Google Play Store
App Store
Yine yeniden “Güçlü Aile, Güçlü Devlet” söylemi
Fotoğraf: Evrensel

Dr. Dilek BULUT / Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi

Öldürülen kadınların sayısındaki artış ürkütücü, bir günde 3 değil 8 kadın öldürülüyor. Sosyal medyaya yansıyan ve yaşamın içinde tanık olduğumuz vahşi bir eril şiddet hakim.

Değişen sosyal ve ekonomik yapı ile aile ilişkileri ve toplumsal cinsiyet ilişkileri de değişti. Erkekler sahip oldukları, ataerkil düzenin avantajlarını, eril iktidarlarını kaybetmek istemiyorlar. Çalışan, hayatın içinde olan, ev ekonomisine katkısı olan kadın ise evde kendisine dayatılan geleneksel rollere itiraz ediyor, tartışıyor. Evde ya da kamusal yaşam içinde yaşadığı farklı şiddet türlerine karşı baş kaldırıyor. Bu toplumsal cinsiyet gerilimini artırıyor. Öldürülen ya da şiddete uğrayan kadınların çoğu kendi yaşamları hakkında karar vermek boşanmak, ayrılmak isteyen, yaşadığı her türlü şiddete boyun eğmek istemeyenler. Devlet kurumları, iktidar söylemi de bu eril tahakkümü sürdürme yönünde olunca, kazanılmış haklara saldırı devam ettikçe şiddet artıyor. Kadın katilleri iktidarın kadın aleyhine yarattığı toplumsal iklimden cesaret alıyorlar. O nedenle kadın cinayetlerinin ve kadına yönelik şiddetin politik olduğunun altını her seferde çizerek, mücadelenin sistemin tüm mekanizmalarına karşı yürütülmesi gerekiyor.

Biz “muhafazakâr demokrat” bir partiyiz diyen iktidar da, kadını erkekle eşit görmeyen ve ikincilleştiren tavrını çok keskinleştirdi. Bugün kendine yap denileni yapmayan, kazanılmış hakları için direnen, 3-5 çocuk doğurmayı reddeden, iktidarın ne yapmak istediğini en hızlı okuyan kadınlara karşı tavrı çok sert ve net.

TOPLUMSAL CİNSİYET REJİMİ İNŞASINDA; YİNE YENİDEN “GÜÇLÜ AİLE GÜÇLÜ DEVLET” SÖYLEMİ

Aile, hem üretim ve yeniden üretimin örgütlenmesinin temeli olarak, emeğe el koymanın koşulunu yaratan bir yer, hem de insanlar arasındaki yakınlık bağlarının da odağında bir sığınak, dayanak işlevi görür. Değişen toplumsal yapı içinde, kadınların mücadeleleri ile sorgulanabilir olan ataerkil aile kutsallık haresi kuşatılarak kadının emek sömürü ve aile içi şiddet tartışılmaz hale getirir.

Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesine Yönelik Genelge ile 9. Yargı paketindeki 6284 sayılı kanununa yönelik düzenleme birbirleri ile çok yakın konular. Yeni maarif yasası da bundan bağımız değil hepsi de AKP iktidarının toplumu İslami kurallara göre inşasında yeni toplumsal cinsiyet rejiminin başlıkları. 23 yıllık iktidarın bu süreçteki Laik Cumhuriyet rejimine bütünlüklü hamleleri.

Türkiye’de aile merkezli politikalar 2010’dan itibaren hızlandı. 2008’den beri, o dönem Başbakan olan Erdoğan, kadınların 3 çocuk doğurmasını hem kutsallık hem de fıtrat söylemi ile her fırsatta hatırlatıyor. 2011’de kadının adının bakanlıktan silinip ailenin içine konması, 2012 de kürtaj cinayetle eş tutulması yeni toplumsal cinsiyet rejimi inşasının önemli taşları. 2011’de Diyanet İşleri Başkanlığı da Aile bakanlığıyla aile yapısı ve değerlerini korumak amacı ile ilk protokolü imzalıyor. Böylece iktidar “Güçlü Aile” ile kastedilenin “İslami Aile Modeli” olduğunu ve geleneksel muhafazakâr aile merkezli bir politika yürüteceğini göstermiş oluyor.

