Google Play Store
App Store

Gül Çetin ile Yazar Yazara köşesine konuk olan duayen yazar Sevim Ak "Çağımız kuşağının sorunları çok ama benim derdim gerçek hayattan esintili hikâyeler anlatmak" diyor.

Yazar Sevim Ak: İyi yazarlar iyi okurlardan çıkar

Yazar Yazara köşemde bu ayki konuğum, çocuk ve gençlik edebiyatında 37. yılını kutlayan ve bugüne kadar 44 çocuk kitabı yazan, kitapları farklı dillere çevrilen, Ev Kütüphanesi ile çocuklar ve edebiyat dünyası arasında köprüler kuran sevgili Sevim Ak.

Can Çocuk yayınlarından çıkan Herhangi Bir Günden Fazlası isimli son kitabını ve yazma serüvenini konuştuk.

Keyifli okumalar!

Öncelikle tebrikler, son kitabınız Herhangi Bir Günden Fazlası çocuklarla buluştu. Hikâyede şehir yaşamının rutininden uzaklaşan Çağlar’ın, doğayla, sanatla ve insan ilişkileriyle kurduğu yeni bağlar ön planda. Hikâyenizi Büyükada’da konumlandırmanız tesadüf değil gibi… On beş yıl Heybeliada Sanatoryumu’nda çalışmış biri olarak adaların ruhunu yakından tanıyorsunuz. Ada hayatının dinginliği, doğayla iç içe yapısı ve insan ilişkilerindeki samimiyet ve Ninja karakteri üzerinden çocuklara vermek istediğiniz temel mesaj nedir?

Bu romanı Büyükada yılları da dahil 30 yıla yakın ada yaşantısından ayrılırken yazdım. Şehirde iletişimsiz komşularla yüksek apartmanlarda, dar dairelerde hapsolmuş, ancak kurslarda, derslerde yaşıtlarıyla sosyalleşen çocuklardan birini, Çağlar’ı, adada, mahalle kültürünü benimsemiş, bahçeli evlerde, iç içe komşularla, özgürce hayal kurabilen, çocukluklarını doğallıkla yaşayan akranlarının dünyasında gezindirdim. Ada mekânları hem ev içinde hem doğada yaşama özgürlüğü tanıyan geçirgen, esnek yapılar. Serhat karakteri evin bahçesinde kurduğu çadırda özel merakını, oyun yazma, şiirle düşünmeyi doyasıya yaşıyor, bir büyükannenin hakem olduğu mahalle maçında mülteci, köy ve ada çocukları sistemli kulüp çalışmasından apayrı bir doğallıkla oynuyorlar. Balıkçı dede yıllardır uzak denizlerden getirdiği sıradışı renkler taşıyan kabuklarla evinin duvarlarını süslüyor. Torunu sokaklardaki ağaçları, hayvanları işaretlediği haritalar oluşturuyor. Sevda karakteri, sessizliği, durgun yeşil bakışlarıyla Çağlar’ı kendine çekerken ufak ufak kurulan iletişimlerle, şiirler, şarkılarla güçlenen duygusal bağa tanık oluyoruz. Ninja lakaplı Aras ise atanamayan bir görsel sanatlar öğretmeni; işsiz kalmamak için orduya paralı asker olarak yazılmış. Bir süre sonra gönderildiği bölgeden belli ki şiddet içerikli, ruhunda delikler açan anılar yüzünden kendine kırgın ve öfkeli halde geri dönmüş. Öyle ki kendini kirlenmiş addedip çocuklarına, eşine sarılamamış. Ormanda tahta bir kulübede kendine acı çektirerek bedel ödemeye çalışıyor. Bu karakterin görüntüsünden, eve girip çıkanların seslerine kadar pek çok detay Çağlar’ın hayal gücüyle, kendi kişisel deneyimiyle şekilleniyor, büyüdükçe büyüyor. Kimbilir belki de öldürmeye bile varan şiddete tanık olmuş karakterin arınma çabası, şok hali sonrası ailesine ve dış dünyaya dönüşü, çocuklara barışı anlatış yollarını arayışı, yaşam kurtaran arama-kurtarma çalışmalarına kendini verişiyle değişimin sinyallerini alıyoruz sonra… Çağlar’ın küçük bir aralıktan ejderha dövmesini fark edip gorilvari bir görünüm beklediği adamın aslında ince ruhlu, resimler yapan, müzik aletleri çalan kırılgan, naif bir karakter oluşu da sürpriz. Kitaplarımı okuyanlar bilir, “normal insan”a aykırı gelen, kendine özel dünyasıyla şaşırtan, hatta tepkileri üstüne çeken karakterlere yer verdiğimi. Soru soran, rahatsız eden, söyleyecek sözü olan bu kişiler, çoğunlukla çevresinde değişimler yaratan kişilerdir. Ben diğer kitaplarımda olduğu gibi burada da mesaj vermek, öğretmek değil, çocukları alışkın olduklarından farklı karakterlerin, yaşantıların arasında dolaşmaya, düşünmeye, akıl yürütmeye davet etmek istedim.

