Dün milletvekilleri yemin etti bugün de cumhurbaşkanı ediyor. Yemin, bir şeyi yapacağına veya yapmayacağına dair kutsal değerleriniz üzerine söz vermektir.

Milletvekili ve cumhurbaşkanı yeminlerinde; bağımsızlık, bölünmez bütünlük, anayasaya, hukukun üstünlüğü, demokrasi, Atatürk ilke ve inkılapları, laiklik, milletin huzur ve refahı, insan hakları ve temel hürriyetler ortak noktalar. Cumhurbaşkanı ayrıca tarafsızlık sözü veriyor.

Her ikisi de namus ve şeref üzerine!

Geçmiş deneyimlerden bu sözün ne kadar tutulduğunu biliyoruz ve daha ilk günden yeminde anılan kimi kavramların başına neler geleceği görüldü.

Meslektaşımız Çiğdem Toker, “Demokrasi yalnızca sandıktan ibaret değildir” bilimsel saptaması nedeniyle linç edildi; RTÜK muhalif kanallara hücuma kaldığı yerden hızla başladı; AKP’li İBB Meclis üyeleri gazeteci dövdü; yıkım kararı uygulayan İBB İmar Müdürü’nün yüzü gözü kan içinde bırakıldı; Can Dersim Tunceliler otobüsünün yolu Gümüşhane’de MHP’lilerce kesildi, Gezi anmasına katılanlar yaka paça gözaltına alındı…

Daha da uzatabileceğiniz liste, önümüzdeki dönemin ve edilen yeminlere ne olacağının resmidir!

Seçimden yenilgiyle çıkan muhalefet değerlendirme toplantılarıyla durumu anlamaya çalışıyor! Korkarım yine anlayamayacaklar!

Neyse, madem yemin zamanı, bir de yurttaşlık yemini etmek lazım.

Önce, sımsıkı birbirimize sarılacağımıza… Meclis’te edilen yemin çiğnenip; demokrasiye, hukuka, insan haklarına saldırıldığında dimdik, sımsıkı ve birlikte karşı çıkacağımıza, içimizden biri hedef olduğunda onu asla yalnız bırakmayacağımıza…

On yıllardır seçim kazanacağız diye hem kendisi olmaktan vazgeçerek başkalaşan hem de asıl yaklaşmaları gereken tabanlarından, örgütlerinden, onlara umut bağlayan yurttaşlardan uzaklaşan partileri sarsarak kendilerine getireceğimize…

Kimliklerimizden asla taviz vermeyeceğimize; kadınsak kadın, Aleviysek Alevi, Kürtsek Kürt, dindarsak dindar, inançsızsak inançsız, eşcinselsek eşcinsel olarak ve asla bir diğerimizi yok saymadan, ona kendimizi dayatmadan, birimiz yok sayıldığında hepimizin yok sayılmış olacağını bilerek yaşayacağımıza…

Bu ülkenin her yurttaşının kardeş olduğunu haykırarak birbirimizin düşmanlaştırılmasına asla izin vermeyeceğimize, eşit ve özgür yurttaşlar olarak birlikte yaşayacağımız baharı mutlaka getireceğimize, bunun için de o ya da bu partiden çok yurttaşlar olarak kendimize güveneceğimize…

Yaşadığımız sıkıntıların sorumluluğunu yabancılara veya pek “görüşmediğimiz” ama iktidara oy verdikleri için “beter olsunlar” deme gafletine bile düştüğümüz yoksullara yıkma basitliğine düşmeyeceğimize, çalmadık kapı bırakmadan birbirimizle hemhal olacağımıza…

Yurttaş olmanın hak ve sorumluluk demek olduğunu unutmayacağımıza, özgür olmadan yurttaş olunamayacağı ve özgürlüğün de bize iktidarlardan haklarımızı talep etme sorumluluğu yüklediği bilinciyle örgütleneceğimize…

Hak için, hukuk için, adalet için, bağımsızlık için, laiklik için, iş için, aş için, eğitim-sağlık-konut gibi temel yurttaşlık haklarımız için cesaretle mücadele edeceğimize…

Yurttaşlık sorumluluğunun doğaya ve tüm canlılara karşı da olduğunu unutmayacağımıza…

Yemin edeceğiz!

Hiçbir iktidar örgütlü yurttaşlardan daha güçlü değildir. “Yurttaşlık zor zanaat!” diye yazmıştım bu köşede. Kolay olan öylece seyretmek ve başkalarından beklemek.

Beklersek, yurttaşlar olarak talep etmeyi beceremez ve taleplerimiz etrafında örgütlenemezsek, gelmeyecek! Vitrinler değişecek ama bir şey değişmeyecek!

O halde yemin edeceğiz; önce biz yurttaş olacağız ve hiçbirimize o korkunç yalnızlık duygusunu yaşatmayacağız! Unutmayalım, iktidarların yeminlerini tutmalarının tek garantisi yurttaşların yeminlerini tutmasıdır!