Yoksulluk ile yaşamak

Prof. Dr. Esin DAVUTOĞLU ŞENOL - @esenol
‘‘Herkes İçin Uzun Bir Ömür” Çünkü herkes tatmin edici bir yaşam için bir şansı hak eder!
Bu alıntı, yaygın uygulanılmaya başlanıldığından beri milyonlarca yaşamı kurtarmış, milyonlarca sakatlığı önlemiş dahası milyonlarca insanın çalışma gücünü kaybetmesine ve yoksulluğa düşmesini önlemiş aşılar ile ilişkili farkındalık haftalarından birinin sloganıydı. Ve gördüğümde beni “bilim ve güncel tıp sonunda yaşamsal sorular için daha önce pek uğramadığı felsefeye başvuruyor “diye gülümsetmişti.
Ben de aşılar için “aynı zamanda insanları yoksulluğa, yoksulları açlığa düşmekten kurtaracak büyük bir buluş” diyorum. Güncel tıp ve onunla ilişkili bilimin, teknolojinin ürettikleri yüksek maliyetli. Bu nedenle, bu alanlara ciddi yatırımları ancak ekonomik gücü yüksek ülkeler ve ancak karlılık umut ettiklerinde yapıyorlar.
Onlara ulaşmak ise gerçek gereksinim sahibi olanlardan çok yatırımı yapan ülkelerin orta-yüksek gelirli vatandaşlarının imkanı dahilinde. Bu bakımdan yalnızca koruyucu ve etkili olan aşılar bir eşitlik sağlıyor ama kafa karışıklığı yaratılmaya çalışılan konuların da başında geliyor. Dünyada yoksulluk ve yoksunluk, varsıllık ve refahtan daha hızlı artmaktayken fırtınasına tutulduğumuz, şimdilik “unutan belleğe” emanet edilmiş görünen küresel salgında ben de sürekli “bulaşıcı hastalıklar sınıfsaldır” diyordum. Çünkü yoksulluk, küçük kapalı mekanlarda çok kişinin ve kuşakların bir arada yaşaması nedeniyle tüberküloz, COVID-19, zatürre gibi solunum yoluyla bulaşan ölümcül ya da ishal, uyuz gibi hastalıkların kolay yayılımı demektir.
Ayrıca toplu taşımaya binmek, bedensel ve zihinsel olarak zorlu işlerde çalışmak, yeterli beslenememek gibi etmenler de karşılaşılan mikrop yükünü ve hastalığın şiddetini artırır. Üstelik salgın yoksulları daha da yoksullaştırdı, kırılgan grupları daha da kırılganlaştırdı. Türk filmlerindeki zengin kıza aşık olan, aşkından kavrularak kan tüküren ve aşkına da kavuşamayan yoksul ve hassas delikanlı metaforu çok yerindedir. Verem yoksullukla yakın ilişkili, tatmin edici bir yaşam ile mesafeyi açan ve hala en önemli öldürücü hastalıklardan biridir. Şimdi henüz, köle gibi göz açmadan, sürekli işsizlik boyunduruğunda “çalışmak acısı” ile çalıştırılan, yoksullukları ile “yaşamak acısına” da sürüklenen insanların, yoksulluk sınırının çok altındaki asgari ücret kararı açıklanmışken, yoksulluğun neden ölümcül bir halk sağlığı sorunu olduğunu not düşmek gerek.
Verilere göre dört kişilik bir aile için açlık sınırı 20, yoksulluk sınırı 72 bin TL dir. TÜİK 2022 çocuk araştırması, gelişmek ve sağlık için temel olan besinlerden et, tavuk veya balığı her gün tüketen çocukların oranının %12,7,meyve tüketen çocukların ise %50.5 olduğunu gösteriyor. Yoksulluk insan eliyle yaratılan bir olgudur. “Yoksulluk tesadüfen veya yanlış kararlar sonucu oluşmaz. Tersine bilinçli politikaların ve tercihlerin ürünüdür.Bazıları yoksul olsun ki bazıları varsıl olabilsin” (Sağlık ve Yoksulluk-Toplum ve Hekim Dergisi Cilt:19,sayı:1, Necati Dedeoğlu) Ve yoksulluk sağlıkla çok yakın ilişkili bir sosyal belirleyicidir.
Bir önceki yüzyıla göre insan nüfusundaki en önemli değişim yaşam beklentisi/süresinin uzaması oldu. Yaşam süresinin uzaması ve yaşanılan yılların tatmin ediciliği ise yaşam koşullarıyla yakın ilişkilidir. Yaşam koşulları, asgari olarak, yeterli beslenmek, iyi uyumak, temiz su, temiz çevre, güvenli ulaşım, nitelikli sağlık hizmetine zamanında erişim, güvenli doğum, temiz hava ama aynı zamanda kültürel, sosyal destekler, egzersiz ve iyi beslenmektir.
