AKP ve Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı seçimi için en ciddi hazırlığı 28 Ekim 2022 tarihinde açıkladığı “Türkiye Yüzyılı” vizyon belgesi oldu. O belge yaklaşık 5 hafta sonra yapılacak seçimin kampanyası için de temel oldu.

Erdoğan kaybettiği değil kazandığı seçimlerin üzerinden gitmeyi çok seviyor. Kendince galibiyetin anahtarı var ve bu da sandık çalışmasında gizli. 22 yıllık sürede bazı ezberler de hafızasına oturdu. Türkiye’nin makas değiştireceği seçimde de durum değişmedi. Yine bildiği yoldan ilerliyor. Dört kolon üzerinden seçim siyasetini kurmaya devam ediyor.

•Hizmet siyaseti: Köprü, havalimanı, şehir hastanesi, TOKİ marifeti ile inşa edilen binalar Erdoğan’ın her konuşmasının temeli oldu. Evdeki televizyondan, buzdolabından, arabadan bahsetti. Hastane kuyruklarının bittiğini ifade etti. Eğitim yapboz tahtasına döndüğü için meseleye çok girmedi. Sosyal yardımları dilinden düşürmedi. Ülkenin ne kadar çok yoksullaştığını bu yardımlar sayesinde öğrendik. İçinde insan olmayan bolca rakam her konuşmasının temeli oldu.

•Askeri yatırımlar: Ekonomide, insani gelişkinlikte, hukukta dünya lideri olamayan Türkiye kendine başka bir alan buldu. İHA, SİHA, uçak gemisi, tank gibi onlarca başlık var. Ülke insanının devletine olan güvenini bu alandan inşa etmeye çalıştı. Bu alanın en önemli yatırımcısı aileden biri (damat) olunca başka bir şevkle anlatıldı. Televizyonlar, billboardlar askeri araçlarla donatıldı.

•Dincilik: Erdoğan’ın kendini en çok rahat hissettiği alan. Burada neredeyse hiç yalan söylemesine de gerek yok. Rakibinin mezhebi üzerinden isim vermeden hakaret etmek, sürekli İslami referanslarla konuşmak, mütedeyyin kesimi CHP ile korkutmak mahir olduğu alanlar. Bu seçimde çıtayı biraz daha yukarı taşıdı. Kuran’ın yanına seccadeyi de aldı öyle dolaşıyor.

•Milliyetçilik: Dinciliğin yetmediği dönemlerde devreye sokuldu. Her seçim öncesi mutlaka bir ülkeyle (özellikle de Avrupa ülkesi) neredeyse çatışmanın eşiğine gelmek en sevdiği işlerden biri. Hollanda, Almanya, Fransa, Yunanistan en çok değerlendirdiği ülkeler oldu. Kürt sorunu ve Ermenistan da eklenince milliyetçi konsolidasyon MHP’nin de desteği ile tamamlanmış oluyor.

DUVARA DAYANDI

Bir yandan dindar ve milliyetçi ne kadar ülke insanı varsa tüm kutsallar onlar için devreye sokulmuş halde. Ayasofya, Kâbe, ezan, bayrak seçim sahnesinin vazgeçilmez unsurları haline gelmiş durumda. Ama artık çok fazla etkili olduğunu söylemek mümkün değil.

Yeni ne bir tek sözü ne de bir hedefi var. O kadar ki Erdoğan’ın sözde dünya liderliği bile artık Ortadoğu ufkuyla sınırlanmış durumda. Dünyanın geri kalanını yok sayıp sadece İslam dünyasına konuşuyor. Orada bile istediği etkiyi uyandırdığını söylemek mümkün değil.

Beş yılı aşkın bir süredir derinleşerek devam eden ekonomik kriz “hizmet siyaseti” diye anılan öyküyü anlamsız kılmış durumda. İnsanlar karnı açken Çanakkale Köprüsü ile ilgili sözlere kulak kabartmıyor. Hatta yaşanan açlığın ve sefaletin nedeninin geçiş, hasta ya da yolcu garantili yatırımlar olduğunu düşünenlerin sayısı az değil.

Deprem ve sonrasında yaşananlar komşu devletlerle ilişkiyi de başka noktaya taşıdı. Yunanistan, Suriye, Mısır, Avrupa düşman olmaktan çıktı. Erdoğan’ın elinde çok da kullanamayacağı bir tek ABD kaldı.

MUHAFAZA ETMEK İÇİN

Erdoğan sadece siyaseten değil, tüm birikimini muhafaza etme üstüne kurdu. Esas olarak elindekileri korumaya çalışıyor. Sağa sola sert sözler söylese de esas olarak savunmadan çıkamıyor. Ekonomik, siyasi ve örgütsel olarak eldeki mevcudu ayakta tutma üzerine bir politikası var. Bu bir tercih olmaktan çok bir zorunluluk haline geldi. Her seçimde kendini zafere götüren dört kolonlu siyaset devri kapandı. Elinde sadece damadın askeri yatırımları var. Döne döne onu anlatır artık.