Siyasal gündem yaklaşan yerel seçimlere kilitleniyor. Öte yandan seçim sonucuna kilitlenmenin büyük resmi kaçırma riski yarattığına da işaret etmek gerekiyor. Kanımca önemli sorulardan biri, neyin seçimini yaptığımızdır. İsmi üzerinde yerel seçim, belediye başkanları ve meclislerini, İl Genel Meclisi üyelerini ve muhtarları seçeceğiz. O zaman biraz dikkatli bakalım. İl Genel Meclislerinin durumu tarif gerektiriyor mu? Büyükşehirlerde […]

Siyasal gündem yaklaşan yerel seçimlere kilitleniyor. Öte yandan seçim sonucuna kilitlenmenin büyük resmi kaçırma riski yarattığına da işaret etmek gerekiyor. Kanımca önemli sorulardan biri, neyin seçimini yaptığımızdır.

İsmi üzerinde yerel seçim, belediye başkanları ve meclislerini, İl Genel Meclisi üyelerini ve muhtarları seçeceğiz. O zaman biraz dikkatli bakalım. İl Genel Meclislerinin durumu tarif gerektiriyor mu? Büyükşehirlerde lağvedilmeleri kıyıda köşede hallerinin üzerine tuz biber oldu. Hani il düzeyinde oy oranlarını görmek kaygısı olmasa, neredeyse kimse sonuçlarına bile bakmayacak. Muhtarlıkların durumu daha mı iyi? Kentsel yerleşmelerdeki muhtarlıkların tüzel kişiliği yok ve 6360 sayılı yasadan sonra tüzel kişiliği olan köy muhtarlıklarının da yarısı tüzel kişiliği olmayan mahalle muhtarlığına dönüştü. Artık muhtarları saraya çağrıldıkları için hatırlıyoruz.

Galiba geriye belediyeler kalıyor. Kalıyorlar ama onların da yine 6360 sayılı yasadan sonra yarısının bir anda yok olup gittiğini önce bir not edelim. Geriye kalanlara gelince mesele şu ki; son dönemde aşama aşama belediyeler bir yandan merkezi yönetime, diğer yandan da piyasa güçlerine karşı hem özerkliğini hem de birçok önemli işlevlerini yitirdiler.

Cumhurbaşkanlığı makamından başlayarak, TOKİ, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Özelleştirme İdaresi gibi merkezi yönetim kurum ve kuruluşları, başta planlama olmak üzere yerel yönetimlerin yetki alanında olması gerektiği varsayılan birçok müdahale aracını, belediyeleri devre dışı bırakarak, uzunca bir süredir kullanıyorlar. Sonuçta, kentlerin geleceğine yönelik büyük ölçekli kararlar yerel halkın oylarıyla göreve gelen belediye organlarınca alınmıyor. Bu kararlar Cumhurbaşkanlığı etrafında hiyerarşik biçimde konumlanan ve ucu büyük şirketlere kadar varan merkezi bir aygıt tarafından veriliyor.


Yani sonuç ne olursa olsun, önümüzdeki maçlara bakacağız. Ama önümüzdeki maçlara marttaki maçı kazanıp baksak iyi olacak!

Tarık Şengül

Belediyelerin içinin boşaltılması önemsenmedikleri sonucunu doğurmasın. Tam tersine önemseniyorlar ama tam da yukarıda sözünü ettiğimiz hiyerarşinin içinde konumlandırılarak! Geçtiğimiz dönemde yapılan görevden almalar ve kayyum atamaları, kendi belediye başkanlarını istifaya zorlamalar görülen uyumsuzlukları ortadan kaldırmaya yönelik olarak yapıldı. Benzer uyumsuzluklar Mart 2019 Seçimleri’nden sonra çıkarsa, aynı yöntemler tereddütsüz kullanılacak. Dün medyaya yansıyan haberler, belediye başkanlarını görevden alma yetkisinin İçişleri Bakanlığı’ndan Cumhurbaşkanı’na devredileceği yönündeydi. Mali açıdan da belediyelerin üzerinde merkezi yönetimin kontrolünü artıran bazı düzenlemelerin yakın dönemde yapıldığını biliyoruz. Yani seçimin olumsuz sonuçlanması karşısında siyasi ve mali önlemler alındı bile!

Dolayısıyla büyük resim şöyle bir durum tarif ediyor; kent yönetimleri iki düzeyli bir yapılanmadan oluşuyor. Kentlerin “üst düzeyi” merkezde oturuyor ve yetkileri her geçen gün biraz daha kendisinde topluyor. Bu arada üst düzeyin seçimlerinin çoktan yapıldığını da hatırlatalım.

Şimdi gittiğimiz seçimler, içi boşaltılan ve özerklikleri büyük ölçüde ellerinden alınan alt düzey kent yönetimi birimi belediyelere yönelik. Önemsiz mi? Kuşkusuz değil; her seçim artık bir güven oylaması niteliğinde! Ama şuna da hazırlıklı olalım; üst düzey, yerel seçimleri yitirirse, alt düzeyin yetkilerini ve kaynaklarını biraz daha kısacak! O yüzden seçimi uzun soluklu bir mücadelede, bir aşama olarak görmekte yarar var.

Yani sonuç ne olursa olsun, önümüzdeki maçlara bakacağız. Ama önümüzdeki maçlara marttaki maçı kazanıp baksak iyi olacak!

Not: Bu değerlendirmenin geniş bir biçimi, Mimarlar Odası yayın organı Mimarlık dergis’nin 405, Ocak-Şubat sayısında yayınlanacak.