Yoksulluk uygun sanitasyona, sağlık eğitimine, güvenli içme suyuna erişim eksikliği, yetersiz beslenme ve iç mekan hava kirliliği gibi nedenlerden erken ölümlerin sorumlusu “bulaşıcı hastalıklara” karşı duyarlı olmak demektir. (https://www.escmid.org/event-detail/diseases-of-poverty/) Ama yapılan çalışmalar yoksulluğun, obezite, yüksek tansiyon, tütün kullanımı, diyabet, kalp-damar hastalıkları gibi “bulaşıcı olmayan hastalıklar” için de önemli risk oluştırduğunu ortaya koymaktadır.
Bulaşıcı olmayan hastalıklar dünyadaki ölümlerin üçte ikisinden sorumludur. İki yüz seksen üç çalışmanın sonuçlarına göre bu ölümlerin beşte dördü yoksul ülkeler/bölgeler ve insanlarda ve üçte biri de 60 yaş altında olmaktadır. Demek ki yoksulluk yalnızca daha fazla değil daha erken de ölmek demektir. http://dx.doi.org/10.1016/S0140-6736(18)30482-3
Dünyada, her üç kanser ölümünden ikisi sigara içme, yetersiz beslenme, fiziksel hareketsizlik ve yetersiz kanser taraması gibi yaşam tarzı ve davranışlara bağlanmaktadır. Yoksulluk, kanser riski ve kanserden ölümleri artırmaktadır. https://doi.org/10.1158%2F1055-9965.EPI-20-0007 Artık bir salgına dönüşen ve önlenilebilir ölümlerin önemli nedeni olan obezite düşük gelirli insanlar arasında yaygındır. Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması-2017 raporuna göre Türkiye’de obezite sıklığı, 15 yaş üzerinde %31.5, kadınlarda %39.1’dir. https://hsgm.saglik.gov.tr/tr/obezite
Türkiye, obezite oranı açısından dünyada 17. sırada yer almaktadır. Obezite gibi kronik durumlarda artan sağlık harcamaları, üretkenliğin en yüksek olduğu yıllarda ücret kaybı ve kaçırılan eğitim nedeniyle de yoksulluk oranlarını artırabilmektedir. Yoksulluk nedenli sağlık kaybı, sağlık kaybı ile artan yoksulluk gibi talihsiz bir kısırdöngü ile yoksulluk artık aşılamayan ve kuşaklara aktarılan bir yaşam engelidir.
Yaklaşık iki aydır yaşatmak için çırpınmak zorunda kaldığımız babasına eşlik eden otuzlu yaşlardaki gencin işinden atılması her gün karşılaştığımız trajik örneklerden birisidir. Her yoksul da aynı kırılganlıkta değildir, yaşlı, engelli, göçmen, etnik gruplar ve kadın yoksullar daha kırılgandır. Yoksulluğun yol açtığı, yaşadığı topluma yabancılaşma, dışlanmışlık, güçsüzlük ise alkol, tütün gibi alışkanlıklara ve suça eğilimi artırmaktadır.
Yoksulluk dolaylı olarak yetersiz sağlık bilgisi ve sağlık erişimi, niteliksiz sağlık hizmeti nedeniyle hasarlar, sık ve çok doğum ki bu doğrudan kadın rahim ağzı kanserini etkilemektedirler ilişkilidir. Ve yoksulluk, sık ve ağır hastalıklarla, kazalar ve şiddet ile, sakatlıklarla, anne ve bebek ölümleriyle, “yaşamak ve çalışmak acısı” ile, intiharlarla, ruh hastalıklarıyla ve sonuçlanan bir sağlık sorunudur.
Yoksulluk erken ve ani ölümlere yol açan, tatmin edici bir yaşamdan uzaklaştıran sağlık sorunlarıyla yakın ilişkilidir. Yoksulluk ile ilişkili tüm sağlık sorunları önlenebilir hastalıklardır. Yoksulluk da mutlak önlenmesi gereken toplumsal bir şiddet ve sağlık sorunudur. Yoksulluğu dolu dolu yazan Yaşar Kemal “Yoksulluk insanlığın en aşağılanmış yeridir” der. Varsıllığı da refahı da üreten sağlıktır. O vakit “yoksulluk bir halk sağlığı sorunudur” tespiti çok yerindedir. Bu tespit kabul görene dek bilim insanları ve hekimler yoksulluğu dilinden düşürmemelidir.