Yeni başaklar
BirGün’de yıllar evvel başladım yazmaya, köşemin adı Günışığı’ydı, tıpkı BirGün gibi yazılım kurallarına aykırı biçimde birleşik olarak. Tek bir amacım vardı, yeni gelenlere ışık tutmak, ateşi taşımak, yükü devretmek. Bu nedenle “bizim çoktan eskittiğimiz” konuları tekrar ele aldım, aksi halde biz “eskittiğimizde” daha doğmamış olan bir genci muhabbete başka nasıl dahil edebilirdim?
Bir gün, eylem yaptığı için okuldan atılmaya çalışılan lise öğrencisi Başak adlı bir kız, annesiyle beraber beni ziyarete geldi. Başak bütün yazılarımı okuyormuş, mücadele etmeye kararlıymış. Bir de yanında yan flütünü getirmiş, ona güç veren yazılarıma teşekkür etmek için minik bir konser verdi. Daha ilk şarkıda ofisteki herkes büyülenmiş gibi odama doluştu.
Günışığı yazılarını yeni başaklar boy versin diye yazdım. Zamanla Ersinler, Hasanlar, Neşeler, Denizler katıldı konsere. Her yazım onlara, onlara bana güç verdi.
Ama sonra gençlere ihanet etmek zorunda kaldım, köşemi güncel siyaset yazılarıyla doldurdum. İki satırda yazılacak basit bir gerçek vardı ama o sıralar muhalefetin başında olanlar bu iki satırı bile okuyamayacak kadar meşguldü. Öyle hatalı bir muhalefet tarzları vardı ki, bir pundunla iktidara gelmiş AKP yıllar boyunca bu muhalefet nedeniyle iktidarda kaldı. Sosyal değişim analiz edilse, köyden kente göç eden insanlara kulak verilse, sabır ve sebatla çalışılsa hiç yaşanmayacak bir dönem çeyrek asır süren bir kabus gibi uzadıkça uzadı.
∗∗∗
Okumaya yeni başlamış gençler yerine, sadece bildiğini okuyarak elli yaşına gelmiş adamlara (neredeyse hepsi adamdı) yazmaya başladım. Elbette ki beni okumadılar. Üniversitelerde, sivil toplum örgütlerinde, çağıran herkese konuşmalar yaptım. 2009’da Antalya’da, yıllardır tekrarladığım düşüncelerimi kanıtlama fırsatım oldu. Kanıtladım da. Her seçim akşamı balkona çıkan Erdoğan, ilk kez o seçimde kapalı bir salonda yılgın bir ifadeyle, kaybettiği tek şehir için “Çok ama çok anormal bir durum, aklım almıyor” diye konuştu.
Üniversite yıllarından arkadaşım, şimdi de AKP’nin eğitim ve arge’den sorumlu genel başkan yardımcısı Mustafa Şen, neler yaptığımı öğrenmek istedi. Kampanya dökümanlarına baktıktan sonra: “Partim adına üzücü ama ülkem adına sevindirici. Keşke muhalefet bir an önce bu bakış açısına kavuşsa da, kayıkçı kavgasıyla değil gençleri iyi eğitmekle geçse gelecek günler” dedi.
2009 nisanında AKP’den iki ayrı ekip bana gelip günlerce sorular sordular. İçlerinde Harvard, Columbia mezunu gençler vardı. CHP’den bir kişi gelip soru sormadı. Bir yıl sonra “Antalya Seçim Başarısızlığının Nedenleri” adlı AKP iç yayını kocaman bir kitap gördüm, kitabın yarısı bana sorulanlara verdiğim yanıtlardan oluşmuştu.
CHP’nin tepesindeki yarı cahil (hatta bazıları kara cahil) kuşağı aşmanın mümkün olmadığını anlayınca, CHP’ye oy veren, Türkiye’nin okumuş insanlarına seslenmek, onlarla beraber tabandan bir baskı yaratmak için bu deneyimi kitaplaştırmaya karar verdim. Seçimden bir buçuk yıl sonra o kitap basıldı. İyi ki de basıldı. Kitap gerçekten de alttan yukarıya doğru bir basınç yarattı. Yalçın Bayer bir canlı yayında koltuğundan kalkıp Kılıçdaroğlu’nun yanına giderek kitabımı uzattı ve “Oku bunu oku!” dedi.