Kitapta “yavaşlamanın” ve ânı yaşamanın iyileştirici gücünü vurguluyorsunuz. Çağlar’ın yaşadığı dönüşüm aracılığıyla çocukların hem kendilerini hem de çevrelerini farklı bir gözle görmelerini amaçladınız mı? Bu hikâyeyle çocukların doğayla olan bağlarını nasıl güçlendirmeyi umuyorsunuz?

Bugünün çocukları dar alanlarda, doğadan, gerçek ilişkilerden kopuk, ekranlar bağlı yaşıyorlarsa bunun normalimiz olduğunu düşünemeyiz. Çocukların, ailelerin sokakları, meyve bahçelerini, sokak oyunlarını yeniden hayatlarına sokmayı istemeleri, sıkışık, iletişimsiz çevreleri yaşanabilir kılmayı istemeleri en temel haklarıdır; hatta yerel yönetimlerden öncelikle talep edilmelidir. Çağımız kuşağının sorunları çok ama benim derdim gerçek hayattan esintili hikâyeler anlatmak. O hikâyeler yoluyla dünyayı değiştiremeyiz belki ama soru sormaya başlayabiliriz. Düşünce evrenimizi genişletir, çevremizi, başka dünyaları, hatta kendimizi tanıma yolculuğuna çıkar, karşılaştırmalar yapabiliriz.

Kimya mühendisliğinden çocuk edebiyatına uzanan yolculuğunuz oldukça ilham verici. Bilimsel bir alandan edebiyata geçiş yaparken bu iki dünyanın size kattığı farklı bakış açıları oldu mu? Çocuk edebiyatında, özellikle doğa ve insan ilişkilerini işlerken mühendislik eğitiminizin bir etkisi olduğunu düşünüyor musunuz? 

Mühendislik eğitiminin verdiği formasyon, araştırma, geliştirme, soru sorma, sentezleme bilincimi geliştirmiş olabilir. Merak duygunuzu diri tutuyorsanız, ilgi duyduğunuz alanlarda okumalar, araştırmalar yapmaya istekliyseniz daha ileri, derinlikli çalışmalar yapabilirsiniz. Edebiyat ve fen bu anlamda zaten yakın dururlar. Ayrıca edebiyattan beslenen, analitik bakışa yatkın mühendisin yarattığı roman kurgusunun başkalığından söz edildiğini bilirim. Benim eğitimimin en çok yansıdığı kitabımın Azbuçuk Teo olduğu söylenir.

Uçurtmam Bulut Şimdi ile başlayan çocuk edebiyatı yolculuğunuz, yıllar içinde 44 kitaba ulaştı, çeşitli dillere çevrildi. 2009’da Dünya Çocuk Edebiyatının prestijli ödülü Astrid Lindgren Ödülü’ne, 2012’deyse Hans Christian Andersen Ödülü’ne aday gösterildiniz. Televizyon için senaryolarınız, tiyatro oyunlarınız var. İlk öykünüzü kaleme aldığınızda bu başarıları hayal etmiş miydiniz? Bulunduğunuz şu anda neler hissediyorsunuz? Sizin gibi yazma hayali kuran yazı tutkunlarına neler tavsiye edersiniz?

İlk öyküm yayınlandığında, dosyamda 40 kadar öyküm vardı. Yayınlamayı da hiç düşünmemiştim. Tamamen varoluşsal nedenlerle, iç dünyamı, küçük sevinçlerimi, hayal kırıklıklarımı, duygu geçişlerimi duyumsamak, kimseyle konuşamadıklarımı yazı yoluyla kendime anlatmak, daha iyi düşünmek için yazıyordum galiba. Yazmak bana dış dünyanın dertlerinden daha dingin, huzurlu bir alan açıyor, kendimi iyi hissetmemi sağlıyordu; bu büyünün bozulmasını uzun süre hiç istemedim, yazdıklarımı paylaşmadım. Hayatımın belirli dönemeçlerinde şimdi ne yapmak istiyorsun, içinde bulunduğun koşullar seni tatmin ediyor mu, diye sorarım. Genelde yanıtım hayır olur, bu da beni ardı arkasına sıralanan başka sorulara boğar ve arayışa davet eder… İyi ki de bu süreçler yaşanmış da hayal ettiklerimin peşinden gidebilmişim. Yazma tutkusu olanlara verecek altın öğütlerim pek yok. İyi yazarlar, iyi okurlar arasından çıkar, diye düşünürüm. Severek, yazınsal bir merakla okudukları yazarların zihinlerinde çıktıkları yolculuk kendi özel dillerini, uslup ve yollarını bulmalarına yardım eder.

