Yazar Tülin Kozikoğlu: Çocuğunuza 15 dakika kitap okuyun
Gül Çetin ile Yazar Yazara köşesinin bu haftaki konuğu Tülin Kozikoğlu "Öncelikle ebeveynlere çocukları okumayı sökmeden önce, yani okul öncesi yıllarından başlayarak her gece 15 dakika kitap okumalarını öneriyorum" diyor.

Yazar Yazara köşemde bu ayki kıymetli konuğum, çocuk edebiyatında 15 yıldır, çeşitli dillere çevrilmiş kitaplarıyla geniş bir okuyucu kitlesine sahip, okumayı ve yazmayı sevdiren atölyeleriyle eğitmen, yazar Sevgili Tülin Kozikoğlu.
2024’te hem White Ravens kataloğuna seçilen hem de ülke-mizden Alma Ödülü’ne aday gösterilen Sevgili Tülin Kozikoğlu ile bu muhteşem haberlerin ayrıntılarını, kitaplarını, yazarlık yolculuğunu konuştuk. Keyifli okumalar!
Öncelikle sizi kutluyorum. Koç Üniversitesi, sizi çocuk ve gençlik edebiyatının önemli ödüllerinden biri olan 2025 Astrid Lindgren Memorial Award’a (ALMA)’ya aday gösterdi. ALMA nedir diyen okuyucularımız için açıklamak gerekirse: ALMA Vakfı’nın Türkiye’den seçtiği üç kurumun (Koç Üniversitesi, Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği ve İstanbul Uluslararası Edebiyat Festivali) aday gösterme hakkı olduğu, hepimizin bildiği Pippi Uzunçorap’ın yazarı Astrid Lindgren anısına, yazarın-çizerin-kurumun çocuk edebiyatına katkısı hem eserle hem de sosyal sorumluluk projeleriyle değerlendirilerek verilen ödüldür. Ödülün sahibi Bologna Kitap Fuarı’nda Nisan 2025’te açıklanacak. ALMA’ya aday gösterilmek sizi nasıl hissettirdi? Yazarlık kariyerinizin başında ALMA gibi bir ödüle aday gösterilmeyi hayal eder miydiniz?
Yazarlık kariyerimin başında uzun vadeli hayaller kuracak vaktiniz pek olmuyor. Yayımlanabilmek, okunan bir yazar olabilmek, kalitede istikrarı sağlamak… bunlar yeteri kadar vaktimi alıyordu. Fakat aradan bir süre geçtikten sonra kendi çalışma tempoma, çabama, ortaya çıkan kitaplara ve dahil olduğum sosyal sorumluluk projelerine baktığımda eninde sonunda aday gösterileceğimi biliyordum açıkçası. Ne yalan söyleyeyim, 2023’te Dönme Dolap kitabımızın İtalyan yayıncısı Gallucci, Bologna Kitap Fuarı’nda bir imza saati yapmamı istediğinde çok daha fazla şaşırdım. İmza masasından kitaplarımın yurtdışı satışlarını yapan Kalem Ajans’ın kurucusu Nermin Mollaoğlu’na mesaj atıp “Bunun hayalini kurmayı akıl edememişim!” demiştim. Türkiye için de bir ilkti bu. Diyeceğim o ki, ALMA adaylığı kendini çocuk edebiyatına adamış tüm yazarlarımız-çizerlerimiz için beklenen bir şey aslında. Ve fakat ALMA ödülünü almak öyle değil elbette. O hâlâ ulaşması güç bir hayal.
İkinci güzel haber de Yedi Yaşıma Girmeden Önce Bilmem Gerekenler kitabınızın 2024 White Ravens kataloğuna seçilmesi oldu. Okuyucularımız için bilgilendirme yapalım; White Ravens, Münih’te yer alan Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Araştırmaları Kütüphanesi’nin (Kinder und Jugendbibliothek) her yıl başvuru yapan yüzlerce kitap arasından seçerek oluşturduğu katalogdur. Daha önce Tembel Balık Sefa kitabınız da bu prestijli katalogda yer almıştı. Bir kitabın White Ravens’a seçilmesi sizce bir yazarın uluslararası alandaki etkisini nasıl artırıyor?
Sonuçta tüm dünyaya yayılan, çocuk edebiyatıyla ilgili tüm mercilerin dikkate aldığı bir katalog bu. Kitaplarımızın farklı dillere çevrilmesine yarıyordur illa ki. Fakat daha önemlisi, bizlerdeki nitelikli kitap üretme isteğini kamçılıyor. Bu kataloğa girince “Doğru yoldayız!” diyoruz yazar-çizer-editör olarak. Ve yine yeniden, nitelikli kitaplar üretme isteğiyle dolup taşıyoruz.
Kitaplarınız ülkemizde çok sevilmesinin yanı sıra İngilizce, Fransızca, Çince, İspanyolca, İtalyanca, Rusça, Almanca, Lehçe, Kazakça gibi 25’ten fazla dile çevrildi. Kitaplarınızın farklı dillere çevrilmesi sürecinde sizi en çok heyecanlandıran şey neydi?
