Google Play Store
App Store

TUİK’in hesaplamadığı, dünyada yakın izlenen kriterlerden biri de Palma oranıdır. Bu oran en yüksek gelirli yüzde 10’un payının, en düşük gelirli yüzde 40’a bölünmesiyle bulunur. Çünkü arada kalan yüzde 50’nin gelirlerinin fazla oynamadığı, en önemli ölçütün yukarıdakiler ile aşağıdakiler arasındaki denge olduğu düşünülür. Ne yazık ki Türkiye’de Palma oranı 2’yi aşmıştır ve daha da yükselmektedir.

Geçtiğimiz hafta TÜİK 2022 yılı verilerini yansıtan 2023 Gelir Dağılımı İstatistikleri ile Yoksulluk ve Yaşam Koşulları İstatistikleri’ni peş peşe yayımladı. Bu yazıda önce bu istatistiklere kısaca göz atacağız, sonra da gelir ve buna bağlı olarak servet dağılımını daha da bozan ekonomik koşulları mercek altına alacağız.

EN YÜKSEK %20 GELİRİN YARISINA KONUYOR

Türkiye’de gelir dağılımının öteden beri bozuk olduğu, gelir adaleti bakımından OECD ülkeleri içerisinde Meksika, Şili gibi Latin Amerika ülkelerinin ardından en alt sırada yer aldığı bilinir. Ancak son veriler gelir uçurumlarının daha da arttığına, en yüksek gelirli yüzde 20’nin gelirin yüzde 49.8’ine, yani yarısına konduğuna işaret ediyor.

En yaygın izlenen gelir eşitsizliği ölçütlerinden birisi olan Gini katsayısı da son 10 yıldaki en yüksek değere 0.433’e ulaştı. Gini katsayısı 0 ile 1 arasında değişir, 1’e yaklaşması gelir dağılımındaki bozulmaya işaret eder.

Aynı şekilde en yüksek gelirli yüzde 20’nin en düşük gelirli yüzde 20’ye oranını gösteren p80/P20 katsayısı da 7.9’dan 8.4’e çıktı. Gelirden en fazla pay alan yüzde 10’un en az pay alan yüzde 10’a oranının ölçütü de aynı şekilde 14.2’den 15’e sıçradı.

PALMA ORANINDA VAHİM ARTIŞ

TUİK’in hesaplamadığı, dünyada yakın izlenen kriterlerden biri de Palma oranıdır. Bu oran en yüksek gelirli yüzde 10’un payının, en düşük gelirli yüzde 40’a bölünmesiyle bulunur. Çünkü arada kalan yüzde 50’nin gelirlerinin fazla oynamadığı, en önemli ölçütün yukarıdakiler ile aşağıdakiler arasındaki denge olduğu düşünülür. Bir fikir vermesi açısından bu oran AB ülkeleri için 1 civarındadır. Yani en yüksek yüzde 10’un geliri kaba taslak en düşük yüzde 40’a denktir. Bu oran görece eşitlikçi Belçika, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Slovenya, İzlanda, Norveç, Danimarka gibi ülkelerde 1’in altında, 0,8-0,9 aralığındadır. Ne yazık ki Türkiye’de Palma oranı 2’yi aşmıştır ve daha da yükselmektedir. 2022 araştırması verilerinden, en yüksek yüzde 10’un gelirin yüzde 33.1’ini, en düşük yüzde 40’ının ise yüzde 16.4’ünü aldığını, dolayısıyla Palma oranının 2.02 civarında seyrettiğini hesaplayabiliyoruz. Halbuki 2023’te en yüksek gelirli yüzde 10’un payı yüzde 35’e yükselirken, en düşük gelirli yüzde 40’ın payı yüzde 15.7’ye geriledi. Böylelikle Palma oranı rekor bir noktaya 2.23’e geldi.

ADALETSİZLİĞİN CİNSİYET BOYUTU

DİSK Araştırma Merkezi DİSK-AR’ın hesaplamalarına göre gelir dağılımı adaletsizliğinin toplumsal cinsiyet boyutu da kaygı verici. 2005 yılında kadınların ortalama hanehalkı fert geliri ortalamadan yüzde 26,3 daha azdı, erkeklerinki yüzde 6.2 daha fazlaydı. 2022 yılında erkeklerinki ortalama gelirin yüzde 8 üzerindeyken, kadınlarınki yüzde 21.2 altındadır. Erkeklerin ortalamayla farkı artarken, kadınların azalması bir çelişki değil, 2005’ten bu yana kadınların işgücüne katılımının sınırlı da olsa artışının beklenen istatistiki sonucudur.