∗∗∗
2014 seçimlerinde bir kez daha AKP seçmenini komple “organize suçlu” ilan eden üstenci dil hakim oldu. O seçimde CHP en büyük yenilgisini aldı, Antalya dahil tüm Akdeniz’de CHP kaybetti. Sadece üç yerde şaşırtıcı bir başarı sergilendi: Kitabımdan yüz adet alıp arkadaşlarına dağıttığını söyleyen Mansur Yavaş Ankara’da, kitap basıldığında beni ilk konuşma için davet eden Ekrem İmamoğlu Beylikdüzü’nde, kitabı okuduktan sonra sosyal medyadan beni bulup tanışan Zeydan Karalar Seyhan’da, AKP’den seçimi aldılar. (Yavaş’ın aldığı seçimi vermediler, ayrı konu)
2009’dan on yıl, diyalojik iletişim ve radikal sevgiyi anlatmaya başlamamdan yirmi yıl sonra, 2019’da CHP nihayet, tüm kampanyada tam yetkiyle bu strateji değişikliğini kabul etti. Dil değişince her şey değişti. 2009 ve 2014’de zaten kanıtlanmış olan tezler, bu kez ülke genelinde ve İstanbul, Ankara, Antalya, Adana, Mersin ölçeğinde kanıtlandı. Doğru adaylar, doğru davranış haritasıyla milyonlardan iş onayı aldı.
2024’e gelince artık iş benden çıktı. İmamoğlu, Yavaş, Böcek, Karalar ve Seçer o kadar başarılı bir beş yıl geçirdiler ki, onların başarısı Türkiye’ye örnek oldu. Türkiye geneli seçim başarısı, bu beş başkanın beş yıllık performansı kanıt gösterilerek kazanıldı. Tüm bunlara rağmen, seçim arifesinde tekrar “Beşli çeteyi yok edeceğiz, hepinizi hapse atacağız” yaygarası kopartılsa, beş başkan seçimi yine kazanırdı ama böyle fark atamazlardı ve ülke genelinde bu kadar çok yeni aday da iş onayı almakta zorlanırdı. O kısmı da Özgür Özel halletti.
Özetle, gençlerle arama giren, Günışığı köşemi gereğinden fazla meşgul eden konularla ilgili yazmama artık gerek kalmadı. Şimdi her kentte danışmanlar, otuzlu yaşlarda pırıl pırıl beyinler diyalojik iletişimden ve radikal sevgiden bahsediyor. Yapılmış ve kanıtlanmış onlarca sosyal dönüşüm projesi, her yerde işliyor. Başkan adayı kim olacakmış, CHP’nin başına kim geçecekmiş filan beni zerre ilgilendirmiyor. Bu dil devam ettiği, bu dile uygun kadrolar görev aldığı sürece su zaten yolunu bulur.
Güncel siyaset ilgilendirmiyor ama yirmi yıl önceki yeni mezun bir mühendisin yarısı kadar bile maaş alamayan şu anki yeni mezun genç beni ilgilendiriyor. Çeyrek asrımız yapay bir gerilimle geçerken, borç verenler, faiz dağıtanlar, arsa ve emek simsarları zenginleşmekte hiç fren yapmadı, bu beni ilgilendiriyor. Emekliyi parazit, gençleri bela, kadınları köle, Kürtleri terörist, sığınmacıları mikrop, eşcinselleri şeytan gibi gören alt dil beni ilgilendiriyor. Şirket faşizmi altında ezilen işçi emekçi sınıfın örgütsüzlüğü beni ilgilendiriyor. Gidenlerin malına çökerek köşeyi dönmüş, derin devlet finansörü komprador burjuvaziyle sırf şarap içtiği için müttefik olduğunu zanneden yoksul laiklerin aymazlığı beni ilgilendiriyor.
Başak’ın lise ikiye giderken gösterdiği yiğitliği ona en ağır cezalar vererek ezmeye çalışan okul müdürü meslekten men edildi. Belgeleri imzalayan ilçe milli eğitim müdürü rüşvet alırken suçüstü yakalandı. Başak açılan tüm davalardan beraat etti. Şimdi harika bir müzik öğretmeni olarak çocuklara dersler veriyor.
Başak’ın on beş yıl önce, heyecandan elleri titreyerek verdiği konser beni ilgilendiriyor. Bu müzik hiç susmasın diye, ayakta alkışlamaya devam edeceğim.