Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kesin olmayan sonuçlara göre seçimin ikinci turunda oyların yüzde 52,12’sini alarak 5 yıl daha göreve getirildi. Millet İttifakı’nın adayı Kemal Kılıçdaoğlu ise yüzde 47,86 oy aldı. 21 yıllık AKP iktidarı, Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm değerlerini değiştirmeye çalıştı… Seçim sonuçlarına bakarsak maalesef, başardığını da söyleyebiliriz!

***

Önce eğitim ve yargıyı ele geçirdi. “Dindar ve kindar gençlik yetiştireceğiz” dedi. Bilime dayalı eğitimden vazgeçen bir politika izledi. Gelecek nesilleri riske etti. Taraflı ve bağımlı yargı sopasıyla, haklarını koruyan, iktidarı sorgulayan yurttaşları, ‘"Cumhurbaşkanına hakaret" suçuyla suçladı. Bu durum yurttaşın anayasal haklarını işlemez hale getirdi. Özgürlük alanı daralttı. Hak, hukuk ve adalet yok edildi. Üniversiteler ele geçirildi. Araştıran bilim kurumları Saray’a bağlandı, işlevleri ellerinden alındı.

***

Köyler kaldırıldı. Tarımla uğraşan nüfus 500 binin altına düştü. Yerli tohum yasaklandı. Üretim azaldı. Gıda ürünlerin fiyatları önlenmez şekilde arttı. Yurttaşlar, son yüz yılda ilk kez açlıkla karşı karşıya kaldı…

***

Ekonomi çöktü. Cari açık tarihsel rekor kırdı. Yoksulluk kalıcı hale geldi. İşsizlik arttı. Nüfusun yüzde biri olan 850 bin kişi, ülkenin elde ettiği tüm hasılanın yüzde elli dördünü, geri kalan 83,5 milyon kişi de yüzde kırk altısını paylaştı. Böylece son 21 yılda görülmemiş bir adaletsiz paylaşım gerçekleşmiş oldu. Sosyal devlet küçüldü…

***

Sosyal ve ekonomik sıkıntıların nedeni siyasetin tek kişiye bağlı olmasıydı. Rejim değişti. Yargı, yasama ve yürütme partili bir kişiye bırakıldı. Sonuç; Partili o tek kişi devlet oldu. Yani devleti bir parti işgal etti. Valiyi de partisinin il başkanını da o tek kişi atadı. Dolayısıyla kentler ile tüm devlet kurum ve kuruluşları bir kişinin yeterliliği ve yetkinliğine bırakıldı. O kişinin bilgisi, görgüsü, duyguları ve düşünceleriyle ”frensiz ve dengesiz” bir yönetim şekli ortaya çıktı…

***

Erdoğan, Meclis’i feshetti ve Cumhurbaşkanlığı’yla birlikte seçime götürdü. Seçim sürecinde baştan sona, Anayasa’ya aykırı kararlar verildi. Anayasa’ya göre 3’üncü defa Cumhurbaşkanı olma koşullarının oluşmamasına rağmen Recep Tayyip Erdoğan, YSK kararıyla tekrar aday oldu. Kamu görevlisi olan bakanlar, Anayasa’ya göre görevlerinden ayrılmadan milletvekili adayı oldular. YSK, her iki konuda da Anayasa suçu işledi… Üstelik bakanlar, seçim sürecinde devletin tüm olanaklarını kullandı. Örneğin; İçişleri ve Adalet Bakanları, kolluk güçlerine ve seçim kurullarına baskı yapabildi. Bürokratları seçimin kazanılması için pervasızca çalıştı. Ucube sistemde; yeni Cumhurbaşkanı’nın seçilmesiyle birlikte, başta valiler olmak üzere mevcut görevlerdeki 700’ü aşkın üst düzey yöneticinin hemen istifa etmesi gerekeceği için tüm bu bürokratlar, AKP’li il başkanlarından daha fazla çalıştılar…

***

Nihayet 14 ve 28 Mayıs’ta dünyada benzeri olmayan bu ucube sistemin, o tek adamını seçmek için sandığa gittik. Yurttaşını ayrıştıran, yabancılaştıran, kendisini bu ülkeye ait olarak hissetmeyen, bu nedenle, ülkenin suyunu, ormanının denizini, kıyısını peşkeş çeken ve de adeta nefretle emekçisini sömüren AKP iktidarına karşı, Cumhuriyet tarihinde ilk kez tüm toplumsal muhalefet birleşti… Yurttaşın yarısı devleti işgal eden Erdoğan’a karşı çıktı. Türlü seçim hileleri, tuzaklar, sandıklara yapılan saldırılar sonrasında toplumsal muhalefet kaybetti. Çok çalışıldı. Başta Kılıçdaroğlu olmak üzere emeği geçen herkese şükran borçluyuz… Ancak üst akıl, dolar karşılığı ev alarak dışarıdan ithal edilen yeni yurttaşlarıyla milletinin yarısının üzerine çullandı ve seçimi kazandı…

***

Bu devran böyle devam edemez. Emeği sömüren, çocuğu aç yatıran, kadını yok sayan, Hazine’yi boşaltan din tacirlerine meydan bırakılamaz. Çünkü biz kaybetmedik… Evet, yanlış ve eksik yaptık! Ama “emekçi halk olarak” bu düzeni değiştirmek için kararlı ve cesur olmaya devam edeceğiz. Yeni bir dönem başlıyor. Sevindirici nokta sol, 21 yıl sonra “Siyasette ben de varım” dedi. Özellikle CHP,  yeniden ilkelerine dönmeli ve liyakatli kadrolarıyla korkmadan “sol ve sosyal demokratım” diyerek, bu yeni dönemde eylem ve söylemleriyle doğru politikalar üretmeli. CHP’nin en değerli varlığı üyeleridir. Her ne kadar genleriyle oynanmaya çalışılmışsa da çoğunluğu hâlâ solcu, devrimci ve yurtseverdir... Bilinmeli ki, CHP’de söz ve karar hakkı üyenindir. Çünkü CHP örgütü, ilkeleri ve üyeleriyle güçlüdür.

***

Bundan böyle yapılacak tüm seçimleri bu inançlı üyeler belirlemeli ve yaklaşan parti örgütleri seçimlerinde genel merkez yönlendirici olmamalı, üyelerin tercihine yönetimler saygı duymalıdır. Yerel yönetim adayları, yerel üyelerce seçilmeli, böylece CHP’nin Türkiye’deki kazanma gücü atağa kalkmalıdır. Bunu gerçekleştirecek liyakat sahibi kadrolar CHP içinde zaten vardır.