Google Play Store
App Store

Ekonomik krizin ağırlığını yurttaşa yükleyen iktidarın, ekonomi politikalarıyla kamu kaynaklarını nasıl tüketmeye devam ettiğini ortaya koyan rapor önceki gün BirGün’ün manşetindeydi. İstanbul Planlama Ajansı (İPA) tarafından, vergi uzmanı Ozan Bingöl ile birlikte hazırlanan Türkiye’nin İsraf Karnesi raporuna göre kamu kaynakları verimli kullanılmıyor, israf ediliyor. “Yalnızca Kur Korumalı Mevduat, iki yılda kamu kaynaklarının 1 trilyon 58 milyar lira zarar etmesine neden oldu” deniyor. Raporda belirtilen diğer bir israf kalemleri faiz giderleri ve garanti ödemeleri. 2016’da vergi olarak ödenen her 100 liranın 10 lira 95 kuruşu faiz harcamasına giderken 2024’te 100 liradaki faiz payı 16 lira 93 kuruşa ulaştı. Bütçeden faize giden tutar artarken, kamusal hizmet ve altyapı yatırımlarına ayrılan para ise azalıyor. Garanti ödemeleri ise koca bir kara delik. Raporda, Sayıştay ve Dünya Bankası verileri araştırıldığında garanti ödeme tutarlarının yatırım maliyetlerinin kat kat üstünde olduğu belirtiliyor. Bunların başında ise Zafer Havalimanı geliyor.

∗∗∗

CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, 2024 yılının ilk 8 ayında Zafer Havalimanı’nın hazineye zararını açıkladı. Buna göre garanti edilen giden yolcu sayısı 878.488. Ama gerçekleşen giden yolcu sayısı sadece 22.404. Garanti ve yatırım bedeli arasındaki hata payı yüzde 97,45 olarak hesaplanan bu ikonik AKP yatırımı ile hazineden şirkete aktarılacak garanti ödemesi 4.529.658 Euro. Güncel kurla 171 Milyon TL. Yap işlet devret modeli ile IC İçtaş İnşaat tarafından yapılan Zafer Havalimanı, yine Yavuzyılmaz’ın verdiği bilgilere göre geçen yıl da yolcu garanti sayısını tutturamamış ve şirkete hazineden, güncel kurla 220 Milyon TL ödenmişti. Devlet Hava Meydanı İşletmesi Müdürlüğü verilerine göre 2023 yılı için garanti edilen giden yolcu sayısı 1 milyon 317 bin 733 iken havalimanını kullanan sadece 43 bin 200 yolcu olmuş ve hata payı yüzde 96,72 olarak ölçülmüştü. Hazineyi her yıl düzenli olarak zarara uğratan bu havalimanı için şirkete 2044 yılına kadar garantili ödeme yapılacak.

∗∗∗

Yolcusu olmayan bir havalimanı yaptırdığı şirkete her yıl yolcusu varmış gibi para ödeyen iktidar, Ağustos ayından itibaren, tasarruf tedbirleri kapsamında taşımalı eğitimde mesafeyi 50 kilometreden 30’a düşürdü. Yani bunda daha uzakta bulunan köylerdeki ortaokul ve lise öğrencileri ‘okul pansiyonlarına’ yerleştirilecek. 10’dan az öğrencinin bulunduğu köyler ise ‘taşımalı eğitim’ kapsamından çıkarıldı. Taşımalı eğitim, Türkiye’de uygulanmaya 90’lı yıllarda başlanmış tartışmalı bir konu. Yerleşim birimlerinin dağınık ve birbirinden uzak olması gerekçesi ve fırsat eşitliğinin sağlanması iddiasıyla hayata geçirilen taşımalı eğitim birçok sorunu da beraberinde getirdi. Öğrencileri taşıyan servis araçlarının emniyeti, şoförlerin yeterli eğitime sahip olup olmadığı, öğrenci dışında araca yolcu alımı gibi sorunların yanı sıra; öğrencilerin okul ve evleri arasındaki mesafenin uzaklığının veliler ve öğretmenler arasındaki iletişimi kopardığı, taşıma ile okula gelen öğrencilerin ders dışı etkinliklere katılamadığı, okul ile duygusal bağ kurmakta zorlandığı ve uzun süren araba yolculuğunun neden olduğu fiziksel rahatsızlıklar üzerinde en çok durulan olumsuzluklardandı. Eğitim sendikaları, taşımalı eğitimden yerinden eğitime geçilmesi gerektiğine dair bilimsel önerilerini pek çok kez dile getirmişti. Bugün gelinen noktada AKP iktidarı, bu sorunlu uygulamanın bile savunulmasını gerektirecek bir kararla taşımalı eğitimin kapsamını daralttı.

