Siyasal iktidarın el değiştirmesi (siyasal münavebe),  eşit  ve özgür yarışma  ortamının sürekliliği ile gerçekleşir. Ne var ki, seçimlere yaklaştığımız her gün, eşit ve serbest siyasal yarışmayı zehirleyici Anayasa aykırılıklarını sürekli kılıcı halkalar genişliyor.

GEÇEN YILLAR

Gerçi AKP, her dönemde seçimleri lehe çevirme amaçlı zorlamalara  başvurdu. 21 yıl geçmişe gitmeye gerek yok; 2015’i hatırlamak yeterli.

-7 Haziran seçimlerinde AKP TBMM’de azınlığa düşünce Cumhurbaşkanı (CB), yetkisini kötüye kullanarak seçimleri yineletti (md.116).

-1 Kasım öncesi toplu katliamları, seçim malzemesi olarak kullanıldı.

-15 Temmuz kanlı darbe girişimini TSK ve kolluk güçleri bastıracak donanımda oldukları halde yurttaşlar, sokaklara çağrıldı ve yüzlerce kişi can verdi.

-AKP-MHP,  OHAL  koşullarında demokratik anayasal kurumlar ve kuralları kaldırmakla yetinmedi,  CB’yi parti başkanlığına taşıdı.

-Dahası, 2018 seçimlerine yine OHAL’de kendilerinin koyduğu Anayasa kurallarına uymadan gitti.

SON YIL YASALARI

-OHAL’i kaldırma görüntüsü altında, tam tersine pekiştirici düzenlemeler, 27. yasama  dönemine damgasını vurdu. OHAL failleri için sorumsuzluk zırhı başta, eşit siyasal yarışma koşullarını bozucu Anayasa’ya aykırı yasalar sürekli oldu. Seçimler öncesi iki yasa, münavebe yolunu tıkamaya yönelikti:

-Seçim yasası: Türkiye’yi 14 Mayıs 1950 seçimlerine götüren seçim kuralları kaldırıldı.

-Sansür yasası: Savaş hukukunda bile ayrık ve tikel uygulama alanı bulan ‘düşünce suçu’ kondu.

SON AY VE HAFTALAR

-Seçimlerin yenilenmesi: Yine madde 116 istismarıyla seçim tarihi öne alındı. Afet yaralarını sarmak ve seçim güvenliğini sağlamak için kalıcı önlemler yerine, depremlerin 35. günü seçimler 35 gün öne alındı.

-3. Kez adaylık: Kural aynı olduğu halde, aynı kişi 3. kez aday oldu.

-Seçim takvimi, 7393 sayılı yasanın bir yıllık yürürlük  süresi  dolmadan başlatıldığı halde uygulanması sorgulanmadı.

-Görevlerinden çekilmeden bakanlar aday yapıldı.

Oysa atanmış bakanlar ve CB yardımcısı, kamu gücü kullandıklarından 298 sayılı Kanun gereği propaganda yasakları kapsamında;  diğer kamu gücü kullananlar gibi Anayasa madde 76’ya uygun olarak görevden çekilmeleri gerekirdi. Görevlerinden çekilmeden adaylığı, seçim kampanyasında adayların eşit yarışma koşullarını ortadan kaldıracağı için Anayasa madde 67’ye de açıkça aykırı.

Bakanların görev, yetki ve sorumluluk kurallarına bağlı bürokrat konumu, 2017 kurgusunun ürünü: Yürütme, CB ile özdeş kılındı, bakanlık ve milletvekili bağdaşmazlığı öngörülerek, bakanlar siyasal karar süreci dışında tutuldu. Buna karşın, CB yardımcısı ve  bakanlar temsili görev için siyasal yarışmaya yönlendirilerek, kamu yönetimi "oy devşirme aygıtı" haline getirildi.

YSK/TRT/RTÜK

Siyasal münavebe güvencesi anayasal kurumlar olarak RTÜK/TRT ve YSK, tam tersine bu yolu ‘tıkayıcı rol’ yarışmasında.

Eleştiri özgürlüğüne geçit vermeyen RTÜK, Anayasa ihlallerini 14 Mayıs’a dek sürdürme kararlılığında.

Seçmenlerin vergi ödevlerini hiçe sayan TRT, CHP’nin reklam filmini yayımlamama cüretini kendinde görebiliyor.

 Görevdeki CB’nin 3. kez adaylığını, Anayasa’nın açık hükmüne karşın kabul eden YSK,  CB yardımcısı ve bakanların çekilmeleri gerektiğine dair başvuruyu da reddetti.

Özetle her üç kurum, Anayasa yerine ‘monokrasi bekçiliği’ yapıyor.

SÖYLEM/İŞLEM/EYLEM

Ne var ki, siyasal iktidarın demokrasi yolunda el değiştirmesini savunan partiler, YSK’yi hukuki kuşatma altına almak bir yana, ‘monokrasi bekçileri’ne karşı ortak bir söylem bile oluşturamadı.

Oysa, eşit ve serbest oy ilkesini ve seçim güvenliği zedeleyen uygulamalara karşı –anayasa raporlarında önerilen- ortak söylem, işlem ve eylem geliştirme gereği açık.

 Seçimlerde ‘ortak liste ve aday dayatma’ yarışmasına giren parti sorumlularının özgür ve eşit yarışma koşullarını zehirleyen söylem, işlem ve eylemlere karşı ortak söylem, işlem ve eylemde birleşmeleri beklenirdi.

Hangi ortamda?

Siyasal münavebenin meşru, haklı, gerekli ve yaşamsal olduğu bir dönemde.