Google Play Store
App Store
Yazar Nilay Yılmaz: Hikâyerlerle yol almak vazgeçilmez

Yazar Yazara köşemde bu ayki kıymetli konuğum, çocuk ve gençlik edebiyatının sevilen yazarı, yaratıcı okuma ve yazma eğitmeni, çocuklar için sosyal sorumluluk projeleri üretmeye doyamayan akademisyen-yazar sevgili Dr. Nilay Yılmaz.

Sevgili Nilay Yılmaz ile son kitabı Sonsuzlukta Bir Nokta’yı, Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği (ÇGYD) faaliyetlerini ve kişisel yazma yolculuğunu konuştuk. Keyifli okumalar!

Altın Kitaplar’dan çıkan Sonsuzlukta Bir Nokta kitapçılarda yerini aldı. Başladığı yerde biten, bittiği yerde başlayan bu kitabınızı çocuklarımla birlikte severek okuduk. Her sayfasında çocukları bir nesneye ya da eyleme farklı açılardan bakmaya davet eden bu kitabı yazma fikri nasıl ortaya çıktı? 

Hayatı ve hayattaki pek çok şeyi kucaklayan bir kitap yazma düşüncesi vardı aklımda. Elbette kitapların çoğu zaten bunu amaçlar ama ben anlatısının yanı sıra fiziksel açıdan da bu düşünceyi destekleyen bir kitap olmasını istedim. Hikaye, okudukça çoğalsın, okurun baktığı yere göre anlamı değişsin, her okuyuşta farklı bir ayrıntı keşfetmeye rehberlik etsin diye bir hayalim vardı. Buna somut ve soyut anlatımı hem fiziksel hem de görsel olarak birleştirme hayalim de eklenince işin boyutu değişti. İş, nokta koyamadığım bir şeye dönüştü. Kitabı elinize alıp “bunun tersi düzü neresi acaba?” diye düşünmeye başladığınız o an aslında okuma süreciniz başlamış oluyor, bu ilk sorunuzla siz de bu sarmalın içine dalıyor, elinizin kolunuzun ve de zihninizin durmaksızın dairesel hareketler yapacağı bir yolculuğa adım atıyorsunuz. Bence nokta, durduğu yeri çoğaltan büyülü bir kavram. Düşünsenize, bir şeye nokta koyup bitirseniz de hiçbir şey bitmiyor aslında, her şey birbirinin içinde yaşamaya devam ediyor. Kitabımın ilk cümlesinde söylediğim gibi, “Bazıları her şeyi ‘başlatan’ der bana, bazıları da ‘bitiren’. Siz ‘Nokta’ deyin bana. Her şeyi kucaklayan.” Bir şeyin göründüğü gibi olmayabileceğini düşünme, bir şeyin tek bir sebebi ya da sonucu olmayabileceğini bilme halini de yanımıza alıp çoluk çocuk yollara düşelim hayalindeyim.

İngiliz Dili ve Öğretimi Bölümü’nden mezun olduktan sonra Türkçe öğretimi alanına ve çocuk edebiyatına yönelmeni ve bu alanda akademik kariyerinize devam etmenizdeki en büyük etken neydi? 

Öğrenci olmayı seviyorum. Sanırım en büyük etken bu. Çünkü öğrenecek o kadar çok şey var ki. Eğitimci olduğuma bakmayın siz, ömrüm yettiğince öğrenme yolcuğunda olacağımı biliyorum; öğretirken öğrenen, öğrenirken öğreten olmak çok eğlenceli, çok besleyici. Dil öğrenmek ömür boyu süren eylemlerden biri. İster yabancı dil olsun ister anadil, birlikte çıkılan yol ve yolculuk hiç bitmiyor ve dilin olduğu her yerde mutlaka hikâye de oluyor. Hikâyeler bir şey aktarmanın en güzel yolu çünkü. Yani çalışma alanımı değiştirmiş gibi görünsem de temelde aslında aynı şeyi yapıyorum. Hikâyeler aracılığıyla okurlarımla ve öğrencilerimle bağ kuruyorum; bazen kurgusal bir anlatı bazen de bilgilendirici bir metin üzerinde onlarla birlikte düşünüyorum; akıl yürütüyorum; doğrudan söylenen ya da satırların arasına gizlenen anlamların ardına düşüyorum. Yazarlık becerilerinin eğitimciliği, eğitimcilik becerilerinin de yazarlığı geliştirdiğine inanıyorum. Edebiyatı çocuk, genç ya da yetişkin edebiyatı diye ayırmıyorum. Edebiyat edebiyattır bence. Ve iyi bir hikâye her yaşın hikâyesidir, her yaş o hikâyede başka bir şey görür. İşte o yüzden nerede olursak olalım hikâye anlatmak, hikâye dinlemek, hikâyeyi yorumlamak, hikâyelerle yol almak yaşamın her alanında vazgeçilmezimiz.

1992 yılından bu yana yazı ve akademik çalışmalarınızı sürdürüyor, bugüne kadar on sekiz kitapla çocuk ve gençlik edebiyatına katkıda bulunuyorsunuz. Okurlarınızdan aldığınız en ilginç ya da unutulmaz geri bildirim neydi? 

