Google Play Store
App Store
Nurcan Bilge Gökdemir

Nurcan Bilge Gökdemir

nurcangokdemir@birgun.net

Atalay özelinde TBMM, aslında toptan siyaset bir varlık ve meşruiyet sınavından geçiyor. Bugün Atalay’ın haklarına sahip çıkmayanların yarın kendileri “Yok hükmünde” sayıldıklarında şikâyet etme hakkı olmayacağını unutmamalı.

“Yok hükmünde…”
Avukatlar AYM kararlarının uygulanması için eylem yapmıştı. (Fotoğraf: Depo Photos)

AYM, Can Atalay kararı ile iktidarın şimşeklerini üzerine çekti. Atalay'ın milletvekilliğinin düşürülmesine karşı yapılan başvuruları 22 Şubat’ta karara bağladıktan sonra eleştirilecek kadar gecikmeli bir sürenin sonunda gerekçesini açıklayan AYM bir anda tartışmaların odağına yerleşti.

Kararının gerekçesinde aynı konuda daha önce verdiği kararlara uyulmadığını hatırlatan AYM öncelikle “Bu karara uyulmak zorunda” uyarısında bulundu. Kararlarının bağlayıcılığına dikkati çeken AYM, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin önceki kararlarına uymamasını "Anayasa Mahkemesince Anayasa'yı ihlal ettiği tespit edilen bir yargısal kararı mahkemeler dâhil hiçbir kamu otoritesi esas alamaz ve Anayasa'ya aykırılığı sabit olan bir karara hukuken geçerlilik tanınamaz" ifadeleriyle eleştirdi. Bu sözlerin özeti şu: “İhlal kararımı kabul edin ve Can Atalay’ın milletvekilliğini geri verin…”

Can Atalay hakkında kesinleşen bir hüküm bulunmaması nedeniyle milletvekilliğinin düşürülmesi kararının “Hukuken var kabul edilemeyeceği” de hatırlatıldı.

UÇUM ROTAYI ÇİZDİ

Kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasından sonra ilk tepki Saray’dan geldi. Gezi Davası’nın Erdoğan’ın kişisel meselesine dönüştüğü yorumlarına haklılık kazandıracak şekilde Başdanışmanı Mehmet Uçum önceki tartışmalar sırasında da olduğu gibi iktidarın işine gelmediğinde yerleşik tüm kuralları çiğneme alışkanlığının yeni bir örneğini sergiledi.

Uçum, “Hukuk, keyfilik, Anayasa’nın üstünlüğü” kurallarını hatırlatan AYM’ye “Hukuku tanımıyorsunuz”, “Keyfisiniz”, “Anayasa çiğneniyor”  dedi… Söyleyenin kimliği açıklanmadan “Hedef kim?” diye sorulsa çoğunluğun Beştepe’yi işaret edeceği bu sözlerle Uçum, AYM’yi suçladı.

Uçum’un açıklaması ile kararları kesin ve bu ülkeye vatandaşlık bağı ile bağlı herkes için geçerli olan AYM’nin, diğer birçok kurum gibi Cumhurbaşkanlığı tarafından “Yok” sayıldığı ilan edildi.

Bu tartışmalar sürerken tuhaf bir rastlantı ile Anayasa Mahkemesi dijital ortamda da yok oldu. Instagram'ın Türkiye genelinde BTK kararıyla engellenmesinin ardından internet kullanıcıları Anayasa Mahkemesi'nin internet sitesine de ulaşamadı. AYM’nin Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın basın ve ifade özgürlüğüne müdahale edebilecek bazı yetkilerini iptal ettiğini duyurmasının ardından siteye girmeye çalışan kullanıcılar “The service is unavailable" (Hizmet kullanılamıyor) uyarısı ile karşılaştı.

Atalay’ın Avukatı Deniz Özen’in AYM kararına uyulmamasının “AYM’yi kapatmak” anlamına geldiği yorumu dijital ortamda fiilen gerçekleşmiş oldu.