YOKSULLUK ORANI GERÇEKTEN DÜŞTÜ MÜ?

Yoksulluk ve Yaşam Koşulları istatistiklerine göre, göreceli yoksulluk oranı bir önceki yıla göre gerileyerek yüzde 14.4’ten yüzde 13.9’a düştü. Bu oran, medyan (ortanca) gelirin yüzde 50’si dikkate alınarak hesaplanıyor. Aynı hesaplamayı yüzde 40’a göre yapınca ise, yüzde 7.6’dan yüzde 7.4’e düşüş gözlemleniyor. Halbuki medyan gelirin yüzde 60’ının altında kalanların oranı yüzde 21.6’dan yüzde 21.7’ye çıkıyor ki, AB’de en yakından izlenen ölçüt budur. Medyan gelirin yüzde 70’i temelinde bir hesaplama ise, yüzde 29.3’ten yüzde 29.7’ye daha belirgin bir yükselişe işaret ediyor. Bu çelişkili gibi görünen durumun açıklaması; pandemi ortamında kısa çalışma ödeneği gibi uygulamalar, sosyal yardımlar, gelir piramidinin en dibinde yer alanların durumunu medyan gelire göre az da olsa düzeltmiş olabilir. Ancak asgari ücretin norm ücret hale gelmesiyle en yoksulların azıcık üzerinde olanların durumunun ise göreceli bozulması söz konusudur.

Zaten gelir dağılımının bunca bozuk olduğu, en yüksek gelirli yüzde 20’nin gelirin yaklaşık yarısına (yüzde 49.8), yüzde 5’in yaklaşık dörtte birine (yüzde 24.3) konduğu bir ülkede medyan gelir, yani 2022’deki 85 milyonluk nüfusun tam ortasındaki 42.5 milyonuncu yurttaşın geliri de ortalama gelirin oldukça altındadır. O da göreceli yoksullaşan bir kişidir. Öyleyse, yoksulluğu medyan üzerinden ölçmeye çalışmak baştan hatalıdır.

2022’DE GELİR DAĞILIMI NEDEN BOZULDU?

Peki 2022 yılında gelir dağılımı neden daha fazla bozuldu? Bu sorunun en net yanıtını, işgücü ödemelerinin milli gelirdeki payının 2021 yılında yüzde 30.1’den, 2022’de yüzde 26.5’e düşüşünde buluyoruz. Aynı dönemde net işletme artığı diye ifade edilen kar ve rant gelirleri yüzde 52.5’ten yüzde 54.5’e çıkıyor.

2021’de indirilmeye başlanan TCMB politika faizi de 2022’de yüzde 14’ten başlayıp yüzde 9’a kadar düşürülüyor. Seçime doğru yaklaşılırken AKP rejiminin faizleri aşağı çekip, kredi yoluyla genişleme stratejisi kolaylıkla borçlanabilen rantiye kesimlerin yüzünü güldürüyor. 2022’de konut fiyatları yüzde 167.8 artıyor. Borsa endeksi de yatırımcısına yüzde 196.6 kazandırıyor.

Aynı yıl bankaların net karları yüzde 366’lık rekor bir artışla 433.5 milyar liraya fırlıyor. TUİK ve Merkez Bankası’nın hazırladığı Sektör Bilançoları Raporu da, reel sektör firmalarının 2022 karlarının yüzde 423 artışla 1 trilyon 511 milyar liraya ulaştığını ortaya koyuyor. 2022’de sermayenin farklı katmanlarının yüzü gülüyor.

Bu çarpık anlayış maliye politikalarına da yansımış. Büyük ölçüde geniş halk kitlelerinin cebinden çıkan dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı 2022’de %61’i bulmuş. Buna karşın toplam 2.383 milyar liralık vergi gelirleri içerisinde servet vergileri 41 milyar lirayla sadece yüzde 1.7’lik bir paya sahip olmuş.

Özetle; faizler nastır diyerek piyasayı likiditeye boğma hamlesi, ardından gelen yüksek enflasyon ortamında geniş halk kitlelerinin satın alma gücünün gerilemesi gerçeği, gelir dağılımı istatistiklerinde de karşılık bulmuş. AKP iktidarı bir yılda zengini daha zengin, fakiri daha fakir hale getirmiş.