Yeni yıla merhaba
Takvim 31 Aralık’tan 1 Ocak’a döndüğünde 2024’te boğazımızı sıkan hiçbir şeyin değişmeyeceğini bilerek yeni yıla umutlar bağladık. Daha iyiyi istemeyeceksek, özlemeyeceksek, hayal kurmayacaksak nasıl uyanalım yeni bir güne?
Umut başlangıçtır. Niyettir, azimdir. Tomurcuktur. Heyecandır, dürtüdür.
Geçtiğimiz yıl sayısız cinayete uyandık. Kadınlar, gençler, çocuklar, köpekler, masum canlılar, ağaçlar, çiçekler, kunduzlar, kaplumbağalar, börtü böcek can verdi. Yeni yılda yoksulun küçücük umudu, Milli Piyango bile cinayete kurban gitti bu ülkede. Tüm kayıpların ardından en şiddetli boşluğu bırakacak olan cinayetse henüz işlenmedi. Taammüden ve açıkça yürütülen sayısız girişim, kuşatma ve pusuya rağmen failin başarısızlığıyla atlatıldı. Umut dokuz canlı zira. İyi ki öyle…
Şunu bilerek rüzgârın sesine kulak vermeyi sürdüreceğimiz bir yeni yıl diliyorum:
"yaşam
rüzgârın titrettiği yaprakların
hışırtıları ardından çağıran
bir ses gibi:
çabucak yitiveren
anlaşılamadan
söylediği."*
Yaşama sevincine umudun eşlik ettiği uzun yürüyüşler, yolculuklar diliyorum hepimiz için. Yolculuk diyorsam yeni yerler, kentler görmekle sınırlı değil bu temenni. Bugünlerin modası felsefenin bile içinin boşaltılarak pazarlandığı safsatalardan uzak bir iç yolculuğu da olabilir. Bunun şarlatanı da çok. Behiç Ak’ın Tek Kişilik Şehir piyesinde tarif ettiği kalabalıklar içinde yalnızlığı iliklerine kadar hissedenlerin ihtiyacını fark edip hazır tabletler yutturan bir pazarlamacıya ihtiyacınız yok. Üzerine çok para vererek çıkacağınız iç yolculuğu ya da kişisel gelişim arayışınıza neden olan iç sesinizi bilgiye, okumaya, öğrenmeye en çok da düşünmeye emanet edin. Bu yılın tasarruf tedbir tuzağına takılmayan, yasaklanmayan oyunlar, konserler, etkinliklerle dolu dolu geçmesini isterim. Behiç Ak okuyun. Bir oyun, film izleyin.
Ahmet Ümit Bab-ı Ensar’da “Yeryüzünde bütün akan sular bulanır, geçtiği yerlerin kiri, pası, çamuru suyun saydamlığını bozar. Kış güçlüyse donar. Önemli olan bulanmamak, donmamak değil, akmaktır. Su akabildiği sürece, yeniden temizlenmek, soğuğun donduruculuğundan kurtulmak umudu vardır. Kimse saf, kimse masum değildir. Yaşayan kirlenir; önemli olan safiyeti, masumiyeti yaşama amacı haline getirmektir” diyor. Kışı çok kuvvetli geçiyor ülkemizin. Soğuğu keskin. El çatlatıyor, yüz yakıyor. Olan bitenin farkında olup bulanmadan yaşamak, bilinçle iyiliğe ortak olmak, böyle hissedenlerle çağlamak gerek.
