Yeteneksiz Bay Mehmet
Göreve ikinci defa geldiğinden beri, bu işi nasıl kabul ettiğini merak ettiğim bir isim kendisi. İlk kez aramızdan ayrıldığında arkasından admin etmedik laf bırakmamıştı. Dürüstlüğünden girip, Halk Bankası’nı dolandırmaya çalışmalarından çıkmıştı admin. Tabii söz konusu sözlerin sahibi admin olunca işler değişiyor. Bugün ak dediğine, bugün birazdan kara, biraz sonra lacivert, biraz sonra da “Ben öyle bir şey demedim” diyebilme potansiyeline ve dönüş hızına vakıf bir isim kendisi. Babamız, döver de sever de… Tam bilemeyiz de hiçbir şeyin tam bilinmediği bir yerde neyi ne kadar bilip, neye ne kadar güvenebiliriz? Lafına güvenilmeyen, bir dediği bir sonrakini tutmayan bir idarecinin idaresi ne kadar idare ettirilebilir, bunlarla gerçekten de hiç uğraşmak istemiyorum. Normalde bilim kurgu ve mizah yazmak isteyen bir insandım, ülkemiz hepimizi delirtti, hepimiz ekonomist, avıkat, çevre koruyucusu ve bizi yönetenlerin yapamadığı her şeyde bilgi sahibi olmaya başladık. Halk olarak o kadar çok dolandırıldık ki, sonuçta cümleten ya dolandırıcı olduk ya da dünyadaki tüm dolandırıcılık yöntemlerine, tüm hırsızlık alaverelerine hakim hale geldik. Saçma sapan bir yönetimin yetiştirdiği saçma sapan bir nesil olduk. Hiçbir şeye güvenmiyor, her şeyden nefret ediyor, kimseyi sevmiyor, haliyle de kimseler tarafından da sevilmiyoruz. Direksiyonun başındaki şoförümüz zaten düşman başına. Ne kurallara uyuyor, ne şeritten gidiyor, ne kemer takıyor… Ona buna camdan laf ediyor, yoldaki tüm araçlar sahipleriyle kavgalı. Yaşı geçmesine rağmen hala direksiyonda olmak, gözü görmemesine rağmen ilerideki manzaraya bakmak, kulakları duymamasına rağmen en iyi işiten olduğunu ispatlamak zorunda. Belli ki bazı dertleri var çözülmemiş. Onları da deney hayvanı olarak kullandığı bizim üzerimizde çözmek istiyor. Hayvanlara eziyet eden, kendinden küçüklere dert olan bir çocuk gibi. Şımarık, sinirli ve hırslı. Çalışmıyor ama çalıştığını iddia ediyor, okumuyor ama bildiğini söylüyor, sevmiyor ama sever gibi yapıyor… Neyse, herkesin derdi herkese. Gelelim konumuza.
∗∗∗
Mehmet Bey gittikten sonra ardından pek de iyi konuşulmamıştı. Şimdi kendimi kendisinin yerine koyuyorum, empati yapmak istiyorum çünkü ne olup bittiğini anlamak istiyorum. Sonuçta ülkemiz hepimizi biraz önce de dediğim gibi işbilmez idareciler yüzünden VPN’den, insan haklarına, oradan uluslararası hukuka kadar türlü türlü konularda uzman etti. Ne diyordum, evet, Mehmet Bey olsam mesela. Beni işten aldıktan sonra arkamdan da ileri geri konuşulacak, yıllar sonra “O Memo, gel hadi işine geri dön” dense. Ben hayatta gitmezdim. Deli miyim? “Kurulu düzenim var zanpa, çok teşekkür ederim almayayım, alana da engel olmayayım” der, aynen ortamdan uzardım. Sanırım Mehmet Bey de ilk başka böyle yaptı. Ama ne olduysa oldu, birden hakkında söylenen o tüm kötü sözleri sineye çekti, mantıktan uzak metafizik ekonomi bilgisiyle düzelmeyecek bir sistemin tekrar başına geçti. Artık kolunu mu burdular, gelmezsen saç ektiririz saçlı saçlı dolaşırsın mı dediler bilemiyorum. Ne oldu da Mehmet Bey, bu saçma görevin başına gerisin geri geldi, onu kendisine sorabilmek isterdim. Ne cevap vereceğini merak ediyorum. Bazen rüyalarımda zaten kendisiyle görüşüyorum. Bana “Eskiden sarışınmışım, saçlarım omuzlarıma kadar gelirdi” filan diyor. Şimdi derdimiz bu değil.
∗∗∗
Peki bütün bu duruma rağmen, Mehmet Bey, neden aklın ve basit ekonomi biliminin yolunu izlemeyip, hala saçma sapan işlerin peşinde. Ekonomiyi düzeltmek için yapılacakları artık neredeyse okuma yazma öğrenen çocuktan, alzaymır dedelere kadar herkes biliyor ve hatırlıyorken, Mehmet Bey, açıkçası neyin kafasını kovalıyor? Hala motokuryelerden, bahşişlerden alınacak KDV oranları gibi saçma sapan muhabbetlerle hayatımızı her geçen gün daha fakir hale sokmaya çalışıyor. Bu bildiğiniz kötülüktür. Başka da bir tanımı yoktur. Dev şirketlere milyarlık vergi afları, saçma sapan teşvikler, geçiş garantili geçilmeyen yollar, köprüler, havalimanları, gider kapısı anormal saraylar, diyanet gibi bütçesi bir sürü bakanlıktan büyük olan ve giderlerinin %80’ine yakını çalışan maaşlarına giden azman bataklıklar varken, Mehmet Bey hala gık mık diyor. Ortada yapılan hiçbir şey yok, kötülükten başka. Sanırım ülke tamamen kurumadan da sivrisinekler bataklığı terk etmeyecek. Beslenememekten güdük kalan nesillerin sorumlusu kim? Ben miyim, Mehmet Bey mi, yoksa akılsız başlar mı? Matematiği ve bilimi inkar etmekle elimize ne geçecek? Sayılara hadlerini mi bildireceğiz?
Son bir soru: Göz göre göre, akıl ve mantığa aykırı, bu kadar saçmalığı neden yapıyorsunuz ya da bunun içine giriyorsunuz sevgili yetkililer? Aslında sorum kendi kendini cevapladı. Çünkü yetkililer de yetkisiz güzel ülkemizde.