Yenilenebilir enerji yol haritası güven vermiyor
Enerji Bakanlığı 2035 yılına ait yenilenebilir enerji yol haritasını açıkladı. Güneş ve rüzgar enerjisi kurulu gücünü dört kat artıracaklarını, söz konusu yatırımların yeni iletim hatlarıyla birlikte 108 milyar doları bulacağını belirtildi. 2005 yılına dönelim. Dönemin Enerji Bakanı Hilmi Güler de o sıralar sık sık medyanın karşısına çıkıyor ve Türkiye’nin 2010’a kadar enerjide 130 milyar dolara ihtiyacı olduğunu söylüyordu.
Hilmi Güler’in bu çağrısı aslında bir davetti. Yabancı yatırımcılara, finansörlere Türkiye’ye gelin, yatırım yapın ya da bize para verin diyordu. Ekonomiyi 20 yılda tarihteki en kötü duruma getiren AKP, 20 yıl sonra yine enerji kozunu öne sürerek para bulmaya, yabancı yatırımcıyı Türkiye’ye çekmeye çalışıyor. Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar’ın Pazartesi günü yaptığı sunumun özeti buydu.
Anlatılan ise tahmin edersiniz ki bu değildi. Enerji Bakanı, politikalarının üç temel üzerine oturtulduğunu söyledi. Arz güvenliği, enerji bağımsızlığı ve 2053 net sıfır emisyon hedefi. Bu hedeflere ulaşmak için de bugün 31 bin megavatı bulan rüzgar ve güneş kurulu gücünün 2035’te 120 bine çıkarılacağını söyledi. Elektrik talebinin de 330 milyar kilovatsaatten 510 milyar kilovatsaate çıkacağını…
Güneş ve rüzgar gücünü 10 yılda 90 bin megavat artırmak oldukça iddialı bir hedef. Bayraktar, özel sektöre havale edilen bu işler için izin süreçlerinin kısaltılacağını da belirtti. Yatırımcılara bir kez daha göz kırptı. Yakılan bu yeşil ışığın Türkiye’de doğa talanına dönüşmeyeceğini düşünmek naiflik olur. Süreci hızlandırmak, denetimi ortadan kaldırmak, olmadık yere beton dökmek olmamalı. Açıklanan planda çatılara, bina cephelerine, enerji kooperatiflerine bir vurgu yapılmadı.
Yenilenebilir enerji planının en sorunlu yanı ise inandırıcılığıydı. Türkiye 2053 yılında iklimi değiştiren seragazı emisyonlarını azaltarak “net sıfır emisyon” hedefini yakalamak istiyorsa önce emisyonların kaynağını kurutmalı. Bir numaralı kaynak da kömür santralları. Türkiye ise kömürle çalışan termik santralları ne zaman kapatacağını açıklamayan Avrupa’daki beş ülkeden biri. Bu santrallardan çıkan emisyonları durdurmadan nasıl net sıfıra ulaşacaksınız? Sobadan çıkan duman sizi zehirliyor ama siz sobayı kapatmayıp yanına elektrikli ısıtıcı koyuyorsunuz. Bakanlık bu planda ve 2053 hedefinde samimiyse bir an önce termik santralların kapatılma takvimini kamuoyuyla paylaşmalı.
Bu kadar santral gerekli mi sorusuna da yenilenebilir enerji planında tatmin edici bir yanıt bulamadık. Bayraktar’ın şu cümlesi ise düşündürücüydü: “Önümüzdeki 30 yılda Türkiye’yi enerji ihracatçısı bir ülke yapmak istiyoruz”. Görüldüğü gibi niyet başka ama biz yine de rakamları hatırlatalım. Halihazırda Türkiye’de 67 bin megavatlık yenilenebilir enerji santralı var. Buna 90 bin megavatlık güneş ve rüzgar eklenirse yenilenebilir enerjiden oluşan kurulu gücümüz 160 bin megavatı bulacak. Böyle bir kurulu güç, enerji depolama ve belki de birkaç gaz santralıyla desteklenirse zaten bahsedilen elektrik talebini karşılamaya yeter. 115 bin megavat kurulu güce sahip Türkiye’nin en yüksek enerji talep ettiği sıcak yaz günlerinde bile talebin 57 bini geçmediğini biliyoruz. Bakanlık kendi yazdığı planını ciddiye alıyorsa, arz güvenliği açısından Mersin’de yapımı süren, Sinop ve Trakya’da yapılması düşünülen nükleer santrallar ile küçük reaktörlere ihtiyacı olmayacağını da biliyordur.
Bakanlığın tüm planlarındaki asıl eksiklik ise talebi yönetmeyi amaçlayan politikaların yokluğu. Enerji tasarrufu, enerji verimliliği dilimizden düşmüyor ama akşam saatlerinde reklam ışıklarını kapattıran basit bir politikamız bile yok. Tersine yaz saati uygulamasıyla tüketimi artırma peşindeyiz. Dünyanın üçüncü büyük ekonomisi Almanya son 30 yılda ekonomisini yüzde 47 oranında büyütürken, birincil enerji talebini yüzde 20, seragazı emisyonlarını da yüzde 60 oranında azalttı. Bu süre içerisinde elektrik ihtiyacının yüzde 30’una yakınını karşılayan nükleer santralların hepsini kapattı, yenilenebilir enerjinin payını da yüzde 60’a çıkardı. Biraz kopya mı çeksek acaba?