Yaratıcı Yaramazlık kitabımda yazı ile oyunu birleştirdim. İçinde yüzlerce yaratıcı düşünme ve yazma oyununun olduğu bu kitabı çocuklar çok beğendi. “Heyy, yaşasın ödev!” diyerek eve ödev verildiğinde sevinmeleri geribildirimlerin en güzeli değil de nedir? Yazmayı sevmeyenlerin yazmaya başlamasına katkıda bulunmak öyle umut ve heyecan verici ki. Zamansız Şehrin Çocukları kitabındaki geribildirimler de bir başka heyecan. Bu kitabı iki yazar arkadaşımla birlikte yazdık. Çocukların bu kolektif üretimimizin izlerini sürmeleri bizi çok heyecanlandırıyor. İstanbul’un kadim yerlerinden birini/Kazlıçeşme mevkisini Bizans, Osmanlı ve günümüz penceresinden anlatan bir örgüsü var öykünün. Bununla ilgili pek çok geribildirim var ama somut olmayan kültürel miras içinde yer alan dille ilgili olanı paylaşayım. Dilin tarih içindeki değişimini anlatıda da fark eden çocukların “Dil de insanlar gibi yaşayan bir şeymiş, o da bizim gibi gelişiyor ve ölüyormuş,” cümlesi belki de saatlerce anlatsanız somutlaştıramayacağınız bir konuyken onu hikâyeleştirdiğinizde sezilen bir şey oluveriyor. Hikâyelerin büyüsü dediğimiz şey tam da bu işte.

Yaratıcı okuma ve yazma konularında eğitimler veriyorsunuz, yazım üzerine sürekli yolculuktasınız, sizin gibi yazma hayali kuranlara neler tavsiye edersiniz? 

Yaratıcı düşünme becerilerine en çok ihtiyaç duyduğumuz bir dönemdeyiz bence. Herkesin birbirine benzediği, farklı olmak isterken sıradanlaştığı, aynı tarafta olmanın aynılaşmayla karıştırıldığı ve normalleştirildiği, farklı olanınsa ötekileştirildiği bir çağda ve coğrafyada “özgün” ve “özgür” olmak özel bir çaba ve mücadele gerektiriyor. O yüzden düşünmenin düşle, düşün de düşünceyle birlikte yol aldığı düşünsel becerileri hangi yaşta olursak olalım geliştirmemiz önemli. Düşlerin akıl yürütmeyle desteklenmediği, bilginin yaratıcılıkla renklendirilmediği üretimler ne yazık ki samimi ve gerçekçi olmuyor. Bence yazmanın bir reçetesi, bir kısa yolu yok. Sadece yazarken kendimce şunlara dikkat ettiğimi söyleyebilirim: Hikâyelerin temel amacının bir şey öğretmek olmadığını bilmek; hikâyenin hikâye anlatabilmesi için gerçekle duygusal bir bağ kurması gerektiğini anımsamak; her hikâyenin toplumsal gerçekliği inşa ettiğinin sorumluluğu ile ne yazdığına, bunları hangi sözcükleri kullanarak anlattığına, anlattıklarında hangi duyguları meşrulaştırdığına dikkat etmek. Üretimlerimizi yapay zekânın sanatsal üretimlerinden farklı kılan şey “sezgi”de gizli. Yanılgı, hata ve keşiflerle kurduğumuz duygusal bağlar bizi yaratıcı sezgiye taşıyan önemli ayrıntılar. O nedenle ben kendi yazınsal sürecimde ve hikâyelerimde mükemmel örnekleri modellemek yerine insani zaaflarımızı ortaya koyan anlatıları tercih ediyorum; bu sayede sezgilerimizi güçlendireceğimize, değişip dönüşeceğimize ve insani olanı koruyabileceğimize inanıyorum.

Yıllar içerisinde Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV) için sonrasında kanserli çocuklar ve cezaevindeki çocuklara yönelik projelerde yer aldınız, hastanelerde koridor kitaplıkları kurulmasına destek verdiniz. Güncel sosyal sorumluluk projeleriniz neler? 

Sivil toplum örgütlerinin gücüne inanıyorum. O yüzden elimden geldiğince sahada STK’larla birlikte paydaş olmaya, birlikte üretmeye çalışıyorum. 6 Şubat Kahramanmaraş depremi sonrasında önceliğim deprem bölgesinde yaşayan çocuklar ve anneleri oldu. Bu çalışmaların bir kısmını bireysel olarak yapıyorum, bir kısmını da Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği yönetim kurulu olarak gerçekleştiriyoruz. Konteynır kentlerde kütüphaneler kuruyor, çocuklarla buluşup okuma-yazma etkinlikleri yapıyor, annelere dayanıklılık ve sağlamlık katacak bibliyoterapi ve dışavurumcu sanat çalışmaları tasarlıyorum. Sanat hepimize iyi geliyor. Haziran ayında Kahramanmaraş’ta güzel bir projeye başlıyoruz. Elbette işin içinde yine sanat, yine edebiyat, yine hareket var.

Gelecekte bizi hangi projeler bekliyor? Yeni kitap çalışmalarınız var mı? 

Geçen yıl yayımlanan Zamansız Şehrin Çocukları isimli ilk gençlik romanında arkeoloji, tarih ve geleneksel tıp alanlarını birleştirmiştim. Disiplinler ve türler arası ilişkileri seviyorum. Şu an yazmakta olduğum roman 12-15 yaş grubu için, onda da yine tarih var, arkeoloji var, biraz bilimkurgu, biraz polisiye, biraz da fantastik tür esintileri taşıyor diyebilirim. Gerisi sürpriz olsun.

Son olarak, Nilay Yılmaz ve eserlerini tanımlayan 5 kelime nedir? 

Deneysel, tasarım odaklı, yaratıcı, düşünsel, etkileşimci.