Bazen Hırvatistan’da küçücük bir köydeki halk kütüphanesinde, bazen kütüphanelerin şahı sayabileceğimiz NY Public Library’de… Bazen Fransa’da bir butik kitabevinde, bazen Amerika’nın en bü-yük zincir kitabevi Barnes&Noble’da kitaplarını görüvermek var ya… işte bu paha biçilemez!
Yazarlığınız yanı sıra ebeveyn ve eğitimcilere yönelik söyleşiler düzenliyorsunuz. "Bir Kitapsever Nasıl Yetiştirilir?" başlıklı söyleşilerinizde ebeveynlere, çocuklarına kitapları sevdirme konusunda ilk adım olarak hangi ipuçlarını veriyorsunuz?
Öncelikle ebeveynlere çocukları okumayı sökmeden önce, yani okul öncesi yıllarından başlayarak her gece 15 dakika kitap okumalarını öneriyorum. Ve ikinci önemli önerim: Çocuk okumayı söktükten sonra çocuklarına kitap okumayı bırakmasınlar. Çocuğun okumayı sökmesi anneyle-babayla geçirilen o harika 15 dakikanın son bulmasına sebep olmamalı. Çocuğun okumasının hızlanması için öğ-retmeninin verdiği ödevler o 15 dakikalık okuma seanslarına göz dikmemeli. O çocuğun ödevidir ve çocuk onu günün başka bir saatinde yapar. Benim bahsettiğim 15 dakikalık okuma seansları ise ebeveynin ödevidir ve bu 4. sınıfa dek, yani çocuk bir yetişkin hızında/ritminde okuyabilene dek devam edebilir/etmelidir. Bunun sadece kitapsever yetiştirmeye değil, aynı zamanda ebeveyn-çocuk ilişkisine katkıları da sınırsızdır.
Aynı zamanda çocuklara yönelik "Keyifle Okuyorum Özenle Yazıyorum" isimli yaratıcı yazı atölyeleri ve eğitimcilere yönelik "Çocuklara Yaratıcı Yazı Nasıl Öğretilir?" eğitimleri düzenliyorsunuz. Çocukların yazarken eğlenmesini sağlayacak oyunlaştırma tekniklerini nasıl tasarlıyorsunuz?
Amerika’da University of Pittsburgh’dan 140 saatlik bir eğitim aldım ve çocuklara yazıyı oyunla öğretmenin yöntemlerini öğrendim. Ve 14 yıldır çocuklara yazıyı ödev olmaktan çıkaran, oyunlaştı-ran metotlarla eğlenerek şiirler, hikâyeler yazdırıyorum. Öğretmenlere de bu metotları ve derslere yazı yazmayı nasıl entegre edeceklerini öğrettiğim eğitimler veriyorum. Örneğin bir hazine haritası yapıyoruz diye yola çıkıyoruz. Çocuklar hazine haritası çizdiklerini sanıyorlar ama etkinlik bittiğinde ortaya bir öykü çıkıyor. Yani hikâye yazdıklarını fark etmeden yazabildiklerini görüyorlar.
2010 yılından beri 35’ten fazla çocuk kitabı yazdınız. Yazarlık yolculuğunuzda, sizin gibi yazma, üretme hayali kuranlara neler tavsiye edersiniz?
Bolca okusunlar ve bolca yazsınlar. Yazı yazmayı ikinci bir dilde konuşmaya benzetiyorum. O dilin gramerini, yani teknik yapısını dilediğiniz kadar iyi öğrenin… O dili pratik etmiyorsanız öğrenmiş sayılmazsınız. Pratik de iki koldan yapılır: 1) O dili iyi konuşan birinin ağzından çıkan cümleleri bolca duyup kulağınızı doldurarak (yani yazarların kaleminden çıkan cümleleri bolca okuyarak), 2) O dili tam konuşamazken de konuşmaya çalışarak (yani yazamazken de yazmaya çalışarak). Yeterli kilometreyi yapmadan nitelikli metin çıkmıyor ortaya maalesef.
Çocuklar için yazan bir yazar olarak, okuyucularımıza karşı görevlerimiz olduğuna inanıyorum. Sizce bizim bu konudaki sorumluluklarımız nelerdir?
Estetik değeri yüksek eserler sunmanın dışında bir sorumluluğumuz olduğunu düşünmüyorum. İşin olmazsa olmazı bu bence. Vasatla yetinmemek. Her bir kitabımızda bir öncekinin kalitesini aşma çabası. İstikrarlı bir şekilde nitelikli kitap üretmek. Ben kendime bunu şiar edindim.
Son olarak, Tülin Kozikoğlu ve eserlerini tanımlayan 5 kelime nedir?
Beş kelime değil de beş maddede özetleyeyim: Çelişkilere odaklanan, okurda duygusal farkındalık uyandıran, dürüst/samimi, okura farklı bakış açılarını gösteren, ve görüş sunan kitaplarla okurlarımı istikrarlı bir şekilde buluşturmaya çalışıyorum.