Google Play Store
App Store

Havaya karamsarlık hâkim. Nasıl olmasın ki? Başkentin göbeğinde, masum insanlar kalabalığı içinde, biri kendisini yok ediyor...

Havaya karamsarlık hâkim. Nasıl olmasın ki? Başkentin göbeğinde, masum insanlar kalabalığı içinde, biri kendisini yok ediyor... Etrafındakilere birlikte. Güneydoğu'dan yine iç acıtan haberler geliyor. Silahların en kalleşi mayın 6 askeri öldürüyor. Türkiye seçime giderken, en karanlık senaryolar akıllarımızı zorluyor. Şu güzelim memlekette üçer beşer yok ediyoruz kendimizi.

Biraz yüksekten bakabilsek dünyaya, daha da kararacak içimiz. Irak'ta kan gövdeyi götürüyor, Lübnan iç savaş yolunda yine. Türkiye'yi "iç savaş" sözcüğüyle birlikte ananlar da var. Büyük bir insanlık trajedisinin yaşandığı Darfur ise bize epey uzak! Daha yukarılara çıkmak gerek oraları görebilmek için.

Nasıl bir canlı türüysek, vahşi bir iştahla yok ediyoruz birbirimizi.

Epeyce yukarıdan bakabilsek dünyaya, uzaydan mesela, manzara daha da korkunç bir hal alıyor. BM, yerküre üzerinde saatte ortalama 3 hayvan ve bitki türünün "insan faaliyetleri yüzünden" yok olduğunu haykırıyor. Biz, insanoğlu yani, güya en akıllısı canlıların, üçer üçer yok ediyoruz etrafımızdakileri. Öyle yılda, ayda, haftada, günde değil, saatte üçer üçer yok ediyoruz.

BM Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi Başkanı Ahmed Djohlaf,bazı günler 150 kadar bitki ve hayvan türünün yok olduğunu ve her yıl insan faaliyetleri nedeniyle 18 bin ila 55 bin türün tükendiğini vurguluyor. "Avrupa'daki her 6 memeliden birinin soyu tehlikede" diyor.

Nasıl canlılarsak biz, şehvetle yeni yeni ma-kinalar, arabalar, dev tesisler, atom santralleri peşinden koşuyoruz. Her büyümeyi gelişme, her teknolojik adımı ilerleme sayan bir budalalık hali içindeyiz.

Biz, uzaydan herhalde incir çekirdeğini doldurmayacak gibi görünen, sorunlar için birbirimizi boğazlarken, tüm insanlığı taşayan gemi hızla batıyor. "Yeryüzündeki yaşam, daha çok insan etkinliklerinin bir sonucu olarak 65 milyon yıl önceki dinazorlar çağından bu yana en büyük kitlesel yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyor. ... her gün yüzden çok tür yok olmaktadır ve bu rakam önümüzdeki birkaç on yıl içinde iki ya da üç katına çıkacaktır. Bu gezegen üzerinde yaşamın sürekliliğini sağlayan hava, su ve toprak gibi doğal kaynaklar alarm verici boyutlarda kirlenmekte ya da tükenmektedir... Gelecek kuşakları tehdit edecek olan zehirli atıklar tüm dünyada artmaktadır. Yeryüzünün vahşi doğa alanları, ormanları, sulak alanları, dağları ve çayırları imara açılmakta, taş yığınlarına dönüştürülmekte, kurutulmakta, yakılmakta ve tü-kenmeleriyle sonuçlanacak biçimde tahrip edilmektedir. Ozon tabakasının tahribi ve sera etkisinin sonucu olarak, insan etkinlikleri gezegenin havasını ve iklimini tehdit etmektedir" Oar-dins, Çevre Etiği, 2006:16-17).

Başka söze ne gerek? Saatte üçer beşer yok oluyoruz işte. Ve bu hızla yok ederken kendimizi, bir seçime de gidiyoruz. Kuşkusuz, pek çok etken belirleyecek oyumuzun rengini. Ama, bir de partilerin çevre politikalarına bakmak gerekmez mi? Eğer içinde olduğumuz yerküre gemisi başdöndürücü bir hızla batı-yorsa, ekonomiden, Kürt sorunundan, dış politikadan, laiklikten daha mı az önemli çevre?

AKP,ömrünü doldurmuş Meclis'ten, yangından mal kaçırır gibi nükleer enerji yasaları, yaylaları beton yığınına çevirecek mera "afları geçiriyor. Harita ve Kadastro Mühendisleri "Yegâne yaşam kaynağımız olan topraklarımız bir meta haline dönüştürülerek satılmakta ve sonucunda ülkeye verilen ... doğal zararlar göz ardı edilerek geleceğe dair bir belirsizliğe ... sürüklenilmektedir" diye uyarıyor.

"Dünya Yalnız Bizim Değil"diyen ve yeryüzünü paylaştıklarımıza tam sayfa ayıran bir gazetede yazmak bir ayrıcalık aslında. "Çevreye saygı ve çevre bilincinin geliştirilmesi için çaba sarfetmeyi" gazeteciliğin etik ilkeleri arasına yazmak gerekiyor. Turizm ve Çevre Muhabirleri Derneği (TURÇEV) gibi meslek örgütlerinin kurulmuş olması umudu besliyor.

Ancak, saatte üçer beşer yok olduğumuzu düşününce, tehlikenin ne denli büyük olduğu ortada. Ama yok... Aslında, tehlikenin hiç de farkında değiliz!