Google Play Store
App Store
Nurcan Bilge Gökdemir

Nurcan Bilge Gökdemir

nurcangokdemir@birgun.net

AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Özgür Özel, yerel seçimler sonrası ikinci kez buluştu. CHP Genel Merkezi’ndeki görüşmede kamuoyuna Özel’in acil çözüm bekleyen sorunları bir kez daha masaya getirdiği, Erdoğan’ın temel gündeminin ise Anayasa değişikliği olduğu yansıdı.

AKP’nin 2002 seçimleriyle başlayan tek başına iktidarı döneminde bir kez daha değiştirilmesinden söz ettiği 177 maddelik Anayasa’nın 134 maddesi değiştirildi bugüne kadar. Her değişiklik sürecinde de talebin ismi “Darbe anayasasından kurtulmak, sivilleşme, demokrasi arayışı” olarak konuldu. Ancak değişikliklerin tamamına yakını AKP’nin despotik dinci rejiminin taşlarını döşedi. Şimdi, ilk kez ikinci parti konumuna düşen, ilk kez bu kadar ciddi düzeyde iktidarı kaybetme riski ile karşı karşıya olan AKP, bir kez daha “Anayasa değişikliği” demeye başladı. Gerekçe ise yine aynı “Türkiye’nin darbe Anayasasından kurtarılması…”

AKP’nin Anayasa değişikliği için memur ilan ettiği TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un bir süre önce bu amaçla TBMM’deki siyasi partilerin kapısını çaldığını biliyoruz. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum da yerel seçimden hemen önce hayal ettikleri “Yeni Anayasa’nın Ana İlkeleri” ni kamuoyuna duyurdu.

Tüm değişikliklere ve rahatsız olunan tüm hükümleri değiştirecek kadar geniş bir zamanları da olmasına karşın aradan geçen 22 yılın sonunda Uçum, 1982 Anayasası’nın yürürlükteki 154 maddesinin üçte ikisi olan 103 maddesinin “Darbe anayasası hükümleri” olarak devam ettiğinden yakındı.

Her Anayasa tartışması açıldığında üzerinde büyük gürültü kopan ve AKP’nin değiştirmeyi hedeflediği iddia edilen “İlk üç madde”, yani “Üniter yapının, adalet ve insan haklarına dayanan, demokratik, laik, sosyal devlet ve hukuk devletinin temel olduğu, resmî dilin Türkçe, bayrağın ay yıldızlı bayrak, millî marşın İstiklal Marşı, başkentin Ankara olduğu” hükümlerinin vazgeçilmez olduğunu açıklayarak ilk tepkileri savuşturmaya çalıştı Uçum.

Değişiklikle Erdoğan’ın bir kez daha ulaşması çok zor olmasına karşın yüzde 50 +1 zorunluluğundan vazgeçmeyi düşünmediklerini de açıkladı.

Tüm bu açıklamalara karşın “Bunca yıl sonra şimdi niye?” soruları sorulmaya devam edildi.

DEMOKRASİ SOSLU DEĞİŞİKLİK TALEBİ

Numan Kurtulmuş, turlarını tamamlayıp TBMM’nin 1 Ekim’de başlayacak yeni yasama yılı sonrasını tarih olarak verirken iktidardan da değişiklik talepleri “Demokrasi, sivilleşme, özgürlük, kapsayıcılık” soslarına bulanarak kamuoyuna servis edilmeye devam etti.

ANAYASA GÜNDEMİNİ BEKLİYORLARDI

Siyasette “normalleşme/yumuşama” arayışları çerçevesinde değişiklik talebi iktidar ve anamuhalefet liderlerinin buluşmalarında Erdoğan tarafından da gündeme getirildi. Özgür Özel’in halkın sorunlarını önceleme ısrarına karşın Erdoğan iki görüşmede de niyetini açıkça gösterdi. CHP Kurmayları, ilk buluşma öncesi yapılan açıklamaları da anımsatarak, “Erdoğan’ın temel gündeminin bu olacağını çok iyi biliyorduk” diyor. Bu nedenle Özel’in vereceği yanıtı da hazırladıklarını söylüyorlar: “Halkın öncelikli gündemi Anayasa değil, bu konuda oluşan bir toplumsal mutabakat yok. En önemlisi de öncelikle mevcut Anayasa’ya uyulmasını bekliyoruz. Eğer anayasayı değiştirecekseniz önce uymanız lazım. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına, Anayasa Mahkemesi kararlarına uymalısınız. Anayasa ayaklar altında. Bir şeyi değiştirmek istiyorsanız önce mevcuduna uyun da onu görelim.”

Beklendiği gibi Erdoğan ilk görüşmede de ikinci görüşmede de “Anayasa değişikliği” dedi, Özel’in yanıtı da aynıydı, “Önce mevcuda uyun…”

AMAÇ SORGULANIYOR

Erdoğan’ın Anayasa değişikliği ile gerçek amacının darbe anayasasından kurtulmak olduğuna toplumun geniş kesimi inanmıyor elbette ama bunun salt yüzde 50 +1 oy oranını düşürerek yeniden kolaylıkla seçilmeyi sağlamayı amaçladığı değerlendirmesi de durumu tam olarak yansıtmıyor. Çünkü düşürülecek oy oranının kimin işine yarayacağını kestirmek mümkün değil.

LAİKLİK, VATANDAŞLIK TARTIŞMALARI

AKP’nin hazırlayacağı metin üzerinden başlayacak yeni bir Anayasa değişikliği tartışmasının toplumda yeni ayrılıklara, gerginliklere yol açacağı kesin. 31 Mart yerel seçimlerinde içinde muhafazakârların, Kürt yurttaşların da bulunduğu yüzde 37,7’lik iktidar karşıtı cephenin tümünün yeni bir Anayasa’dan beklentilerinin aynı olduğunu söylemek mümkün değil. İlk işaretlerini başta TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş olmak üzere AKP sözcülerinin verdiği 1921 Anayasası atıflı yeni bir Anayasa değişikliği metninin “Laiklik, vatandaşlık” kavramları üzerinden açacağı tartışmaların yüzde 37,7’yi bir arada duramaz hale getirebileceği değerlendiriliyor. CHP Genel Merkezi’ne AKP’nin sivilleşme, demokrasi arayışının samimiyetine inanmamanın yanı sıra bu sonuçtan duyulan kaygı hâkim.

Bu nedenle henüz “sadık” olmadığı bilinen bu oy tabanının kamplaşmasına hizmet edecek bir Anayasa tartışmasına girmemek de “Normalleşme” arayışlarının geleceğini belirleyici temel hareket noktalarından olacak.

CHP’nin, temel motivasyonu tek adam rejimini sürdürmek olan AKP’nin oyun içinde yeni oyunlar kurguladığı bu sürecin figüranı olma tehlikesine karşı iktidar değişikliğini önceleyen bir politik rota tutturması acil bir ihtiyaç olarak ortada duruyor.