On yıl önce aile evinizi çocuk kütüphanesine ve kitap etkinlik alanına dönüştürerek “Ev Kütüphanemiz” projesini başlattınız. Bu süre içinde on binin üstünde kitabın yer aldığı kütüphanede, birçok yazar, çizer, çevirmen, editör ve sanatçıyı çocuklarla ve öğretmenlerle buluşturdunuz. İleriki dönemde ben de kitaplarımla alanınızda çocuklarla buluşmayı çok arzu ediyorum. Şimdi ise bu değerli alanı Kadıköy Belediyesi’ne bağlı Alan Kadıköy iş birliğiyle daha da genişletiyorsunuz. bu yolculukta çocuklar ve edebiyat dünyasıyla kurduğunuz bağ sizde nasıl izler bıraktı? Yeni dönemde bu alanın çocuklara sunacağı fırsatları nasıl hayal ediyorsunuz?

Okumayı öğrenmeden kitapların resimlerini okumaya gelen çocuklar bugün liseye gidiyor. Onların kitapları ve üstünde konuşmayı sevmelerinde Ev Kütüphanemiz ekip arkadaşlarımızın etkilerini görüyorum. Küçüklüğümüzde gördüğümüz resimler bizim geleceğimizi şekillendiriyor. Babamla annemin duvarları kitaplarla kaplı çalışma odası benim de benzer ortamı kendi odalarımda kurmaya neden oldu. Çocuklar Ev Kütüphanemiz’de o resimden çok daha fazlasını soluyorlar. Kitabını okudukları yazar ve çizerlerle atölyelerde buluşup kitabın içindeki kavramlar ve nesnelerden hareketle daha geniş içeriklere ulaşıyorlar. Hayal güçlerini kullanıp yaratıcı fikirler üretiyorlar. Kitap kulüplerinde kitapları karakterleri, olay akışları, iç dinamikleri ve tartışma kapısı açan boşluklarıyla enine boyuna tartışıyorlar. Kütüphanemiz sürekli güncelleniyor, bizi takip edenler güncel yayın ortamını takip etme şansı yakalıyor. Burayı ödünç kitap alıp okuyarak, atölyelere katılarak sürekli kullanmalarını öneriyoruz. Çocuklardaki değişimi bu şekilde daha net fark ediyoruz.

Çocuklar için yazan bir yazar olarak, ben okuyucularımıza karşı görevlerimiz olduğuna inanıyorum. Sizce de var mıdır, varsa nelerdir?

Ben gençlik yıllarımdan beri hep sivil toplum kuruluşlarında çalıştım. Kendi küçük çevremizde dönüşümler gerçekleştirerek gittikçe, yozlaşan kirlenen dünyada temiz bir ses oluşturacağımıza inandım. Ev Kütüphanemi’de çocukları kaliteli kitaplarla buluşturmayı, kalıcı okuma sevgisi oluşturmayı, gelir eşitsizliği yüzünden kitaba ulaşamayan çocuklara geniş bir kitap skalası sunmayı, eleştirel ve sorgulayıcı bakış açıları kazandırmayı amaçlıyoruz. Bu çabamızı gücümüz yettiğince sürdürmek isteriz.

Gelecek projelerinizde minik okurlarınız için hangi temalara odaklanmayı planlıyorsunuz? Özellikle kaleme almak istediğiniz hikâyeler var mı?

Bugüne kadar yazdığım 44 kitapta birbirinden farklı konular, temalar yer aldı. Yine açtığım birkaç çalışma dosyam var, toplumsal konuları yok sayan değil, aksine konuşmaya kapı aralayan kitaplarımı daha çok yazabilmeyi isterim.

Sevim Ak ve kitaplarını tanımlayan 5 kelime nedir?

Benim kendi kitaplarım hakkında değerlendirme sözleri etmem doğru olmaz. Kitaplarımı değerlendiren akademisyenler sevgi yanı güçlü, toplumsal duyarlılık ve sorgulama bilinci veren, umut aşılayan, hayal gücünü kışkırtan, aykırı karakterlere bolca yer veren kitaplar yazdığımı söylerler.