Bu sistem içinde kazanmak mümkün mü? Bu sisteme rağmen kazanmak mümkün mü? “Umutlu” olanlar kaybetti. “Mutlu” olanlar kazandı. Bu coğrafyada “şükür” ile “mutluluk” aynıdır. Şükredersin. Mutlusundur.

Seçim günlerinde çözüm alanı, seçimi mutlaka kazanmak düzleminde daralmıştı. Kaybedildi. Sonuçlara bakıp tahlil yapmak kolaydır. Böylece yenilen kolayca sorumlu tutulur. Ve o tahlil anlamsız da olmaz. (Hem Kleopatra ne demişti? “Romalı askerlerin terk etmeyeceği tek bir komutan vardır, o da zaferdir.”) Elbette sadece sonuçlara bakıp tahlil yapmakla yetinmemek gerekir. En azından, yüzde 48 içinde, yoksullar, ezilmişler de var elbette, bunu da es geçmeyelim…

Sorunlar, “tek hedef kazanmak” sorununa daraltılmış seçimlerden önce de çok geniş bir alana yayılmış durumdaydı. Sorunlar şimdi de çok geniş, daha da geniş bir alana yayılmış durumdadır. Şimdi çözüm alanını genişletmek, çözümleri çoğaltmak için sorun alanını genişletmek zamanıdır. Seçim platformundan hayat platformuna yatay geçiş zamanıdır. (Sakın “ama on ay sonra yine yerel seçimler var” denilmesin!) Çare öncü toplulukları yaratmak, enterkonnekte bağlantılarla örgütlenmek, tek adama karşı çok insanı seferber etmektir.

***

Seçim, çatıyı tamir etmek için önemliydi. Şimdi temeli değiştirmek, yeniden temel atmak tekrar öne çıktı.  Çünkü asıl sorun temelde, sosyolojik temelde ve özel olarak sınıfsal temelde yatıyor. Sınıfsal alana yatay geçiş yetmeyecek, sınıfsal derinliğe dikey geçiş de şarttır.

Öyleyse sosyalist hareket asıl mevzilerine, sınıf mücadelesi düzlemine yatay ve dikey geçiş yapmalıdır. Sosyalizmi yeniden keşfetmeye gerek yok. Sosyalizme günümüz imkânlarında hemen şimdi hayat vermeye gerek var. Hayat ise gençlikte, gençleşmede yaşıyor. Örgütlenmek için kadro lazım. Kadro için örgüt lazım. Genç kadrolar ve taze görüşler lazım. Gençleşmek, genç kadınların ve genç erkeklerin, genç devrimcilerin kendilerini seferber etmesiyle, örgütlemesiyle mümkündür ve bu işin nasıl yapılacağını ancak onlar keşfedebilir. Bu ise sihirli bir formül değil aslında olması gerekendir. Zaten yeni ve müthiş bir şey söylemiş de olmadım!

***

“Şevkle intihar edenler” başlıklı ilk yazım BirGün Pazar ekinde yayınlanmıştı. 2004 yerel seçimlerinde bir hezimet yaşayan CHP ve Baykal üzerineydi. “Adaylar içinde bir seni seçtim” seçim şarkısı “Güzeller içinde bir güzel seçtim” şarkısının adaptasyonuydu. Şöyle yazmıştım: “Gür kara saçlı kara seçmenler, güzeller içinden bir güzel seçmemişlerdi. Oysa soslu demokratlar, seçim şarkısı olarak ‘güzeller içinde bir güzel seçtim’i seçerek, tek tek sekerek, beyaz Türkler güzel sever diyerek, bade süzerek, sayın kaptan botoks deniz güzelini,  seçtireceklerdi. Kara Türklerin ve kapkara Kürtlerin her daim kara sevdalı olduğunu, sadece kendi gibi bildiğine güzel dediğini bilememişlerdi. Belki de bu yüzden kara Türkler, kendileri gibi kara olanı, kasımpaşadan olma, kara düzenden doğma karasakalı tercih ettiler. … Ve soslu demokratlar sordular: ‘Doktor bu ne? Biz her seçime sanki intihar etme güdüsüyle giriyoruz. İntihar etmekten marazi bir keyif almak ne demek?’”

İşte bu yazıdan birkaç ay sonra o sıralar gazete boyutunda olan BirGün Pazar ilavesinden BirGün gazetesine yatay geçiş yaptım. Bu köşede şunca yıldır yazıyorum. 18 Nisan 2004 tarihli ilk yazımdan beri numaralıyorum. Arşivimde 901 yazı kayıtlı. Hepsinin toplamı 1144 Word sayfası tutuyor. Yazılarıma devam edeceğim, etmeliyim, ama bizim kuşağın “tam” desteğinin gücü de her gün gençleşen BirGün’e muhtemelen “ilave” destek olabilir. BirGün Pazar “ilavesi” ise birkaç haftadır gazete boyutunda ve gazete gibi cazip bir görüntüsü var! Şimdi tekrar YATAY GEÇİŞ yapıp orada devam etmek istiyorum. Ayrıca köşe yazısı formatı dışında serbest vezin yazmak şimdilerde daha anlamlı gibi de geliyor.

ŞİMDİ BU KÖŞEDEN OKURLARIMA “HOŞÇA KALIN” DEMİŞ OLUYORUM. ARADA SIRADA BİRGÜN PAZAR’DA TEKRAR GÖRÜŞMEK ÜZERE, SEVGİLERİMLE…