Google Play Store
App Store

Gel abi gel, bir çorba içelim şurada. Karnım aç. Artık hayatta kalmak bile çok para oldu. Belediyeden çorba içiyoruz, ona da şükür. Elden avuçtan bir şey gelmiyor. İş yok, eğitimliyim, üniversite bitirdim ama kim şey yapsın üniversiteliyi. Her yerde saçma sapan adamlar, onların yeğenleri, kuzenleri, eşleri, enişteleri, kayınçoları, baldızları, şoförleri, çaycıları… Adamlar adamları toplamış durmuş. Memurluk mümkün değil zaten. Belli bir şeye inanmıyorsan ya da tapmıyorsan ya da korkmuyorsan, seni yok sayıyorlar. Zaten yokuz. Biz halkız ve yokuz. Bunu ilk depremden sonra anlamıştım da o zaman hiç böyle bir şey gelmemişti başımıza. 99 senesinde gittim Adapazarı’na abi. İki dil biliyorum. Japon ekipler geldi, onlara İngilizce çeviri yapıyorum, enkazlara giriyor çıkıyoruz. Arama kurtarma ekibi adamlar. Ben de yanlarındayım, her yer ceset abi. O kadar insan kurtardık, bir o kadar daha kurtarabilirdik. Keşke biraz daha zamanımız olsaydı. Keşke ama olmadı. Adamlar ellerinden geleni yaptılar. Sonra da tası tarağı toplayıp memleketlerine döndüler. “Sizin bu depreme alışmanız lazım, evlerinizi sağlam yapmanız lazım. Yönetmelik yetmez sadece, o yönetmeliği denetlemek de gerekir” dediler, sonra gittiler. Bir iki kere yazıştık. Hatay depreminde mail attılar, “İyi misiniz?” diye. Nasıl iyi olalım. Hayattayız diye iyi mi olmamız gerekiyor. Yaşıyoruz enkazların içinde işte. Zaten o depremden sonra da “Yıllardır nasıl hiçbir önlem almadınız?” diye sordu adamlar. Ne diyeyim adamlara? Biz halkız, biz yokuz mu diyeydim. Üzüntüsünden intihar eder elin Japonu bu dediğimi duysa… “Ülkeniz, memleketiniz sizin için hiçbir şey yapmıyor mu? Hiç size bakmıyor mu başınızdakiler?” der valla. Ne diyeyim? Bilineni mi söyleyeyim. Evet abisi bakmıyor, umurlarında da değiliz mi diyeyim? Fakir fukara gibi sadakaya alıştırdılar bizi, bak şu ekmek, nimete laf olmaz ama dünyanın en kalitesiz ekmeğidir herhalde. Karbonhidratla beslenen çocuğun kafa çalışır mı abi? Bir bak şu sokağın haline bak! Kaç yerde kural ihlali görüyorsun? Al bak, şuradan çakarlı araç geliyor makas ata ata. Gördün mü? Şimdi bunu polise mi şikayet edelim? Kimi kime şikayet edelim abi? Sen okumuş adamsın sen söyle. Biz okuduk ama boşa okumuşuz, canımıza okundu abi. Bak trafik polisi arabası, U dönüşü yapıyor “U dönüşü yasak” tabelasının yanında.

Bak mesela sokağa bak! Her yer gri, iki tane gariban ağaç kalmış. Şuralar filan eskiden top sahasıydı. Baya bildiğin incir, erik, kiraz ağaçları vardı. Gölgesi serin, meyvesi leziz olurdu. Buyur şimdi ne var? Girişinde koruması olan gökdelen sitesi. İnsan gökdelenli sitede oturmak için milyon verir mi abi sen söyle? Zaten bugün milyon diyorum, yarın milyar olur. Son 4-5 yılda iyice bittik iyice. Bak 2020’de asgari ücret ne kadarmış diye merak ettim baktım. Bak 4 yıl önce, dört yazıyla! Asgari ücret brüt 3.577 Lira 50 kuruş, net 2.825 Lira 90 kuruşmuş. Allah razı olsun. Zaten Allah da olmasa başka ne kalacak? Allah razı olsun, Allah korusun, Allah affetsin. Bizim kimsemiz yok abi. Bize kimse bakmıyor, kimsenin de umurunda değiliz. Birazdan gelir yine bitmeyen konvoyuyla, yolu kapatırlar buradan geçer. Geçsin tabii ki ama artık da çok geç oldu. Sonsuza kadar hükümdarlık diye bir şey yok dünyanın hiçbir yerinde. Ha diyeceksin, “Biz herhangi bir yer miyiz?” değiliz tabii. Anadolu hayatın beşiği, Mezopotamya’nın komşusu, uygarlıklar merkezi, üzümün, zeytinin, şarabın, peynirin, zeytinyağının, envai çeşit yemişin, bitkinin, sebzenin doğduğu yaşadığı yeriz. Bir zamanlar Anadolu’da tabii. Şimdi betona gömdük her şeyimizi. Kalanları da yabancıya satıyoruz. Bak şu domates bile bizim üretimimiz değil. Ya tohumumuz kendi tohumumuz değil. Meydanlarda bağırdığı çağırdığı ülkelerle el eleyiz abi. Herkes her şeyi biliyor. Kimsenin umrunda değiliz abi. Sadece sayıyız, onda da 40, 50 bin olsak bile, hepimiz ölsek bile kimsenin taktığı yok bizi. Karıncadan bile değersiziz neredeyse abi. Bak şu benim kardeşin oğlu, et yiyemiyor, paraları yok. Çocuk 11 yaşına geldi, güdük kaldı. Kafası da pek çalışmıyor. Zaten çalışsa ayrı dert. Okul desen okul gibi okul yok. Eğitim sistemini iyice arap saçına çevirdiler. Arapların bile böyle saçı yoktur abi. Okumak istesen de zor, bak üniversiteleri ne hale getirdiler. Adlarını yazamayan adamlar ne işler yapıyor. Bakkalda kasaya koymayacağın adamlar milyonların geleceğine karar veriyor. Eş dost, akraba bi şey olamadık abi. Malı götüren götürdü. Biz de sona kaldık, sola kaldık. Ölsek de kurtulsak da demek istemiyorum ama bakıyorum, sokağa çıkıyorum, otobüse filan biniyorum da yaşamak bu değil be abi. Yaşayanlar da yaşıyor ama o da değil. Keşke hep birlikte yaşasaydık, en kötü ekmekten yeseydik ama çocuklarımız en azından güdük kalmasaydı. Bak bugün yarın aç bi gazete bak, bir iyi haber göremezsin. Yine bir yerde çocuklar ölür, bir yerde kadınlar öldürülür, geri kalanlar da zamanı gelince göçer gider abi. Aç bak ya. Bu gidenler, yitenler insan değil mi abi? Değil işte. Kimsenin zerre umurunda değiliz. Yaşasak da ölsek de bize bakan yok, sadece suratımıza söylenen dandik yalanlar var, yarınlar yok. Seni de tuttum, kusura bakma.