Google Play Store
App Store

Chávez’in Latin Amerika’da yarattığı etkiyi yakalayamayan Maduro, 10 Ocak’ta yemin edecek. Venezuela giderek kutuplaşırken Batı destekli Gonzalez uluslararası destek peşinde. Yemin töreni öncesinde ülkedeki gerilim yüksek.

Yeni dönem, eski kaos
Kutuplaşmanın arttığı Venezuela’da Maduro’nun 10 Ocak'taki yemin töreni yaklaşırken başkent Caracas’a asker yığıldı. (Fotoğraflar: AA)

Celal Oral ÖZDEMİR*

Latin Amerika’da 1999 yılında Hugo Chávez’in Venezuela’daki seçimi kazanmasının ardından Arjantin, Şili, Ekvador, Bolivya başta olmak üzere bölgedeki neredeyse bütün ülkelerde merkez sol, sosyal demokrat liderlerin başa geldiği bir sol dalga yaşandı. 21. yy’ın ilk on yılında, solcu liderlerin birbirleriyle dayanışmasının da katkısıyla bölgede siyasal, sosyal ve ekonomik olarak büyük bir dönüşüm başladı. 2010’larda bu sol dalga geri çekilme sürecine girdi. Latin Amerika’da sol dalga çekilirken Venezuela’da da başkan değişimi yaşandı.

2013 yılında Chávez’in ölümünden sonra başkanlık koltuğuna oturan Nicolas Maduro, ne Chávez kadar karizmatik bir liderdi ne de onun temsilcisi olduğu ideoloji bölgede yüzyılın başındaki kadar güçlüydü. Maduro da bu olumsuzlukları bertaraf edebilmek için daha katı bir yönetim sergilemeye başladı. Chávez sonrası politikalar Venezuela’da demokratik ve ekonomik gelişimin durmasına neden oldu. Diğer bir deyişle Maduro’nun liderliği, ülkenin rotasını yüzyılın başında ortaya koyulan iddianın zıt yönüne çevirdi.

SEÇİM SONRASI KAOS

Maduro’nun yaptığı hamlelerden dolayı ülke son iki seçim sonrasında benzer bir kaotik duruma savruldu. 2018 yılındaki seçimlerde muhalefet sandığı boykot etti. Batı destekli muhalif lider Ulusal Meclis Başkanı Juan Guaidó seçimlerin adil, özgür ve şeffaf gerçekleşmediğini iddia ederek 23 Ocak 2019’da kendisini demokratik seçimler yapılana kadar geçici devlet başkanı olarak ilan etti. Donald Trump yönetimindeki ABD ve Avrupa Birliği (AB) ülkeleri başta olmak üzere birçok ülke de Guaidó’nun başkanlığını tanıdı. Ülke büyük bir kaosa sürüklenirken Maduro yönetimi bırakmazken başkanlığını bugüne kadar aralıksız sürdürdü.

Venezuela’da 10 Ocak’ta yapılacak yemin töreni öncesinde yeniden benzer bir durum söz konusu. 28 Temmuz 2024 tarihinde yapılan seçimlerde, mevcut Başkan Nicolás Maduro, resmi verilere göre oyların yüzde 51,95’sini alarak yeniden seçildi. Rakibi Edmundo González ise oyların yüzde 43,18’ini aldı. Baskılar, seçim ve oy sayım süreçlerinin şeffaf olmadığına dair iddialarla seçimin meşruiyetine gölge düşürüldü ve ülkedeki kutuplaşma arttı. 10 Ocak’ta yapılması planlanan yemin töreni öncesinde ülkedeki gerilim çok üst düzeye ulaştı.

