Yıllara yayılmış bir cinayetin anatomisi
Yenidoğan bebeklerin sağlığı ve yaşamı üzerinden yürüyen ticaretin davası sürüyor. Dava görülürken, tam da zamanında, Türk Tabipleri Birliği (TTB) bir rapor yayımladı. Tam adı: Özel hastaneler yönetmeliğinde yapılan değişikliklerin kronolojisi: Yıllara yayılmış bir cinayetin anatomisi.
∗∗∗
Bebeklerin başına gelenlerin sağlıkta piyasalaşma ile ilişkisi açık. Avukat Özgür Erbaş’ın bu değerli çalışması sağlıkta piyasalaşmanın özel hastaneler ayağında bugünlere nasıl gelindiğinin tarihçesini anlatıyor. Rapordaki tarihçe siyasetten bürokrasiye bir sorumluluklar silsilesidir. Sağlık Bakanı’nın “İnsanlıktan nasibini almamışlar” olarak tarif ettiği sanıkların bu işleri yapabilmesinin zeminini hazırlayan değişikliklerin kronolojisidir. Cumhuriyet tarihi boyunca yapılan düzenlemeler bir yana, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarlarında yapılanlar ana külliyatı oluşturuyor ve bugünleri şekillendiriyor.
ÖZEL HASTANELER İÇİN YAPILANLAR
2219 Sayılı Hususi Hastaneler Kanunu 1933 yılında çıkarılıyor. Kanunun uygulanmasını düzenleyen Hususi Hastaneler Nizamnamesi 5.9.1934 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanıyor. Kanunda Sağlık Bakanlığı denetimlerinde belirlenen eksiklerin zamanında yerine getirilmemesi durumunda mesul müdürün “yetkili mercilerin kararlarına uymama suçundan cezalandırılmasını” öngören hükümler 2014 yılında çıkarılan 6514 Sayılı yasa ile yürürlükten kaldırılıyor. Kanu’nda “hafif hapis cezası” öngörülen fiiller 5728 Sayılı Yasa ile “para cezasına” dönüştürülüyor. Yaptırımların para cezası olarak belirlenmesi düzenlemeleri 2014 yılında 3359 Sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nda da yapılıyor.
Yoğun bakım denince, Yataklı Sağlık Tesisleri’nde Yoğun Bakım Hizmetlerinin Uygulama Usul ve Esasları Hakkında Tebliğ 2011 yılında yürürlüğe konuyor, erişkin, çocuk, yenidoğan hasta birimleri olarak tanımlanıyor. O zamandan sonra pek çok genelge ile üzerinde ayarlamalar yapılıyor.
∗∗∗
Özel Hastaneler Yönetmeliği 27.3.2002 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanıyor, ilki Nisan 2003’te olmak üzere bugüne kadar 45 kez değişiklik yapılıyor. İlk değişiklikte TTB’nin asgari ücret tarifesinin uygulanacağına dair hüküm kaldırılıyor. İktidarın sınıfsal karakterinin sağlıktaki ilk işaretlerinden biri bu. Yapılan 45 değişiklik nasıl özetlenebilir? Genel olarak hastane niteliği olmayan binaların kullanımını, gereken hekim ve sağlık çalışanı sayısı altında faaliyeti sağlayan ertelemeler, hekimlerin kadrosuz, güvencesiz, birden fazla hastanede ve ilde çalıştırılması, görüntüleme ve laboratuvar başta olmak üzere hizmetlerin dışarıdan satın alınabilmesi gibi sayısız düzenleme. Yapılan düzenlemelerin hep denetimin niteliğini düşürdüğü, tespit edilen aksaklıkların idari para cezası ile geçiştirildiği, bu cezaların da hastanelerin gelirleri düşünülünce devede kulak düzeyinde kaldığı görülüyor. Bizzat Sağlık Bakanlığı’nın faaliyetlerin durdurulması, ruhsatın askıya alınması veya iptali gibi hizmetin gereklerine uygun müeyyidelerden geri durduğu anlaşılıyor.
DÜZENLEMELER KİMİN YARARINA?
14.1. 2004 tarihli değişiklikten bir örnek vereyim. Öncesi: “Başka amaçla yapılmış olan yapılar hastane binasına dönüştürülemez ve özel hastane olarak kullanılamaz. Özel hastaneler müstakil binalarda kurulur.” Değiştirilmiş hali: “Başka amaçla yapılmış olan yapılar, 8’inci maddedeki şartları taşıması ve tadilat işleminden önce Bakanlıktan ön izin alınması kaydıyla özel hastane binasına dönüştürülebilir.” İki ay geçmeden, 3.3.2004 tarihinde yapılan değişiklikle özel hastanenin müstakil binada olması gerekliliği de kaldırılıyor, müstakil girişi olması yeterli oluyor, işhanında bile açılmasının önü açılıyor. Bunlar, teşvikler, piyasacı politikalar sayesinde Türkiye’de 2002’de 271 olan özel hastane sayısı 2022’de 572 oldu. Bunlar sayesinde İstanbul’da 231 hastanenin 161’i özel hastane.
∗∗∗
Hekimlerin çalışma koşulları ve hastane sahiplerinin yükümlülükleri için sürekli erteleme sağlayan hükümlere bakınca düzenlemelerin sağlık sermayesinin çıkarları doğrultusunda yapıldığı çok açık. Hatta bizzat hastane patronları ve örgütlerinin ziyaretlerinin ertesi günü çıkan düzenlemeler olduğunu biliyoruz. Özel hastane sahibi olmak isteyenlerin katlanması gereken yük sermayenin üzerinden alınmış, sadece başvuru ile sağlanan 11 kalem teşvik ve SGK’den aktarımlar yoluyla “hasta garantisi” sağlanmış, işletme riski de halkın üzerine yıkılmış durumda.
Özel hastanelerde çalışan hekimlere şirket kurma dayatması yerleşti. Bu sayede hekimlerin iş kanunu ve mevzuattan kaynaklanan hakları aşındırıldı, vergi ve sigorta yönünden de patronların yükümlülükleri daraltılıp hekimlere yüklendi. Yönetmelik değişiklikleri ile hekimlerin örgütü TTB’nin yetkisi sürekli daraltıldı, alana katkı verebilme, denetleyebilme olanakları elinden alındı.
Rapordaki tespitlerden bazılarını TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Alpay Azap üç gün önce TBMM’de komisyon toplantısında sundu. Dünya çapındaki yenidoğan skandalını yaşamamızda etkili olan piyasacı sağlığın mevzuat altyapısı böyle kuruldu.