'Yeni Ortaçağ' canavarlarının farkında mıyız?
Ertürk Akşun'un kitabı Şimdi Canavarlar Zamanı, neoliberalizmin vaat ettiği sınırsız özgürlüklerin dünyayı nasıl bir canavarlar yuvasına dönüştürdüğünü ve bu durumun yeni bir dünya savaşının eşiğine nasıl getirdiğini sorguluyor.
Caner ALMAZ
İçinde bulunduğumuz yeni dünya düzeni, modern toplumun hızlı atan kalbi ve hızlı tüketimi pompalayan doyumsuz iştahı, ilerisi için öngörülerde bulunmak adına zamanımızı anlamayı mecbur kılıyor. Tekelleşen çok uluslu büyük holdingler ve bunların yanında saf tutan mafya devletler, artık sınırlı kaynaklara sahip dünyamızdaki artan nüfusun kontrolü ve yönetimi gibi gayet ciddi konularda on yıllardır süregelen birtakım planlarını yürütmeye devam ediyorlar. Maddi manevi olarak tüketim çağının tam göbeğindeyken dünyamızın yakın geleceğini öngörmek nasıl mümkün olur? Dünyanın farklı coğrafyalarında süregelen ve toplu insan katliamlarını canlı yayınlarda izlediğimiz bir gerçeklikte, yeni bir dünya savaşı nasıl başlar ya da bir büyük dünya savaşının tam da ortasında mıyız?
Ertürk Akşun'un Destek Yayınları etiketiyle yayımlanan kitabı Şimdi Canavarlar Zamanı, neoliberalizmin vaat ettiği sınırsız özgürlüklerin dünyayı nasıl bir canavarlar yuvasına dönüştürdüğünü ve bu durumun yeni bir dünya savaşının eşiğine nasıl getirdiğini sorguluyor. Bu sorgulamayı geçmiş-günümüz-gelecek üçgeninde geçmişle günümüzün örüntüleri üzerinden ilerletiyor. Kitabın giriş kısmında Şimdi Canavarlar Zamanı’nın amacını şöyle açıklıyor Akşun:
“Antonio Gramsci, İkinci Dünya Savaşı öncesinde şu çok bilinen sözü söylüyor: ‘Eski dünya ölüyor, yenisi doğmakta zorlanıyor, şimdi canavarlar zamanı.’ Evet uzun bir ortaçağın sonuna gelmek üzereyiz, buna yeni emperyalist dönem veya neoliberalist dönemin sonu da diyebilir ve bu karanlık dönemin sonuna geldiğini görüyoruz. Peki eski dünya ölürken, yeninin doğum sancısını görebiliyor muyuz? Sanırım hayır. Yoksa bizi bekleyen canavarlar zamanı mı? Bütün çabamız bunu anlamaya çalışmak.”
Kitabında dünyanın modernleşme tarihine ve bu tarihin doğurduğu kavramlara kısaca değinen Akşun, günümüzde bu kavramların nasıl anlam ve işlev değiştirdiğine dikkat çekerek yeni dünya düzeninin algılanma serüvenine de dikkat çekiyor. Teori kısmında ele aldığı başlıklar, bu kısa dünya tarihi turunda aktardıklarını destekleyecek mahiyette kullanılmış. Sonrasında Akşun, "Yeni Ortaçağ", "Küreselleşme", "Ulus Devletlerin Yıkılışı", "Yeni Mafya Düzeni", "Yeni Emperyalizm" ve "Yeni Faşizm" gibi kavramları ele alarak, neoliberalizmin çocukları olarak adlandırdığı bu yeni düzenin toplumsal, kültürel ve ekonomik bedellerini tartışmaya açıyor. Ortaçağ ve Yeni Ortaçağ’ı karşılaştırıyor yazarımız ve şu örüntüleri ortaya koyuyor: Ortaçağ feodal bir yönetim şekli taşır ve güçlü olana sadakatin yaşadığı bir dönemdir. Ortaçağda hukuk yoktur ve bir mafya düzeni hâkimdir. Ortaçağda insanın geleceğe dair bir tasavvuru yoktur, günün derdine düşmüştür. Akıl, hakikat ve bilginin kıymeti yoktur, tarikatlar baş üstündedir. Kuralsızlık, marjinallik ve şiddet ön plandadır. Toplumlar korkuyla yönetilir ve konsolide edilir. Fark ettiniz değil mi? Ne kadar günümüzü andıran bir düzen…
Akşun, kitabında ayrıca "Demokrasi", "Ütopyanın Yok Oluşu" ve "Sivil Toplum Kavramı" gibi kavramları da ele alarak, neoliberalizmin bu kavramları nasıl erozyona uğrattığını ve insan ahlakını nasıl zayıflattığını irdeliyor. Şimdi Canavarlar Zamanı, okuyucuya sadece mevcut düzenin eleştirisini sunmakla da kalmıyor; aynı zamanda geleceğe dair öngörülerde bulunarak, yaşanabilir ve eşit bir dünya kurma umudunu da canlı tutuyor. Çürüme, yozlaşma, aklın yitimi, gericileşme ve cemaatleşmenin tüm dünyayı "Yeni Ortaçağ" karanlığına sürüklediğini, bugüne gelinen yolu bilmeden geri dönüşün mümkün olmadığını belirtiyor ve kitabını bugünlere dair "bir hatırlatma kitabı" olarak nitelendiriyor.
Şimdi Canavarlar Zamanı, okuyuculara sadece tarihsel ve güncel olayları değil, aynı zamanda felsefi ve ahlaki sorunları da düşündüren, günümüze geçmiş çağlar üzerinden bakmayı sağlayan bir kitap olarak öne çıkıyor.