Ama 2016 yılında bir rapor var ki “Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla” Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunun Raporu” bu daha çok “boşanma komisyonu” olarak da biliniyor. Rapor, 2016’dan bu yana karşı karşıya kaldığımız saldırıların pek çoğunun bir yol haritasını oluşturuyor rapor. TCK 103, İstismar suçunda evliliklere aftan, nafaka hakkının sınırlandırılması, 6284’te yani kadınlar şiddet karşısında uzaklaştırma kararı almak istediklerinde buna bir delil zorunluluğu getirilmesi, boşanma davalarında arabuluculuk getirilmesi gibi kadın hareketinin o zamandan bu zamana karşısında mücadele ettiğimiz pek çok önermenin var olduğu her türlü anormalliği normalleştiren bir rapor.1

2021 de İstanbul sözleşmesi hukuksuzca iptal edilmesi, 20 yıllık iktidarları karşısında direnen kadınlara karşı bir meydan okuma, kadın bedeni ve hakları üzerinden rejim inşası kararlılığının göstergesiydi. Sıra 6284 sayılı Şiddet yasasında. Uzun zamandır zorlama olmadan uygulamadıkları bu yasanın kaldırılması ataerkil muhafazakar İslami ailenin gerçekleşebilmesinin ön koşulu.

Hatırlayacak olursak 2023 yılında, sonuncusu eylül ayında Türkiye’nin her şehrinde eş zamanlı olarak düzenlenen “Aile Çalıştaylarına” Diyanet baş köşede davet edilirken bağımsız kadın örgütleri ve bazı barolara davet bile gitmedi.

Hedef Medeni Yasa ve Laik Hukuk Sistemi. Adalet Bakanı Medeni Yasa ‘yı sil baştan yazacaklarını söylüyordu. Çalıştaylar LGBTİ+ düşmanlığı ve “güçlü aileyi” yıkan etkiler üzerine yoğunlaşmıştı. Tam da bunların ardından “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”, “9.yargı paketi” ve Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesine Yönelik Genelge” neredeyse eş zamanlı olarak gündeme geldi.

9,10,11,12. Kalkınma planlarının da “ana dinamosunu” oluşturan; “Güçlü Aile, Güçlü Devlet” söylemi tekrar karşımızdaydı. Bakan Göktaş, aktif, dinamik nüfus yapımızın korunması, ailenin güçlendirilmesi ve ailenin küresel risklere karşı korunması gerekiyor diyerek “Kendilerini Aile Dostu Ülkeler” olarak adlandıran, benzer politikaları uygulayan dünyadaki neo faşist rejimlere de selam gönderiyordu.

2008’den beri kadınların 3 çocuk doğurmasını hem kutsallık hem de fıtrat söylemi ile her fırsatta hatırlatan Erdoğan “önümüzdeki dönemde ailenin güçlendirilmesi konusunda daha kararlı olacaklarını” söylüyor. AKP ekonomik ve politik sıkışmadan kurtuluşu ikili cinsiyet rejiminde kadın emeğinin sömürüsüne bağlamış durumda.

Onun işaret ettiği yer boşanma oranlarının artmasına karşılık evlenme oranlarının ve çocuk sayılarının düşmesi. Ev kiralarının astronomik fiyatlara yükselmesinin, bu zamana kadar ki en yüksek gıda enflasyonunu yaşamamızın, tek çocuğunu nasıl besleyeceğini düşünüp, okula gönderemediği için ikinci bir çocuğu aklından bile geçiremeyenler Saray’ın gündeminde değil. İktidarın toplumsal cinsiyet rejimi boşanmaları Diyaneti de göreve çağırarak, nafaka hakkına ve laik medeni yasayı sil baştan yazmaya kalkarak evlilikleri artırma, güçlü aileyi kurma derdinde.

