Google Play Store
App Store

Geçtiğimiz ay Boğaziçi Üniversitesi’nde Başka Bir Dünya başlıklı belgeseli izlerken 1978 kuşağının kitleleri örgütlemek için büyük önem verdiği ‘yayın organı’nı anımsadım. Şimdiki basılı medyanın karşılığı olarak bu kavramın, ülkede sol politik geleneğin inşasında baskın bir yeri vardı. Ayrıca örgütleyici gücüne işaret eden güçlü literatürün de konusuydu. Köylerde ve işçi mahallelerinde sosyalist propaganda yapmaya bir yayın organı ile gitmek muazzam bir güç sağlıyordu. Aynı şekilde uzak diyarlardan getirdiği haberler de büyüleyici bir sosyolojik etki yaratıyordu. Bu yüzden yayın organı olmayan bir siyasal gelenek, çocuk özlemi olan yeni aileler gibiydi.

Yayın organı öylesine kuvvetli bir örgütleyici güce dönüşmüştü ki, onu yayınlayan örgütlerin bile yerine geçmişti. Bu yüzden sol politik gelenekler “Devrimci Yol”, “Partizan”, “Halkın Kurtuluşu” gibi dergi ya da gazetelerin isimleriyle tanınır olmuşlardı. Bir gazete veya derginin ‘sempatizanı’ olmak da o dönemin literatürüydü. Herhangi bir toplantıda görüşlerini açıklayan birisini anlamanın en etkili yolu, elindeki veya önündeki yayın organını görmekti. Elbette bu durum çok sayıda yayın organının ortaya çıkmasına yol açmıştı. Zira sol-sosyalist hareket sıklıkla bölünüyor ve bu bölünmelerin en güçlü mecraları da yine ‘yayın organları’ oluyordu.

∗∗

Kooperatifleri konu edinen bir belgeseli izlerken yayın organını düşünmek ilginç olabilir ama bunun nedeni kooperatiflerin zaman içinde giderek bir yayın organının işlevini üstlenmeye aday olmasıdır. Gerçi modern birer kurum olarak kooperatiflerin işlevleri daha çok belli meslek gruplarının iç dayanışmalarıyla ilgiliydi. Genellikle çalışan sınıfların kentsel ortamda tutunma stratejilerinin birer araçları olarak kurulmuşlardı. Bununla birlikte bir kısmı birer ‘politik muhalefet’ odağına dönüşmüşlerdi. Avusturya İşçi Marşına da yansıdığı gibi ‘dil farkı, din farkı bilmezlerdi, sanki bir anadan doğmuşlardı’ ama en azından bazıları, sisteme karşı ortak bir ses yükseltmenin birer aracı olarak dikkat çekmişlerdi.

Aradan yıllar geçti ve bugün kooperatifler, yayın organının işlevlerini anımsatan bambaşka nitelikleriyle ortaya çıkmış görünüyorlar. Her şeyden önce kamusallığın ölümüyle birlikte, sermayenin tahakkümü karşısında birer sığınak gibidirler. Bir kısmı, yoksulluğun sınırlarında yaşayan toplumsal kesimler için kentsel hayata tutunmanın etkili birer araçlarına dönüşmüş bulunuyorlar. Daha ucuz ve doğal olanı üretmek, bulmak, tüketmek gibi iktisadi ve toplumsal yeni işlevlerin mekânları olarak ilgi görüyorlar. Dahası sayıları hızla çoğalıyor ve birbirine bağlanarak bir zincir örgüt gibi yeni bir biçime kavuşmuş görünüyorlar.

∗∗

Bu yeni dönemin kooperatifleri aynı zamanda yeni bir politik muhalefetin de üretildiği birer örgütsel platformlara dönüşmüş bulunuyorlar. Sadece ucuz gıdaya erişimin birer adresi değil aynı zamanda sömürüsüz bir dünyanın kuruluşunu hayal eden seslerin birleştiği yeni kurumlar olarak da dikkat çekiyorlar. İnsanı olduğu gibi toprağı ve doğayı da korumayı esas alan yeni politik tahayyüllerin mütevazi araçları gibidirler. Dahası artık dil farkı ve din farkını bilen ve ortaya çıktıkları coğrafyaların kimliklerini de temsil eden yeni işlevler kazanmış görünüyorlar. Neredeyse 78 kuşağının mücadelesindeki ‘yayın organ’ları gibi güçlü örgütleyici birer toplumsal mücadele araçlarına dönüşmüş bulunuyorlar.

Bu kooperatifler Doğu Karadeniz’de, orta Anadolu’da, Adıyaman’da, Dersim’de, Akdeniz’de ve her yerde ortaya çıkan benzer örneklerle buluşarak ülkenin geleceğine dair yeni bir söz söyleme imkânı da sunuyorlar. Fındıklı ve Ovacık örneklerinde olduğu gibi ülke sınırlarının ötesinde de tanınır hale geliyorlar. Bu özgün kooperatifçilik deneyimi ulusal ve uluslararası kamuoyunda giderek daha çok bilinir hale geliyor.

Metin Cem Doğan’ın yönetmenliğini yaptığı “Başka Bir Dünya” belgeseli kooperatiflerin ve kooperatifçiliğin bambaşka bir yüzünü, yeni işlevlerini ve niteliklerini ve Türkiye’de sosyalist muhalefetin yeni araçlarını düşünmemize güzel bir vesile oluyor. Genç bir insanın bir bitirme ödevinden çıkan bu güzel çalışma, gelecek tahayyüllerine yeni ve ilgi çekici bir kapı açıyor.