Yoksulların adı yok

TOPRAK IŞIK

Çınar Yayınları’ndan çıkan Çöp Ev, 1983 doğumlu Erden Bolerden’in ikinci kitabı… Başkahramanın ağzından ne kadar güzel ifade etmiş Bolerden: “Hayat ırmak gibi yavaşça akıyordu, ben içine kendimi katıyordum.” Okur da kitaplardan bunu bekliyor. Hikâye kendine özgü bir hayat gibi aksın ve o da içine katılsın. Kendine özgülük önemli; yazardan kimse gerçek hayatı, gazeteciymiş gibi, aynen yansıtmasını istemiyor.

Sayfalarda harflerle, kelimelerle, cümlelerle inşa edilmiş özel bir dünya görmeyi arzuluyor okur. Orijinal ama kendi içinde tutarlı bir dünya… Bolerden, sizi çok yoksul bir mahalleye götürüyor. Her şehirimizde bulunan mahallelerden birine… Ve aynı zamanda yazarın kendi hayal dünyasında var ettiği ona özgü bir mahalleye… Tıpkı Yaşar Kemal’in romanlarındaki Çukurova gibi… Bolerden’in yarattığı mahalle ve o mahallenin çoğu hiç de sakin olmayan sakinleri, kendilerine has özellikler taşıyor. Kitabı renkli kılan en önemli unsurlardan biri bu.

Şefkate yer verilmeyen, düşenin tekmelendiği mahallenin adı yok. Orada yaşayanların isimleri de kitap boyunca hiç anılmıyor. Kahveci, kartoncu, iri kıyım, dede, anne, baba, hayat kadını diye bahsediliyor onlardan. Adların yerini alan lakaplar daima cins isim olarak kullanılıyor. Belki de yazar yoksulların kendilerine ait özel isimlerinin bile olmadığını vurgulamak istiyor. Kitapta isimiyle bahsedilen tek kişi ise mahallede yaşayanlardan biri değil. Özellikle çocuklara yardım etmeye çalışan genç ve güzel bir kız. Adı Mevsim… Onun da mahalleyle teması çok uzun süre devam edemiyor.

Anlatıcı mahalledeki gençlerden biri… Mevsim’den çok etkileniyor; ona aşık olduğunu söylemek de mümkün. Tek amacı, ömür törpüleyen mahalleden kurtulmak… Hayatını, annesi, babası, dedesi gibi orada harcamaktan ödü kopuyor. Romanın olay örgüsü onun kurtuluş çabası üzerine oturtulmuş. Yaptığı planın ilk adımını gayet başarılı biçimde hayata geçiriyor. Peki ya sonrası? Sonrası, romanın kendisi…

Erden Bolerden’in dili az rastlanır bir kıvraklığa sahip. Sözcük oyunları konusunda son derece başarılı bir yazar var karşımızda. Betimlemeleri anlatılan dünyanın hayal edilmesini kolaylaştırırken okuru asla sıkmıyor. Öte yandan özellikle yabancı kökenli sözcüklerin zaman zaman yanlış kullanıldığını görmek ise şaşırtıcı: “İri kıyımın ne halt edeceği belli olmazdı ziyadesiyle.” Yazarın dildeki mahareti böyle hataların etkisini azaltıyor. Hatta insan acaba bunları özellikle mi yapmış diye de düşünüyor. Kitabın anlatıcısı olan kahramanın eğitimsizliğine böylesi daha çok yakışıyor diye…

Acaba çağımız insanı kendini güvensiz ve yoksul bir dünyada sıkışıp kalmış mı hissediyor? Umudu gelip geçici bir “Mevsim” gibi görüp kurtuluş çabasının beyhudeliğine mi inanıyor? Romandaki insanların ve olayların ilginçliği alegorik yorumlama isteğini kışkırtıyor ve akla böylesi sorular düşürüyor. O mahalle, tanıdık bir şehre kondurulabilecek yoksul bir mahalle olmanın ötesinde bir anlama mı sahiptir? Kahve, kumar masası, ölümü bekleyen ama bir tülü ölemeyen dede, uyuşturucu satıcısı, iyilik meleği Mevsim, başka bir senaryonun temsilcileri olarak mı oradalar? Esere böyle yaklaşmak okurun önünde yeni kapılar açılmasını sağlayabilir. O kapılardan geçip referansı kaybederek esere ayakları yere basmayan, uçuk anlamlar yükleme tehlikesiyle birlikte… Alegoride aşırı yorum tuzağına düşme tehlikesi her zaman var.

Günümüz Türk edebiyatında pek çok roman hikâyesini boğucu bir atmosferde sunuyor. Koyu bir karamsarlık tüm olayların ve duyguların üstünü örtüyor. Çöp Ev de bu bakımdan çoğunlukla aynı safta duruyor. Bu genel eğilimi sosyolojik açıdan yorumlamak mümkün olmanın ötesinden gereklidir; ancak sanatçıları bu açıdan eleştirmek haksızlık olur. Her yazar kendi hayal ettiği dünyayı paylaşıyor. Ismarlama duygu ya da atmosfer yaratma çabası yazarın kahramanlarını cansız kılabilir. Bu ise edebi eserler için zevkten bağımsız bir kusurdur.

Bolerden, edebiyat severlere gönül rahatlığı ile önerilebilecek bir yazar. Güzel bir dili var. Kanlı canlı, etten kemikten kahramanlar yaratabiliyor. Çöp Ev’i okuyanlar yazarın bundan sonraki gelişimini de merak edecek ve yeni eserlerini bekleyeceklerdir.