YOLLAR UMUDA ÇIKSIN
Oruç Aruoba’ya kulak verip ‘bir şey yapmalı’ duygusunu küçük büyük demeden kendi olanağımızı azımsamadan elimizden geldiğince, koşullarımız izin verdiğince eyleme dönüştürmekle başlayabiliriz. “Bir yerden bıkıp, yeni yola çıkan kişi, çıktığı yolun hiç de yepyeni bir yol olmayabileceğini; daha önce zaten yürünmüş bir yol olabileceğini de hesaba katmak zorundadır: mutlak yeni yol yoktur. Ama yola çıkacak kişi açısından, yeni yol çoktur" diyor Aruoba. Kötünün döngüsünü önce kendi rutinimizi kırarak sarstığımız bir yıl diliyorum. Küçük değişimlerin bize kazandırdığını başka küçük kazanımlarla buluşturarak daha büyük değişimler için umut tazelediğimiz bir yıl olsun. Yeni yollar yeni umutlara çıksın. Yeni tanışmalara vesile olsun.
Grevler, direnişler, üzüntüler, yasaklar, kayyumlar, tutsaklık, şiddet, kıyım, katliam, yoksulluktan geliyoruz. Felsefeden, sanattan bahsetmemi romantiklik olarak görmeyin. Yine Oruç Aruoba’dan alıntıyla söyleyeyim; “felsefe, çalkantılardan çıkan dinginlik umudu; huzursuzluklardan çıkan huzur umududur". Biliyorum ve karşılamaya hazır bekliyorum “kırlardan gelecekler”!*
Dünya bir muz için can verebilecek insanlarla dolup taşarken; 2024’ün çok konuşulanları arasında Maurizio Cattelan’ın duvara bantla yapıştırdığı muz ve bu “sanat eserini” 6,24 milyon dolara satın alan “kripto para” platformu sahibinin o muzu yemesi vardı. Cattelan’ın “komedi” adını verdiği çalışması “kültürel bir fenomen" olarak nitelendi. 2024 fenomenlerden çok çekti! Yeni yılın fenomenlere değil olgulara, düşünceye, sorguya zemin olmasını sağlamak da bizim elimizde. Bu haberin magazininden çok yaratacağı huzursuzlukla ilgili olduğumuzda huzur umudumuz ve umudumuz için yapabileceklerimiz olacaktır.
Kendi adıma;
artık hatıralarda kalan domatesin tadına adil bir fiyatla kavuşabildiğimiz ve bunun için yerel üreticiyi, çiftçiyi, “kahraman bakkalı” desteklemeyi ihmal etmediğimiz, emeğin değerini bildiğimiz;
açlık sınırı 21.083 lirayken asgari ücreti 22.104 lira oluşunu umursamayanlarla mücadelemizi büyüttüğümüz, israfa karşı daha bilinçli olduğumuz, bir yerine iki alıp paylaşarak dayanışmayı genişlettiğimiz;
ayrımcılığa direndiğimiz, kötülük kendi başımıza gelmeden adalet için seslenmeyi başardığımız;
siyasal hamlelerle yeniden, yeni güç arayışlarına zemin sağlayarak değil ne kadar zorlayıcı olursa olsun çözümün çoğulcu paydaşı olarak barışın pazarlık konusu edilmesine karşı durabildiğimiz, sarıldığımız;
doğayla buluşarak arındığımız, bir hayvanın başı okşandığında verdiği karşılıksız sevgiyle tanışarak iyileştiğimiz, yaşadığımızı hissettiğimiz;
her gün baktığımız yerlerde görmeden yanından geçtiğimiz yapıları, varlıkları fark edip nefeslendiğimiz, duyacağımız hayranlıkla vasattan, çirkinden fazlasını hak ettiğimizi hissettiğimiz, hayatı güzelleştirmeye niyetlendiğimiz bir yıl diliyorum.
“üç nokta koyup yeniden başlamalıyız
bu yozluk birgün yıkılacak bir başka gülecek bu sokaklar
ben bu alanlarda çoğum
benim anam kocaman
benim öfkem eminenin bayramsızlığı
bırakın bu sabahları ben size bir başka sabah
göstereceğim
şu yiğit ellerimizle yarattığımız
benim anam kocaman”**
*Turgut Uyar
**Hasan Hüseyin Korkmazgil