere imza atabiliyordu. Mesela 15 Ocak 1976’da Spor Sergi Sarayı’nda “Nâzım Hikmet’in doğum günü” kitlesel olarak ilk kez kutlandı. Kutlama İstanbul Valiliği tarafından yasaklanmıştı. Aziz Nesin öncülüğünde “Nâzım Hikmet yasağı” ilk kez kırıldı. Etkinliğin onuru bu nitelik örgütüne aittir!

Aynı yıl Türkiye’de ilk kez “1 Eylül Dünya Barış Günü” Açık Hava Tiyatrosu’nda kutlandı. Sahnede Aziz Nesin vardı. Önce “O da benim gibi 1. Dünya Savaşı çocuklarından, 2. Dünya Savaşı subaylarından olan” diyerek kendisi ile benzerliklerini söyledi sonra o gecenin ünlü konuğunu takdim etti:

-Konstantin Simonov! 

***

Yazarlar Sendikası’nın bu tarihi toplantılarına “birinci tanık” olarak yazıyorum. O yıllarda yapılan bütün etkinliklere (yaşıtlarımla birlikte) katılma şansını elde edebilmiştik. Özgürlük yıllarıydı 1970’ler… Bu ortamı sağlayan örgütlerden biri de Yazarlar Sendikası’ydı.

12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nden 1985’e kadar bu değerli sendika yargılandı. Ve aklandı! Yargılayanlar utanmadılar!

Aziz Nesin’den sonra 1989’da Oktay Akbal, 1995’de Ataol Behramoğlu, 1999’da Cengiz Bektaş, 2005’te Enver Ercan, 2011’de Mustafa Köz, 2019’da da Adnan Özyalçıner başkanlık görevlerini üstlendiler.

Türkiye Yazarlar Sendikası ülkenin en değerli kalemlerini bağrında toplayan bir örgüt. Onların yazdıkları her dönemin gençlerine ulaşmaya devam ediyor. O yüzden 50’inci yaşını rahatlıkla şöyle kutlayabiliriz:

-Yaşlanmayan sendika TYS!