15 AĞUSTOS YEMİN İÇİN FIRSAT MI?

Can Atalay ile ilgili bu filmi bir kez daha seyretti Türkiye…

Kısaca hatırlayacak olursak Gezi davası nedeniyle cezaevinde bulunan Can Atalay’ın 14 Mayıs’ta milletvekili seçilmesinden sonra AYM, yargılamanın durdurulmasına, Atalay'ın tahliyesine ve vekilliğinin kabulüne karar verilmesini hükme bağladı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin karara uymayarak dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne göndermesi ile aslında siyasilerin başrolünde olduğu büyük bir yargı krizi yaşandı. Yargıtay “süper temyiz mahkemesi” gibi davrandığı iddiasıyla AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu. Bu süreç AYM’nin ikinci kez hak ihlali kararı vermesi ile sürdü. Uçum’dan önce bu süreçte AYM önce Yargıtay tarafından “Yok” sayıldı.  Karar TBMM’de okundu ve Atalay’ın milletvekilliği düştü.

Atalay’ın avukatları, CHP, DEM Parti ve TİP’in kararın iptali için yaptığı başvuru ile son günlerde yaşadığımız süreç başladı.

Yüksek mahkemeler arasında gidip gelen ve TBMM’de noktalanan bu sürecin ardından şimdi AYM’nin yeniden verdiği iptal kararı ile gözler tekrar Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürüldüğü TBMM’ye ve onun Başkanı Numan Kurtulmuş’a çevrildi. Atalay’ın milletvekilliği düşürülürken Birleşik Arap Emirlikleri’nde olan Kurtulmuş şimdi de Haniye’nin cenazesi için Katar’da…

Can Atalay’ın tahliye edilerek TBMM’ye gelip yemin etmesi ve milletvekilliğini kazanması sağlanacak mı, Kurtulmuş Atalay’ın seçilme hakkının ihlalini önleyecek mi? Merak edilen bu. TBMM’nin 1 Ekim’e kadar sürecek tatili dolayısıyla bir karar için o güne kadar beklenecek mi? Aslında bu sorunun yeni yasama yılı başlayana kadar beklenmesine gerek kalmadan çözülmesi için bir fırsat var. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın konuşma yapması için TBMM Genel Kurulu’nun açılacağı 15 Ağustos günü Atalay’ın milletvekilliğinin iadesi sağlanabilir. TBMM İçtüzüğü’nün  ancak olağanüstü çağrı konusunun görüşülebileceği yönündeki engelleyici hükmü çağrı metnine bu konu da eklenerek aşılabilir. Ancak tüm bunların hayata geçmesini sağlayacak siyasi irade var mı, sorun burada düğümleniyor.

SARAY’IN DEDİĞİ OLUR

Yakın çevresinin TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un bu süreçten rahatsız olduğu önceki dönemde de dillendiriliyordu. Hatta Kurtulmuş’un Atalay’ın önce TBMM’de yemin etmesinin sağlanması ardından hakkındaki hükmün kesinleşmesi ile milletvekilliğinin düşürülmesi gerektiğinden yana olduğu konuşuluyordu. Ancak Kurtulmuş’un bu gayretlerinin (!) MHP’nin müdahalesi ile sonuçsuz kaldığı ve bu durumdan rahatsızlık duyduğu da ifade ediliyordu. Kurtulmuş’un Atalay’ın milletvekilliğinin düşürüldüğü sırada yurtdışında olması da tamamen rastlantıydı, vs…

Herkes çok iyi biliyor ki konu Uçum’un çizdiği rotada gidecek… Saray’ın tavrı net “Milletvekilliği iade edilmeyecek ve cezaevinde kalacak”… “Ama hukukun üstünlüğü…” diye yakın çevresi üzerinden  konuşan iktidar mensuplarının da bu konuda inisiyatif almasını beklemenin saflığa varan bir iyi niyet olduğunu söylemek abartılı olmaz.

Atalay konusunda sonuç almaya dönük etkili muhalefetin sergileneceğinin işaretleri de görülmüyor. Ateşli nutuklar, çatış kaşla, parmak sallayarak yapılan açıklamalar…

Atalay özelinde TBMM, aslında toptan siyaset bir varlık ve meşruiyet sınavından geçiyor. Bugün inandırıcı ve etkili bir şekilde Atalay’ın haklarına sahip çıkmayanların yarın kendi siyaset yapma hakları ellerinden alındığında şikâyet etme hakkı olmayacağını unutmamaları gerekir…