Oysa biz biliyoruz ki her gün bu ülkede öldürülen en az 3 kadın en yakınındaki, aynı evde yaşadıkları erkekler tarafından öldürülüyor. Korunması güçlendirmesi gereken aile değil, o ailenin içinde bakanlıktan adını sildiğiniz, şiddete ve istismara karşı 3 çocuk doğurmasını emrettiğiniz kadındır. Bunun içinde yasal ve yapısal yaptırımlarla hem aile içinde hem kamuda da toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin önlenmesi gerekiyor. Hukuksuz biçimde iptal ettiğiniz İstanbul sözleşmesi ve düşman olduğunuz 6284 sayılı kanun bu eşitsizliklerin önlenmesi, aile ve ev içinde kadınların eşit ilişkiler içinde yaşayabilmesi ve güçlendirilmesi ile ilgidir.

Güçlü aile, aile içinde eşit ilişkiler içinde yer alan güçlü kadınla var olabilir. Kadının güçlenmesi ve şiddetin önlenmesi için kaynağının ortadan kaldırılması yani toplumsal cinsiyet eşitliğinin yasal ve yapısal önlemlerle sağlanması gerekir.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının en önemli gündemi güçlü aileden önce “güçlü kadın” ve kadına yönelik her türlü şiddetin önlenmesi için 6284 sayılı yasanın etkin uygulanması olmalıdır.

Yoksulluğun ve eşitsizliğin derinleştiği bir toplumda aile genelgeleriyle, büyük laflarla rıza üretmek zorlaşır. Sofrasına koyduğu ekmeği her gün azalan yanına, bir öğün atlayarak yaşamaya çalışanları “güçlü aile güçlü devlet” masalları ile kandıramazsınız.

Biz sizin aile diye tutturmanızı biliyoruz. Kadının varlığı annelik dışında hiçbir yerde görmeye tahammül edemeyen, onun yaşamın tüm alanlarındaki emeğine göz diken, uysal, içinde yaşadığı yoksulluğa şükreden, çocukları eğitim sisteminin bütün bilimsel içeriğini de boşaltarak dindar ve kindar aynı zamanda itaatkâr bir nesil yetiştirme telaşınız.

Bizdeki güçlü aile heteroseksit, eşitsiz ilişkilerin var olduğu, kadının yaşamının tehlikede olduğun da bile boşanamayacağı bir aile. Çocuk sayısının düşmesi sizin ekonomi politikalarınızın, toplumsal cinsiyet eşitliği kavramını tabu hale getirmenizle ilgili. Kadınları istihdamdan uzaklaştırıp geçici güvencesiz iş alanlarına tıkıştırmanızla , çocuğuna kahvaltı koyamayan, kreş olmadığı için çalışamayan, işini bırakma zorunda kalan işini bırakınca tek maaşla geçinemeyen annelerle ilgili. Güçlü devlet her 1,5 dakikada bir kadının şiddet görmesinin önüne geçebilen bir devlettir.2 Vatandaşına darda bırakmayan, sosyal güvenlik şemsiyesi açan, refahı topluma yayan, sağlık ve eğitim hakkını herkes için kamusal olarak ücretsiz ulaştırabilen devlettir. Güçlü devlet anayasal haklara ve hukuka saygılı, kadına ve çocuğa yönelik şiddeti engelleme konusunda kararlı etkin adımlar atabilen, istismarcılar ve katillerin karşında mağdurun yanında olan devlettir.

Toplumsal muhalefet olarak hep birlikte ardımızdaki rüzgarla çok daha cesur olmamız muhalefete düşmüş bir partinin karanlık hayallerini yıkmak hepimizin sorumluluğu. Söz veriyoruz; İstanbul sözleşmesini feminist mücadelemizle geri alacağız. 6284 sayılı yasaya yönelik girişimlerinizi durduracağız. Bu hayatlarımıza ve haklarımıza, laik medeni hukuka sahip çıkma kararlılığımızdır. Sol Feminist Hareket olarak 22 yıldır olduğu gibi kararlılıkla İslami yaşamın inşasına, toplumsal cinsiyet rejiminize karşı buradayız, bir arada mücadele etmeye devam edeceğiz.

1: https://www.birgun.net/makale/bir-aile-filmi-tecavuzcuyle-bes-yil-112927

2: Emniyet Genel Müdürlüğü’nün raporuna göre; 2023 yılında Kadın Destek Uygulaması(KADES)’na 400 bin 419 kadın