Google Play Store
App Store

Almanya’da Zafer Günü’ne dair tartışmalar anmalara Rus yetkililerin katılmaması üzerine. 2. Dünya Savaşı’nın tarihini unutma ve aşırı sağ tehdidinin büyüdüğü bir çağda ne kadar güncel olduğunu görememe riskiyle karşı karşıyayız.

Zafer Günü faşizmden kurtuluşu kutlamaktır
Fotoğraf: AA

Loren BALHORN

Almanya Dışişleri Bakanlığı, Nazi Almanya’sının yıkılışının 80. yılı anması için “Anmalara Rus ve Belaruslu temsilciler katılmayacak” yazısı yayımladı. Eğer gerginlik tırmanırsa, devlet ve belediye yetkilileri Rus ve Belaruslu diplomatları toplanmalardan çıkarmak için polis bile çağırabilir.

Rusların katılımını yasaklamak teknik olarak resmi bir karar olmasa da hükümetin en başından geliyor. Alman parlamentosu Bundenstag, Rus ve Belaruslu diplomatlar dışında ülkede akreditasyonu olan tüm diplomatları bu yılın anmalarına davet etti. İşgal altındaki Filistin’de etnik temizliğe hazırlandığı anlaşılan İsrail’in elçisi Ron Prosor ise davet edildi. Belli ki kimi savaş suçları diğerlerinden daha kötü.

SOYKIRIMI BEYAZA BOYAMAK

Almanya’da Nazi Almanya’sı ve onu takip eden 40 yıllık devlet sosyalizmi “iki diktatörlük” kavramıyla anlatılarak, her iki rejim arasında eşitlik kuran ve Federal Cumhuriyeti de bu tarihin yegane galibi varsayan bir politik merkez, bugünü Almanya’nın sorunlu geçmişinden doğru dersleri alıp her iki tarafın radikal yanlarından soyutlanmış toleranslı, demokratik bir devlet olarak aktarıyor.

2022’de Ukrayna’da savaşın başlamasından bu yana ise bu anlatı tepetaklak oldu, Nazizmin yenilgisinde Sovyetlerin payını devamlı olarak silme çabası, SSCB sanki en az yenilgiye uğratılan faşizm kadar kötücül herhangi bir totaliteryanizmmiş gibi davranma eğilimi giderek arttı. Sovyet dönemi heykelleri Litvanya’dan Bulgaristan’a bir bir yıkılarak devlet sosyalizminin halkın hafızasından silinmeye çalışılıyor.

Sağcıların mevcut savaşı Sovyet geçmişinin itibarını sarsmak için kullanması sürpriz değil. Doğu Bloğunun yıkılmasından bu yana Doğu Avrupa’da tüm savaş sonrası dönemini bir Rus işgali ve vahşi baskı dönemi olarak lanse etmeye çalışan koca bir sektör oluştu. Buna rağmen son birkaç yılda bu anlatının sol tarafından da kısmen sahiplenilmeye çalışıldığını görüyoruz. Sovyetler Birliği “Rus sömürgeciliğinin” bir başka biçimi olarak aktarılarak, klasik emperyalizm ya da Filistin’deki yıkımla bir tutuluyor. Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı yeterince kötü değilmiş gibi “soykırım” olarak lanse edilmeye çalışılıyor, en azından kültürel bir soykırım olarak.

SÖMÜRGECİ NAZİLERİ TARİHTEN SİLİYOR

Bu türden bir yorumlama tartışılmaya muhtaç. Yalnızca Ukraynalıların siyaset ve kültür alanında belirleyici konumlarda olduğu Sovyetler Birliği’ndeki yaşamı indirgemekle kalmıyor, aynı zamanda Nazi Almanya’sının Doğu’daki sömürgeci ve gerçekten soykırımcı doğasını da tarihten silmeye çalışıyor. Naziler yalnızca sınırları yeniden çizmeye ya da hegemonyalarını sağlamaya çalışmıyor, etnik ve dilsel grupları tamamen ortadan kaldırmaya, toprakları Alman yerleşimi için SS kurbanlarının kemikleri üzerinde “temizlemeye” çalışıyordu. İnsanlık ne öncesinde ne de sonrasında bu hızda bir endüstriyelleşmiş katliam görmedi. Planlarını tamamlayamadan bu vahşetin mimarlarının durdurulması, sonrasında ne olursa olsun insanlığın en büyük zaferlerinden biri olmaya devam edecek.

Ukrayna’daki savaşına da Rus devletinin Kızıl Ordu’nun mirasına dair iddialarına da Zafer Günü’nün Avrupa’nın tamamında faşizm altında yaşayan milyonlar için anlamını reddetmeden karşı çıkabiliriz. Faşizmin yalnızca bir aşırı milliyetçilik değil aynı zamanda sosyalist hareketin yükselişine karşı vahşi bir reaksiyon, mülk sahibi sınıfların ittifakı ve toplumu çoğunluğun çıkarı için dönüştürmek isteyenlere karşı en gerici güçler birliği olduğunu unutmamalıyız. Hatta, ekonomik gerileme ve toplumsal öfkenin Avrupa çapında aşırı sağı güçlendirdiği bir dönemde yalnızca faşizmi yenilgiye uğratanları anmakla kalmamalı, onların mücadelesini kendi “Yüzyılımızın Şafağına” taşımaya devam etmeliyiz.

Kaynak: Jacobin.com

Çeviren: Yusuf Tuna KOÇ