Yunan solu sağa karşı cephe istiyor
Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Yunanistan da aşırı sağın yükselişine şahit oldu. Seçimde beklediğini alamayan sol her ne kadar bunu inkar etse de seçmen, Fransa’da olduğu gibi bir “sol cephe” bekliyor.
Pavlos MARAGKOS*
9 Haziran, modern Yunan siyasi tarihinde kolay unutulmayacak bir gün. Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinin sonuçlarını gördüğümüz bu günü doğru anlamak, Temmuz 2019'da başlayan ve 9 Haziran 2024 Pazar günü sona eren süreçte ve daha geniş bir siyasi bağlamda bakmayı gerektiriyor.
Temmuz 2019'daki seçimde, muhafazakâr ve merkez sağ Yeni Demokrasi (ND), merkez sol SYRIZA'yı iktidardan uzaklaştırma isteğinin meyvelerini topladı. En iyi ihtimalle yüzde 33-35 alabilecekken 5 yıllık hükümetinin başlangıcı olan yüzde 39,85’lik bir destek aldı.
Bu arada, SYRIZA, 2019'da aldığı yenilgiden sonra, muhalefet rolünü hiçbir zaman yerine getiremedi. İstikrarsız siyasi pozisyonlar benimseyerek ve iktidar partisinin neoliberal politikalarına karşı siyasi çözümler üretemeyerek başarısız oldu. Son darbe Haziran 2023'te geldi, SYRIZA yüzde 17,83'e düşerken ND yüzde 41 ile zafer kazandı.
Üçüncü parti PASOK ise, bu dört yıllık dönemde oy oranlarını artırsa da ikinci olamadı. Yunan merkez sol partilerin düşüşü, 2023 seçimlerinden sonra Parlamento'ya üç aşırı sağ partinin girmesine yol açtı: "Yunan Çözümü" aşırı ortodoks "Niki" ve "Spartalılar" - ki bunlar mahkûm edilmiş eski suç örgütü "Altın Şafak"ın eski yardımcısı tarafından destekleniyor.
KAYBEDEN HÜKÜMET
Başbakan Kyriakos Miçotakis, AP seçimlerinden birkaç gün önce çıtayı yüzde 33 olarak belirleyerek bunun altındaki her şeyin siyasi bir yenilgi ve hükümetin meşruiyetinin kaybı olacağını söylemişti. Ancak, ND yüzde 28 aldı ve Miçotakis, ilk açıklamasında "Gerçeği saklamayacağım, parti belirlediğimiz hedefe ulaşamadı" dedi.
Yunanistan'da hükümet, 2019 AP seçimlerinde önceki yüzdesini koruyamadı. Aslında, yüzde 28'in altına düştü, oysa bir yıl önce yüzde 41 almıştı. Yine de, SYRIZA (yüzde 14,94) ve PASOK'tan (yüzde 12,86) hala epey önde ve bunu sınırlı da olsa seçmen güveni olarak yorumlayabiliyor.
Aşırı sağdan çok ciddi darbe aldığı ise yadsınamaz bir gerçek. "Yunan Çözümü" yüzde 9,45 ile dördüncü güç olarak ortaya çıktı. Yeni bir oy artışı ile yüzde 9,29'a ulaşan komünist parti KKE’yi geçmesi şaşkınlık yarattı. Solcu "Plefsi Eleftherias" (Özgürlük Rotası) ise yüzde 3,42’de kaldı. Bu sonuçlar, hükümette küçük çaplı bir değişikliğe yol açtı, başarısız görülen bakanlar görevden alındı.
Miçotakis, “Bundan sonra, bu seçimler 2027'ye doğru yeni bir yolculuğun başlangıç noktası olacak. Yarından itibaren, daha çok çalışma, daha büyük çaba ve daha az başarısızlık için sorunların üzerine daha büyük bir yoğunlukla eğileceğiz” dedi. Ancak, hükümetin sağlık, eğitim, enflasyon, düşük ücretler ve emekli maaşları gibi seçmenler tarafından açıkça onaylanmayan kritik alanlarda farklı bir çizgi izleyip izlemeyeceğine dair bir şey söylemedi.
YÜKSELİŞ SÜRÜYOR
AP seçimleri, siyasilerin ve anketçilerin endişelerini doğruladı; vatandaşlar sandığa sırtını döndü. Ülkenin seçim tarihinde ilk kez, sandığa gitmeyenlerin sayısı katılımcıları geçti ve seçmen katılımı yüzde 41,39 olarak kaydedildi. Seçmenin çekimserliği iletişim, propaganda ve dezenformasyonu en önemli siyasi öncelik haline getirmiş olan hükümet için ciddi mesajlar içeriyor. Sandığa gitmemenin en büyük kaybedeni hükümet ve bu Miçotakis’in politikalarına karşı seçmendeki hayal kırıklığının ne kadar arttığının da göstergesi. ND’nin önceki ulusal seçimlere kıyasla kaybettiği oylar 1 milyonu aşarken son AP seçimlerine kıyasla kaybettiği oylar yaklaşık 800 bin civarında.
