Yıldızlarda kendi hikâyenizi aramak

Armağan TUNA*

1986 yılının soğuk bir ocak sabahı, milyonlarca insan heyecanla televizyonlarına kilitlenmiş, Challenger Uzay Mekiği’nin fırlatılış ânını izlemeye hazırlanıyordu. Uzaya yapılacak bu yolculuk, insanlık için bir dönüm noktası olacaktı. Ancak büyük umutlarla başlayan bu tarihi an, beklenmedik bir trajediyle noktalandı ve insanlık, hayallerin ve felaketlerin ince bir çizgide buluştuğu bu ânı asla unutmadı. Erin Entrada Kelly, Düşlerimizdeki Evren adlı kitabında bu unutulmaz olayı bir arka plan olarak kullanarak, çocukluk hayallerine, aile bağlarına ve insan ruhunun dayanıklılığına dair çarpıcı bir hikâye anlatıyor.

Düşlerimizdeki Evren, Thomas ailesinin üç çocuğunun, Cash, Fitch ve Bird’ün çevresinde dönüyor. Birbirinden farklı karakterlere ve hayallere sahip olan bu çocuklar hem kendilerini hem de birbirleriyle olan ilişkilerini yeniden keşfettikleri bir yolculuğa çıkıyorlar. Bird, uzaya ve yıldızlara hayran bir çocukken, Fitch video oyunlarının sanal dünyasında kendini kaybediyor. Cash ise spor alanında başarı kazanma tutkusuyla dolu. Her birinin kendi evreni, özlemleri ve çatışmalı hayalleri, Kelly’nin usta kalemiyle bir araya gelerek, okurları büyüleyen bir öykü yaratıyor.

Hikâyenin en dokunaklı yanlarından biri, uzay gibi sınırsız bir bilinmeze duyulan merakla, insanın kırılganlığını birleştirme biçimi. Bird’ün Challenger’ı izlerken yaşadığı heyecan ve sonrasında hissettiği derin hayal kırıklığı, sadece bir çocuğun düşünden fazlasını anlatıyor. Kelly, yas ve hayal kırıklığı gibi ağır temaları incelikle işleyerek, okurların çocukluk dönemlerindeki duyguları yeniden hatırlamasını sağlıyor. Dahası, hikâyenin içine daldıkça, bu bireysel yolculukların, evrensel bir arayışa dönüştüğünü fark ediyoruz. Bu dünyadaki herkes aslında, kendi evrenini bulmaya çalışıyor. Ayrıca Düşlerimizdeki Evren, bizleri nostaljik bir zaman yolculuğuna çıkarıyor. Walkman’lerden Atari oyunlarına, 1980’lerin renkli dünyası hikâyenin dokusuna işlerken, dönemin sosyal dinamiklerini de ustalıkla yansıtıyor. Ama okur bu kitapta sadece bir dönem hikâyesi bulmuyor, günümüze uyarlanabilecek mesajlar da var, tanıdık sorunlarla yüzleşilebilecek anlar da. Thomas kardeşlerin içsel yolculukları, çocukları olduğu kadar yetişkinleri de etkiliyor. Çünkü her yaştan okur, bu hikâyede kendi hayal kırıklıklarını, umutlarını ve içsel keşiflerini bulabilir.

Özellikle Thomas kardeşlerin birbirleriyle olan ilişkileri ve bu ilişkilerin zaman içinde değişimleri, hikâyeyi çok daha çarpıcı hale getiriyor. Fitch’in, Bird’ün bilime olan tutkusunu anlamaya çalışması, Cash’in hayallerindeki sporu gerçekleştirme arzusu gibi detaylar, aile bağlarının hayallerle nasıl iç içe geçebileceğini gözler önüne seriyor. Bu kitap sadece çocukları ilgilendirmiyor aslında, yetişkinlere de aile ve hayaller arasındaki köprüyü hatırlatıyor.

Kelly’nin sade ama etkileyici dili, her okurun kendi hayatından izler bulabileceği bir öykü yaratıyor. Yıldızlı bir gecede gökyüzünü seyreden bir çocuğun heyecanından, yaşanan trajedilerin bir ailede bıraktığı derin izlere kadar pek çok duyguyu bir arada sunan bu sayfalarda, sadece kurgusal bir hikâyeyi okumayacak, hayaller kuracak, meraka kapılacak ve dayanışmanın önemini bir kez daha hatırlayacaksınız. Eğer bir gece gökyüzünü izlerken kaybolduğunuzu hissettiyseniz ya da yıldızlarda kendi hikâyenizi aradıysanız, bu kitap tam size göre. Erin Entrada Kelly, yalın ama bir o kadar derin anlatımıyla, insan ruhunun köşelerinde saklı olan hayalleri uyandıran unutulmaz bir eser sunuyor.

*Editör, Çevirmen