LATİN SOLU DA ELEŞTİRİYOR

Seçim sürecine yönelik iddialar bu sefer sadece Maduro karşıtları ve ABD gibi muhalifleri destekleyen ülkeler tarafından değil, aynı zamanda Latin Amerika’da iktidarda olan diğer solcu liderler tarafından da dillerdirilmeye başlandı. Latin Amerika solu için önemli isimlerden biri olan Brezilya Devlet Başkanı Luiz Ignacio “Lula” da Silva başta olmak üzere Uruguay, Şili gibi birçok solcu devlet başkanının iktidarda olduğu Latin Amerika ülkesi de Maduro’nun zaferiini tanımadığını açıkladı. Bu noktada Erdoğan’ın dost olarak gördüğü Maduro’yu seçimlerden üç gün sonra tebrik ettiğini ve başkanlığını birkaç gün gecikmeli de olsa tanıdığını bir not olarak eklemek gerekir.

Maduro’nun kampanya ve seçim sürecinde uyguladığı iddia edilen politikalar, seçim sonrasında da devam ettirildi. Muhalefet lideri González, kendisine yönelik baskı, zorlama ve tehditlerin arttığını ileri sürerek 8 Eylül’de İspanya ordusuna ait bir uçakla Madrid’e gitti. González’in kaçışı aynı zamanda Venezuela seçimlerinin şaibeli olduğuna dair dünya kamuoyunu ikna etmek ve seçimi kendisinin kazandığını kabul ettirmek içindi.

Hakkında Venezuela’da yakalama kararı bulunan Gonzalez, Batı ülkelerindeki destek arayışında Arjantin’in aşırı sağcı lideri Javier Milei ile de bir araya geldi.

GONZALEZ’İN PLANLARI

10 Ocak’a gidilirken yaşanan gelişmelere bakılacak olursa, González’in destek arayışı için çıktığı turunun sonuç verdiğini söylemek mümkün. Zira, 6 Ocak günü önce Paraguay hükümeti resmi bir açıklama yaparak González’in seçimi kazandığını tanıdı, onun yemin etmesi gerektiğini belirtti ve Venezuela’nın Paraguay’daki büyükelçisinin 48 saat içerisinde ülkeyi terk etmesini istedi.

Aynı gün González, ABD Başkanı Joe Biden’ı, ABD’nin seçilmiş başkanı Trump’ın Ulusal Güvenlik Konseyi Danışmanı Mike Waltz’ı ve Amerikan Devletleri Örgütü (OAS) Genel Sekreteri Luis Almagro’yu ziyaret ederek destek aldı.

Ancak Maduro da bu süreçte bir yandan ABD ile ilişkilerini normalleştirmeye hazır olduğunu duyururken diğer yandan da başkent Caracas’a asker yığarak yemin töreni hazırlıklarına başladı.

BAŞKANLIK DENKLEMİ

Karşılıklı hamleler son gün bile devam ederken yemin töreni bilinmezlerle dolu bir denkleme dönüştü. 10 Ocak günü, sokaklarda olağanüstü güvenlik önlemleri alınarak yemin töreni yapılması ve Maduro’nun yemin ederek yeni dönemine başlaması en güçlü ihtimal olarak görünüyor. Ancak hâlâ Edmundo González’in de Batılı ülkelerin ve uluslararası kamuoyunun desteği sayesinde yemin edebileceği ihtimali de yok sayılamayacak durumda. Ancak bu, González’in ülkeye girdiği anda hapsedilmesi ihtimalini de doğuruyor.

Bir başka ihtimal ise yemin töreninin ertelenmesi. Eğer bu -düşük görünen- ihtimal gerçekleşirse, 2019’da muhalif lider Guadió’nun başkanlığını tanıyan ve hâlihazırda ABD’nin seçilmiş ancak henüz görevi devralmamış başkanı Trump’ın 20 Ocak gününde yapacağı yemin törenini beklemek anlamına gelecektir. Bu sürecin sonunda Maduro’ya dönük baskıların artması muhtemelken, Maduro’nun da başkent sokaklarında gezen askeri birlikleri kullanması daha olası olacak ve Venezuela’da şiddet olaylarının sokaklara taştığı yeni bir dönemin başlama ihtimali doğacak.

Bu çok bilinmeyenli denklemin sonucu her ne olursa olsun aşırı kutuplaşmış Venezuela için 2025 yılının kolay geçmeyeceğini söylemek mümkün görünüyor.

*Dr. Öğretim Üyesi