Bu, aşırı sağın yükselmeye devam ettiği bir süreç. Yunanistan aşırı sağı, milliyetçi, ırkçı, göçmen karşıtı, dini vb. farklı formlarıyla toplamda oyların yüzde 20'sinden fazlasını aldı. Bu durum, birçok Avrupa ülkesinde aşırı sağ ve yabancı düşmanı seslerin yön verdiği eğilimi Yunanistan’ın da takip ettiğini gösteriyor. Bu durum, yakın zamanda Hollanda, Slovakya ve Portekiz'de kaydedilen seçim sonuçlarıyla da kanıtlandı.
ND’nin Yunanistan cunta döneminin “Vatan-Din-Aile” sloganını kullanması (Bunu SYRIZA-PS başkanı da kullandı) ve hapis cezası almış Freddy Belleris'in adaylığı gibi hamleler, Yunan toplumunun aşırı sağ reflekslerini harekete geçirerek faşist partilerin ekmeğine yağ sürdü. Bu tür hamlelerin sonucunun, aşırı sağın “demokratikleşmesi” değil, demokrasinin “faşistleşmesi” olduğunu gördük. Ne giderek daha neoliberal ve otoriter hale gelen bir merkez sağ ne de yönetilebilirlik adına değerlerinden kopmuş bir merkez sol şu anda aşırı sağa karşı denge unsuru olarak durabilir.
Dinleme skandalı, 2023’te 57 kişinin öldüğü Tempi tren kazası için kurulan sözde komite, göçmenlerin kişisel verilerinin sızdırılmasıyla ilgili Asimakopoulou olayı, basın özgürlüğü sıralamasındaki gerileme ve halkın yüzde 26'sının yoksulluk içinde yaşaması gibi olgularla altı çizilen demokrasinin dramatik çöküşü de Yunanistan’da gerici sesleri güçlendiriyor. Bu süreçte solun da sorumluluk taşıdığı yadsınamaz. Walter Benjamin’in “Her faşizm komünizmin başarısızlığının sonucudur” sözünü bugün şu şekilde tekrar edebiliriz: “Her aşırı sağ hareket, solun başarısızlığının sonucudur.”
Neoliberalizm gerileme sürecinde. Pandemi, çok eleştirilen devlet müdahalesinin toplumları kurtardığını gösterdi. Ancak mevcut durumdan duyulan memnuniyetsizliğe, solun toplumsal dönüşüm için ortaya koyduğu gerçekçi bir tasarım eşlik etmiyor. Aydınlanma ilkelerinin uzun vadede gerilemesi, kapitalizmin neoliberal mutasyonu ve solun geri çekilmesinin beklenen sonuçlarından biri, milliyetçi sağın yükselişi oluyor.
‘YENİLMEMİŞ GİBİ’
SYRIZA tarafında, açıkça kabul edilmese de, umutsuzluk hissi hâkim. Parti başkanı Stefanos Kasselakis’in seçim sonuçlarına dair ilk değerlendirmesinde, halkın kendisine alternatif bir hükümet önerisi oluşturması için zaman verdiğini söyledi. Bunu da, SYRIZA'nın yapısını "yıkarak" ve parti organlarını zayıflatarak, vatandaşlarla "doğrudan" etkileşimi önceliklendirerek başarmayı amaçlıyor! Partinin eksikliklerini sayıyor ama yüzde 20’yi aşmayı umarken yüzde 15'e bile ulaşamamakta kendisine hiçbir sorumluluk atfetmiyor!
Bir zamanların güçlü merkez sol partisi PASOK ise Avrupa seçimlerinin sonucunu liderlik değişikliği talepleriyle birlikte tartışıyor. Nikos Androulakis fraksiyonunun oyları artıran tek fraksiyon olduğunu ısrarla belirtiyorlar - ki bu iddia doğru. Ancak, bir zamanların güçlü iktidar partisinin yüzde 12'ye demir atmış halini görmezden geliyormuş gibi davranmaya devam ediyorlar. PASOK, yapısal sorunlara fazla eğilmeden, liderlik değişikliği tartışmalarıyla uzun süre meşgul olacak gibi.
FRANSA ÖRNEĞİ
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un ulusal seçim çağrısı yapma kararının ardından, kendilerini merkez sol veya sol olarak tanımlayan Fransız partiler, Marine Le Pen'in aşırı sağının yükselişine karşı birleşik bir cephe oluşturmaya karar verdiler. Cephe fikrini Le Pen'in Fransa'nın bir sonraki Cumhurbaşkanı olabileceğine dair işaretler tetikledi.
Yunanistan'da da, merkez sol ve solun genel olarak kötü sonuçlarının gölgesinde, SYRIZA milletvekilleri PASOK ile aralarında parlamento işbirliği ihtiyacını utangaçça dile getirdiler. Merkez solun ND’nin meydan okuma konusundaki yetersizliği ve aşırı sağın hem yüzde hem de mutlak sayılarda kazançları, bu adımın zorunluluğunu gösteriyor. Yakın tarihli bir anket, her iki partinin seçmenlerinin de bu işbirliğini aradığını gösterdi. Ankete göre, SYRIZA seçmenlerinin yüzde 70,9’u iki parti arasında işbirliği olasılığına olumlu yanıt verdi. PASOK seçmenleri arasında ise buna olumlu bakanların yüzdesi daha düşük (yüzde 52,3).
Yine de, iki partinin toplamında çoğunluğun böylesi bir işbirliğini istediği ortada. Bu nedenle, yakında "Front Populaire"nin bir Yunan versiyonunu görmemiz şaşırtıcı olmayacaktır.
*Gazeteci-Siyaset Bilimci