Anti militarist bir hareketin savaş savunuculuğuna evrilen hikâyesi neresinden bakılırsa bakılsın ibretlik. Bahse konu olan Alman Yeşiller. Ukrayna’daki savaş bir nevi tektonik yarılmaya yol açarken Yeşiller’in yaşadığı savrulma, elde bayrak cepheye koşması Avrupa’daki ilerici güçlerin geldiği noktayı da gösteriyor.

Ukrayna savaşı, yerleşik siyasi dengeleri alt üst ederken bu savrulmanın en uç örneğini gösteren Yeşiller (Die Grünen) neden bu noktaya geldi? Eylüldeki seçimde tarihi başarı elde ederek Liberaller ve Sosyal Demokratlarla (SPD) kurulan koalisyon hükümetinin bileşeni olan Yeşiller NATO’culukta, Amerikancılıkta, Rusya düşmanlığında birinciliği kimselere vermiyor.

Yeşiller’in Dışişleri Bakanı Annalena Bearbock gerek savaş öncesi gerekse de savaş sonrasında özel bir militarist görevi üstlenmiş durumda. Donbass’taki cephe hattında çelik yelek ve başında miğfer ile verdiği pozlar akıllarda. Benzer şekilde Yeşiller Partisi Eş Başkanı Robert Habeck 25 Mayıs 2021’de gittiği Doğu Ukrayna’da bir sınır kasabasında başında kask ve kurşun geçirmez yelekle poz vermişti.

NATO’CU SEVDA

Yeşil rengi biraz kazıyınca altından militarizmin “haki yeşili”nin çıkması bir komedi olsa da yeni değil. Yeşiller bundan 20 yıl önce de NATO’nun Kosova saldırısını desteklemişti. Dönemin Yeşil Bakanı Joschka Ficher, dönemin Sosyal Demokrat hükümetin en ateşli savaş elemanlarından biri olmuştu. Kosova’nın yanında Afganistan işgalinde de savaş için el kaldırılmıştı.

Yeşiller daha önce de iktidarın parçası olmuştu. 1998’den 2005’e kadar süren dönemde SPD’nin küçük ortağı olarak iki kez federal koalisyonda yer almışlardı. Bu süreçlerde yönetimin savaş yanlısı tavrı, tabanda ciddi rahatsızlık yaratmıştı. Şimdi de öyle, öncekilere benzer şekilde Ukrayna savaşındaki militarist tutum eleştiriler alıyor. Parti içindeki “realist” kanat ile “idealistler” arasındaki kapışmadan “şahin kanat” galip gelse de taban daha soldan hayata bakıyor.

Yeşiller’e yakın Henrich Böll Vakfı’nın sitesindeki “Alman Yeşillerin Popülerliğini Anlamak” yazısında belirtildiği üzere “Bir zamanlar Almanya’nın soğuk savaş dönemi yerleşik parti sistemini yıkmak amacıyla yola çıkmış olan parti, artık siyasi ana akımın bir parçası olmuştu, ki solcu seçmenler buna temelden karşıydı.”

Yeşiller savaş kışkırtıcılığında Hristiyan Demokrat Partileri dahi geride bırakan bir konumda. CDU/CSU gibi partiler dahi geleneksel Alman dış politik tavrını sürdürerek daha dengeli gitmeye çalışırken Bearbock liderliğindeki Yeşiller pupa yelken savaşa dalmak için bastırıyor. Amerikan çıkarlarını kendi ülke çıkarlarına önceleyen bu tavır, Yeşiller’deki Atlantikçi damarın gücünü göstermesi açısından çarpıcı.

FISCHER’İN MİRASI

Savaş başlar başlamaz Kuzey Akım 2 boru hattının iptal edilmesi için yapılan basınç ülke içinde de eleştiriliyor. Baerbock daha Rusya Ukrayna’ya saldırmadan Moskova’ya Avrupa genelinde politik ve ekonomik yaptırım uygulanmasını, Kuzey Akım 2’nin devreye girmesinin engellenmesini istemişti. SPD’li Şansölye Scholz ise buna karşı çıkmıştı.

Yeşiller’in bu militarizmi iktidarın büyük ortağı SPD tarafından garipsenirken, bu durumun koalisyonda bir çatlağa yol açma ihtimalinden dahi bahsediliyor. Amerikan emperyalizminin ve Atlantikçi sermayenin peşine takılan Yeşiller, varlık koşullarını inkâr edercesine hareket ediyorlar. Alman tarihinin en büyük silahlanma kararın altında yine Yeşiller’in imzası var.

Frankfurt’ta yaşayan yazarımız Gürsel Köksal’dan aktarırsak 1970’li yıllardaki parlamento dışı ve çoğu “bağımsız sol” çizgideki muhalif grup, insiyatif ve örgütlerin bir araya gelmesiyle kurulan Yeşiller, 2000’li yıllardan sonra kabuk değiştirdi. Partinin “sol kanadı” (‘Fundi’ler) “realistler”e yenildiler. Reel siyasetin doğrularını yuaptığını öne süren “realistler” Yeşiller’i de Almanya’yı da savaşa sürüklüyorlar. Evrensel’den Yücel Özdemir’in tespitleriyle bitirelim: “Fischer, bugün aktif siyasette görünmese de bıraktığı miras geride kalanlar tarafından sürdürülmeye devam ediyor. Fischer’in, Alman sermayesinin çıkarları için Yeşiller’in dış politikasını militaristleştirme adımı bugün adeta partinin resmi görüşü haline gelmiş durumda.”