∗∗∗

Anayasa’ya göre kimse eğitim hakkından mahrum bırakılamaz ve devlet ayrım gözetmeksizin herkesin eğitime erişimini sağlamakla yükümlü. Ancak ne yazık ki Türkiye’de tablo her geçen gün kötüye gidiyor. Eğitim Sen’in açıkladığı 2024-2025 eğitim öğretim yılı durum raporuna göre okullar ücretsiz yemek hakkı, MESEM, ÇEDES ve taşımalı eğitim başta olmak üzere çok sayıda sorunla açıldı. Birçok çocuk nitelikli eğitim alamıyor, eğitime erişemediği için okulu terk ediyor. Eğitim Sen, taşımalı eğitimin bazı bölgelerde kaldırılmasının ciddi sorunlar yaratacağı konusunda uyarıyor. Devamsızlık artabilir, başta kız çocukları olmak üzere erken okul terklerine yol açabilir, okullaşma oranları düşebilir. Eğitimin devlet yükümlülüğünde zorunlu, ücretsiz ve eşit olması gerektiği Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde yasal olarak tanımlanmıştır. Eğitim Sen Genel Başkanı Kemal Irmak, eğitim bütçesinin acilen artırılması, eğitimde kamu hizmeti anlayışının güçlendirilmesi ve kamusal eğitim politikalarının benimsenmesi gerektiğini belirtiyor ancak iktidar ekonomide tasarruf tedbirlerine eğitimi dahil ederek çocukların en temel hakkına erişmelerini güçleştiriyor. Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü (OECD) Bir Bakışta Eğitim 2023 Raporu’na göre Türkiye, tüm eğitim kademelerinde öğrenci başına en düşük harcama yapan OECD ülkelerinden biri.

∗∗∗

Yap işlet devret modeliyle hazineyi sürekli zarara uğratan Zafer Havalimanı’na her yıl milyonlar aktarılırken ülkede ödenek sıkıntısı çektiği için okulların önemli bir bölümünde fiziki altyapı ve donanım eksikliği görülüyor. Yurt sayısı yetersiz. Yenilerini inşa etmek yerine Kredi ve Yurtlar Kurumu’na ait yurtlara normalin iki üç katı öğrenci alınıyor. Çocuklar ve gençler dini cemaat ve tarikat yurtlarına yönlendiriliyor. Yolcusuz havalimanı için IC İçtaş İnşaat’a hazineden her yıl milyonlarca lira aktaran iktidar, okullarda çocukların önüne bir kap yemek koyacak parayı bulamıyor, birkaç kilometre uzaktaki okula ulaştıramıyor, sınıfların temizliği için personel istihdam edemiyor. Ama bu arada basına yansıyan bir habere göre, açlık sınırının 19 bin 271 lira, yoksulluk sınırının ise 62 bin 772 liraya ulaştığı memlekette, Yalova’da bir kırtasiyeci maddi durumu yetersiz öğrencilere destek olmak için ‘askıda defter kalem’ uygulaması başlatmış. Bugün Türkiye’de 5,4 milyon çocuğun yoksulluk sınırı altında yaşadığını söyleyen Eğitim Sen Genel Başkanı Kemal Irmak, çok sayıda öğrencinin okula kahvaltı yapamadan gittiğini, yine birçok öğrencinin okulda yemek yemeden günü tamamlayıp eve döndüğünü aktarıyor.

∗∗∗

Askıda ekmekten, askıda kalem defter safasına geçilmiş bir yoksulluk düzeyine ulaşılmışken ve çocuklar aç gittiği okuldan aç dönerken Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, bütün öğrencilere yemek vereceklerini varsaysalar bile, çocukların yemeklerini yiyebilecekleri bir alanın ve yemekleri servis edecek personelin olmadığını söyledi. Neden yok? Yolcusu olmayan havalimanı, halkın parasını yuta yuta açık kalıyor da, koskoca devlet çocuklara bir kap yemek uzatacak personel mi istihdam edemiyor? Edemiyor, çünkü sorun hiçbir zaman bütçenin yetersizliği değildi. Sorun her zaman, iktidarın parayı ne için ve kimlere dağıtmayı seçtiğindeydi.