Zarf değişti mazruf aynı
Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu geçen hafta medya kuruluşlarının Ankara temsilcileriyle bir araya gelmiş.
Konuşmasına başlarken Türkiye’nin COVID-19 pandemisinde ve Kahramanmaraş merkezli depremlerde de görüldüğü gibi hem insan gücü hem de altyapı olarak dünyaya örnek olacak bir sağlık sistemine sahip olduğunu belirtmiş. Enerji, turizm, savunma sanayi gibi sağlık sektörü de ülkenin bir lokomotifi, Türkiye’nin dünyada ön plana çıkarılabilecek bir alanıymış.
Haberi okumaya başlayıp en başta bu ifadeleri görünce, ne yalan söyleyeyim, devam edip etmemekte tereddüt geçirdim.
Nerede “dünyaya örnek”, nerede “lokomotif”? Bakan Bey vatandaşın günlerce, haftalarca uğraşıp randevu alamadığını, aldığında da doktorun kendisine ancak beş dakika ayırabildiğini, acil servislerin deseniz, savaş yerine döndüğünü biliyor da mı böyle söylüyor, bilmiyor da mı söylüyor, anlayamadım.
Aslında anladım da, devam edebilmek için anlamazlıktan geldim.
***
Herkes temel sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi konusunda hemfikirmiş ama Bakanlık olarak bu dönemde bu iradeyi ortaya koyacaklarmış. Birinci basamak sağlık hizmeti sunan aile hekimliğini kuvvetlendirirken vatandaşların aile hekimine başvurmalarını teşvik edecek adımları atacaklarmış. Aile Sağlığı Merkezler ile ikinci ve üçüncü basamak sağlık kuruluşlarını entegre edeceklermiş.
***
Salgında filyasyon bile yapamayan, hepi topu bir hekim ve bir aile sağlığı çalışanından ibaret “ekipcik”le, liste tabanlı çalışan “Aile Hekimliği Türkiye Modeli”ni güçlendirerek temel sağlık hizmetlerini nasıl güçlendirecekmiş, onu geçeyim.
Her bir aile hekimine düşen nüfus hala üç binin üzerindeyken vatandaşların aile hekimine başvurmalarını teşvik eden adımları nasıl atacaklarmış, bu süreci sevk zinciri ile değil de teşvik edici adımlarla nasıl çözeceklermiş, onu da geçeyim.
Benim anladığım Bakan Bey aile hekimlerinin çalışmadığına inanıyor, hastanelerdeki yükü onlara aktarmayı planlıyor.
Hekimler kendilerini değerli hissetmek isterlermiş bunu hep beraber sağlamamız gerekiyormuş. Biz maalesef hekimleri son zamanlarda biraz darıltmışız, küstürmüşüz, toplum olarak üzmüşüz.
Bakan Bey’in hekimleri son zamanlarda, AKP zamanlarında yani, darılttıklarını, küstürdüklerini itiraf etmesi güzel de bunu “toplum olarak” yapmadık. “Doktor Efendi dönemi bitti!” diyen emekli Ahmet Amca, “Giderlerse gitsinler!” diyen komşu Ayşe Teyze değildi.
Kim olduğunu kendisi de bilir de söyleyemez.
***
AKP’nin bile vazgeçtiği şehir hastaneleri projelerinden “sağlığın fiziksel şaheserleri, medarıiftiharlarımız” diye bahsetmesini de atlayayım da şu özel hastaneler mevzusuna geleyim.
Medya temsilcileri özel hastanelerle ilgili şikayetleri dile getirince Bakan Bey şöyle cevap vermiş: “Sağlığın suistimaline izin vermeyeceğiz ve bu konunun üzerine gideceğiz. Özel sektör de kamuya hizmet ediyor ve ülkemize büyük bir fayda sağlıyor. Bizim kontrolümüzde sağlığı kamu hizmeti olarak gören bir özel sektörü teşvik edeceğiz.”
Şimdi bir kere, en son yayınlanan 2022 yılına ait Sağlık İstatistik Yıllığı’na göre, özel hastanelere 74.777.721 müracaat olmuş, 4.068.175 hasta yatırılmış, 1.698.175 ameliyat yapılmış.
Bakan Bey, affedersiniz de özel hastanelerden böyle sınırsızca, kontrolsüzce hizmet almaya devam ettikçe istismarı önleyebileceğinize hakikaten inanıyor musunuz? Yoksa siz de sizden öncekiler gibi göstermelik kontrollerle, zülfüyâre dokunmayan cezalarla mı durumu idare edeceksiniz?
Hem madem özel sektör de kamuya hizmet ediyor, o halde vatandaşlar neden özel hastanelerde tomarla para ödemek zorunda kalıyorlar? Kaldırsanıza şu bıçak parasını!
***
Şimdi bu kadar eleştirdim ama hakkını da teslim edeyim, Bakan Bey’in “Algı yönetmekten çok işimizi yöneteceğiz.” sözünü beğendim. Bir nevi selefine yönelik tevil yoluyla ikrar olmuş.
Gerisine gelince, eskilerin bir şeyin dışı değişip de içi aynı kalınca dedikleri gibi; “Zarf değişti mazruf aynı!”